Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

“HAYATIN NABZI”

JEOPOLİTİK RİSKLER KAZANI ORTADOĞU

Geçtiğimiz Cumartesi günü tüm dünyayı şaşırtan bir hadise yaşandı ve Ortadoğu’da çarşı 50 yıldır görülmemiş biçimde karıştı. Filistin’in Hamas örgütü İsrail’e karşı bu güne değin emsaline rastlanmamış bir saldırı başlattı. Hamas’ın El Kassam Tugayları buldozerler ile sınırı geçerken “paramotorlarla” İsrail topraklarına adeta bir hava indirme harekâtı gerçekleştirdiler ve 20 dakikada 5 bin füze atarak yüzlerce kişiyi öldürdüler, içlerinde General Nimrod Alani’nin de bulunduğu albay rütbesinde askerlerin de olduğu çok sayıda kişiyi de evlerinden rehin aldılar. Bu durum Ortadoğu’da bir anlamda cehennemin kapılarının açılması demekti. Bu yazı yazılırken hem İsrail tarafından hem de Filistin tarafından kadın çocuk dâhil yüzlerce ölü olduğunu geçiyordu ajanslar. Zira her iki taraf da meskûn mahallerin, şehirlerin üzerine bomba yağdırıyordu. Sun-Tzu 2 bin yıl önce yazdığı “Savaş Sanatı” kitabında şöyle der; “Yenemeyeceğin düşmanla savaşma, etrafından dolaş. Ta ki yenebileceğin güce ulaşıncaya kadar. Aksi halde büyük kayıplar vererek yenilirsin.” Bir savaşa girildiğinde en önemli faktörlerden biri de “kuvvet mukayesesi”dir. İsrail ile Hamas’ın kuvvet mukayesesi yapıldığında Hamas’ın İsrail’i yenme şansı hemen hiç yoktur. Çünkü savaş insan gücünün yanında silah, mühimmat ve lojistik destekle yapılır. Hamas İsrail’e intihar saldırıları ile, meskûn mahal çatışmaları ile ciddi kayıplar verdirebilir ama nihai sonucu elde etmesi askeri değerlendirme ölçütlerine göre mümkün değildir. Zira İsrail’in düzenli bir ordusu var. Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri var. Mühimmat ve lojistik destek açısından sorunu yok. Hamas’ın Zırhlı Birlikleri yok, Hava Kuvvetleri yok, Donanma gücü yok. Hava Kuvveti olmayan bir askeri güç her zaman mahkûm taraf olur. En önemlisi de Gazze bölgesi abluka altında olduğundan mühimmat ve lojistik imkânları sınırlı ve takviye edilmesi çok zor. Nirekim Gazze’nin elektriği, suyu, yiyecek ve yakıtı İsrail’den geliyor ve İsrail bu yazı yazılırken tüm bunları kesti. Hamas açtığı tünellerden İsrail’e sızdı, paramotorlarla girdi, ani baskın tarzı ile vurdu. Tamam da hepsi bu kadar. Sadece karadan karaya menzili en fazla 200 km. olan sınırlı sayıda roketlerle savaş mı kazanılır? Hamas neyine güvendi de son 50 yılın en büyük saldırısı ile bu denli kanlı bir çatışmayı başlattı? Hamas’ın başındakilerde hiç mi akıl yoktu? Bile bile böyle bir intihar saldırısını neden yaptılar? Lübnan’da bulunan Hizbullah’a mı güvendiler? Ancak Hizbullah’da açıklamalarında en azından şimdilik fiilen işin içine girmeyeceğini gösterdi. Günümüz konjonktüründe hiçbir Arap ülkesi ve hiçbir Müslüman ülke Filistin için Hamas’ın yanında olup da İsrail ile savaşa girmez. Filistin meselesi Yasser Arafat zamanında tüm dünyanın dikkate aldığı bir mesele idi. Çünkü FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü)’nün mücadelesi laik yapı üzerinde kurulu bir ulusal kurtuluş mücadelesi idi. FKÖ’nün 250 ülkede “büyükelçilik düzeyinde” temsilcilikleri vardı. Arafat her ülkede “devlet başkanı” protokolü görüyordu. Ancak bu gün bu desteği göremiyoruz. Çünkü laik ve ulusal mücadele Hamas ile birlikte “dini mücadeleye” dönüştü. Mücadele başlangıçta Arap -İsrail mücadelesi idi, sonra Filistin –İsrail mücadelesine indirgendi, bu gün de Hamas- İsrail mücadelesine evrilmiş durumdadır. Bu durum Filistin halkı için de bir handikap oluşturmuştur. Filistin davası artık Arap dünyasında unutulmuş bir dava konumundadır. Gelelim meselenin stratejik analizine. Hamas adeta intihar eder gibi olan bu büyük çatışmayı neden başlattı? Bize göre Hamas’ın üst kadrolarının başka odaklarca çıkar karşılığı kullanılma olasılığı vardır. Yani birileri bir oyun kurdu, Hamas da bu oyunun tetikleyici aktörü oldu. Bu tür durumlar Ortadoğu’da Arap dünyasında her zaman görülebilir. Genetik yapılarında bu vardır. Hatırlayın, ABD Irak’ı işgal ederken Saddam’ın 400 bin kişilik düzenli ordusu, Zırhlı Birlikleri, yüzlerce uçaktan oluşan Hava Kuvvetleri, Basra körfezinde bir donanması vardı. Lakin ABD tek bir kurşun atmadan Bağdat’a kadar geldi. Ne bir uçak kalktı hava muharebesi yaptı, ne de bir tek tank veya bir Piyade askeri tek bir mermi attı. Neden? Çünkü ABD Irak Ordusundaki tüm komutan kadrosunu para ile satın almıştı. Savaşan tek kuvvet Saddam’ın akrabaları olan Tikrit Tümeni idi. Yani Hamas kurulan oyunda kullanılan bir aktör bize göre. ABD Komutanı Orgeneral Wesley Clark 11 Eylül’den 9 gün sonra 20 Eylülde şöyle demişti; “Ortadoğu’da sınırlar değişecek. Somali ile başlayıp İran ile bitireceğiz.” Zaten sonrasında da BOP projesi ve Condelessa Rice’nin söylediği “Ortadoğu’da 25 ülke sınırları değişecek.” ifadesini herkes hatırlar. Birçok yorumcu Mossad uyudu mu da saldırıyı önceden kestiremedi, Demir Kubbe nasıl aşıldı filan diyor. Bize göre dünyanın en güçlü istihbarat kuruluşlarından olan Mossad bu işte hiç de uyumadı. Demir Kubbe de Hamas’ın saldırıları ile aşılmadı. Bize göre İsrail kendi Pearl Harbour’unu ya da kendi 11 Eylül’ünü yarattı. Bir anlamda İsrail Hamas’ın bu saldırısına “yol verdi”. İsrail’in en büyük hedefinin “Büyük İsrail’i” yani Arz-ı Mevud yani Vaad Edilmiş Topraklar olduğunu ilkokul çocukları bile biliyor. Bunun için de Gazze, Lübnan, Suriye’nin Golan tepeleri dâhil Akdeniz şeridi İsrail’in operatif ve stratejik hedefidir. (Ancak Lübnan’a bir harekât için Hizbullah’ın da çatışmanın içinde olması gerekir ki şimdilik böyle bir durum yok. Ama olmayacağının da bir garantisi yok.) Ama ABD için taktik bir hedeftir çünkü ABD’nin stratejik hedefi İran’dır. ( ABD donanmasının çok güçlü bir biçimde Gazze açıklarına gelmesi de gelecekteki harekât için bir konuşlanma olarak değerlendirilebilir.) Zaten İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Hamas’ın saldırı emrini İran’dan aldığını açıkça söylemesi stratejik hedefin İran olduğunun işaret fişeğidir. Hamas bu saldırı ile İsrail’in Gazze’yi tamamen işgal etmesine zemin hazırlamıştır. Netenyahu “ Hava harekâtları başlangıç, taş taş üstünde kalmayacak, düşman daha önce hiç görmediği bedeli ödeyecek. Ortadoğu da herşey değişecek.” demekle kara harekâtını yapacaklarını ve bir anlamda çatışmaların sınırlarının genişleyeceğini söyledi. Aynı sözleri İsrail Genelkurmay Başkanı da ifade etti. Zaten İsrail Hava Kuvvetleri de askeri açıdan şimdi hedefleri yumuşatıyorlar. Hamas kullandığı El –Kassam roketleri roketlerinin bir kısmını Gazze’de bir kısmı da Lübnan’da üretiliyor. Ancak bir kısmı roketler de dışarıdan temin ediyor. Burada önemli bir soru da bu roketlerin dışarıdan Gazze’ye nasıl geldiği ve kimden geldiğidir. Dileriz bir an önce bu çatışma biter ve daha fazla insanın ölümüne sebep olmaz. Ancak askeri açıdan her zaman en kötü ihtimal üzerine planlama yapılır. Dileriz olmaz ama tabloda görünen o ki bu savaşın büyüme ve yayılma ihtimali giderek artıyor. Lübnan Hizbullah’ının çatışmalara müdahil olması ya da İsrail’in Hizbullah’ı da hedefine alması halinde de bu olasılık yüksek dereceye çıkar. Acaba Ortadoğu Armageddon’a mı zorlanıyor? İsrail ve Filistin üzerinden kaosun taşları mı döşeniyor? Bütün bunları daha çok yazacağız gibi. Bir sonraki yazımızda bir “durum muhakemesi” içinde tarafların “muhtemel hareket tarzlarını” ve bunların “kabul ihtimal derecelerinin” analizini yapacağız. Türkiye’nin tutumuna gelince, Türkiye bu hadisede tıpkı Ukrayna- Rusya savaşında olduğu gibi taraflara itidal tavsiye ediyor ve tarafsız kalarak arabuluculuk öneriyor. Bu çok doğru ve isabetli bir dış politika kararıdır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları