Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Yunan oyunu

Biz Türkiye'nin her zaman komşularıyla dost olan bir ülke olarak kalmasını hep doğru bulmuşuzdur. Zira savaş; çatışma, kan, ölüm, fakirlik, yıkım, ıstırap, acı, elem demektir. Geride kalan yetim çocuklar, gözü yaşlı analar eşler demektir. Büyük Atatürk'ün dediği gibi savaş mecbur kalınmadıkça yani ülkemizi ve onurumuzu korumak zorunda kalmadıkça cinayettir. Ama iş vatanımızı, bayrağımızı, milletimizi, onurumuzu, istiklalimizi korumaya gelince o zaman da tarih bilir ki hiç düşünmeden kurşunun üstüne yürüyen bir millet, milyonlardan oluşan bir ordu olmuşuzdur. Bu dün böyleydi, bu gün de böyle yarın da böyle olacaktır. Yunanistan son yıllarda yine yüz yıl evvelki tutumuna girdi. Hem korkarak bağırıyor görüntüsü veriyor hem de toprak "çalıyor", toprak hırsızlığı yapıyor. Zaten Yunanistan kurulduğu tarihten bu güne değin hep bunu yapmış, hiç savaşmadan tam beş kez topraklarını büyütmüş. Bu gün de aynısını yapıyor ve Adalar Denizindeki (Ege) adaları işgal ediyor, asker konuşlandırıyor, kiliseler inşa ediyor. Özellikle son iki-üç yıl içinde ABD'nin de çok büyük desteğini alarak tahkimatlarını güçlendiriyor. Peki, ne için? Biz cevabını defalarca yazdık ama şimdi de Mavi Vatan Projesinin mimarı Em. Tümamiral Cihat Yaycı Paşa ısrarla uyarıyor. Yaycı Paşa aynen şöyle diyor; "Kimseyle müzakere etmeden S-400'leri aktive etmemiz elzem hale gelmiştir. Bunları aktive ederek, devletimizin ve milletimizin güvenliğini sağlamamız lazımdır. S-400 sistemi bir taarruz sistemi değildir, bir saldırı silahı değildir. Bu sistem bir savunma silahıdır. Sizin ülkenize bir uçak girerse işte o zaman onu düşürmek için devreye girer bu sistem. Yoksa siz S-400 sistemiyle Yunanistan'ı bombalayamazsınız. S-400 sistemiyle Şam'ı bombalayamazsınız, öyle bir şey yok. Bu yerden havaya atılan, adı üstünde hava savunma sistemi, hava taarruz sistemi değil. Ama Yunanistan'ın aldıklarının hepsi taarruz sistemi. Kime karşı? İtalya'ya karşı mı? Arnavutluk'a karşı mı? Makedonya'ya karşı mı? Bulgaristan'a karşı mı? Kime karşı? Türkiye'ye karşı.

Yunanistan'ın büyük "megali idea"ları bulunduğunu ve zayıf bir anında Türkiye'ye saldırabileceğini vurgulayan Yaycı, "Büyük Yunanistan'ı kurma idealine sahipler. Bu nasıl mı? Birinci olarak bütün adaları Yunanistan'a bağlamak istiyorlar. Zaten büyük oranda gerçekleşti mi bu 1913'ten itibaren? Gerçekleşti. Peki ikincisi ne? Batı Anadolu'nun Yunanistan'a bağlanması. Bunu da 1919'da denediler mi, 1922'ye kadar? Denediler. En sonunda Atatürk bunları denize döktü mü? Döktü. Orduları telef oldu mu? Oldu. Ama buna rağmen adaları aldılar topraklarını genişlettiler. Üçüncüsü Kıbrıs adasının Yunanistan'a bağlanması. Peki, 1950'den 1963'e, 1974'e kadar bunu başarmayı denediler mi? Ama başaramadılar. Ama 1 ay önce Yunan Dışişleri Bakanıyla Rum Dışişleri Bakanı beraber toplantı yapıp 'Bizim amacımız Kıbrıs Helenizmi' dediler. Yani bu ne demek? Kıbrıs'ın Yunanlaştırılması demektir. Bundan vazgeçiyorlar mı? Geçmiyorlar. İstanbul'un ele geçirilmesi ve Vatikan türü bir Patrikhane yapılması. Bu günbegün oluyor zaten. O zaman Yunanistan'ın 'megali idea'larından vazgeçtiğini söylemek mümkün mü? Değil. Peki en son çok bariz bir örneğini verelim. Olympiakos Futbol Kulübü Başkanı ne dedi? İstanbul'u kendi şehirleri olarak ifade ettiler. Bir futbol kulübü başkanının aklında bile 'megali idea' var". Yaycı Paşanın söylediklerine Uluslararası Güvenlik ve Stratejileri çalışmış biri olarak aynen katılıyoruz. Yunanistan "Küçük Asya" sevdasından asla vazgeçmedi. Batı Anadolu'yu ele geçirmeyi en büyük hayalleri olarak saklıyorlar. Öte yandan Kıbrıs'da Enosisi gerçekleştirmek ve bir Yunan adası yapmak büyük hayalleri. Ama en önemli hayalleri Fener Rum Patrikhanesi üzerinde. Bir gün İstanbul'u ele geçirmek ve Fener Rum Patrikhanesinin "kin kapısının" yeniden açılmasını sağlamak. Hikâyesi de şöyle; Mora yarımadasında, büyük bir Rum isyanı (Patras Vakası) patlak verir (1820-1821 yılları). İsyancılar binlerce Türk'ü katlederler. Bebekler anne karnında süngülenir. Kızlar, gelinler dağa kaldırılır. O tarihte atalarının tahtında oturan Sultan II. Mahmud, Sadrazam Benderli Ali Paşa'yı isyanı bastırmakla görevlendirir. İsyan bastırıldıktan sonra tahkikat genişletilir. İsyana adı karışanlar bir bir yakalanıp yargılanır. Ele geçen belgeler arasında Fener Rum Patriği V.  Gregorius'un Rus Çarı II. Alexandr'a yazdığı "ihanet mektubu" da vardır (başka bir kayda göre, Patrik'in mektubu, Rus baskısından kaçarak İstanbul'a gelen Kırımlı Yunus Bey tarafından Sadrazam Benderli Ali Paşa'ya verilmiş, böylece Ali Paşa, gizli Rum Cemiyeti Etniki Eterya'nın varlığından ve plânlarından haberdar olmuştur). Sadrazam'ın emriyle bir geceyarısı sonrası patrikhane basılır. Belgelere el konur. Patrikhane'nin o tarihte bir "Gerilla Merkezi" olarak çalıştığı ortaya çıkar. Patrik başta olmak üzere sorumlu bulunanlar yargılanır ve suçları sabit görülenler çeşitli cezalara çarptırılır: Bu arada Patrik V. Gregorius idam cezası almıştır: Patrikhane'nin orta kapısının önünde infaz edilir (22 Nisan 1821). Derler ki, orta kapı o gün bugün kapalıdır ve işte bu yüzden "Kin Kapısı" denmektedir. Yine hayallerine göre Türk büyüklerinden biri oracıkta asıldığında yahut İstanbul tekrar Rumların eline geçtiğinde kapı açılacaktır. E, haliyle bu hayallerle yaşayan bir Yunanistan'ın arkasına aldığı ABD, Fransa gibi ülkelerin ve onların Yunanistan'a verdiği çok sayıda taarruz silahlarının desteği ile "Türkiye'nin zayıf bir anında" Türkiye'ye saldırmayacağını düşünmemek tarih ve strateji bilgisinden bihaber olmaktır. Şimdilerde Mavi Vatan'da rahat rahat NAVTEX ilan eden hatta TPAO arama sahası içinde bile arama yapmaya devam eden Yunanistan yarın ilk fırsatta Türkiye'ye neler yapmaz ki? Özellikle de Türkiye'nin güneyde girişeceği kapsamlı bir harekâtta kuvvetlerinin bölünmesinin sözkonusu olduğu bir süreçte. Bizce Türkiye her adım attığında kırk kez düşünüp öyle adım atmalı. Üstelik de ekonomimizin bu denli kırılgan olduğu bir süreçte.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları