Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Cumhuriyetimizin 100’üncü Yılı kutlu olsun

İki gün sonra 29 Ekim 2023 tarihi itibarıyla Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 100’üncü kuruluş yıldönümünü yani Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını onurla, gururla ve büyük şereflerle kutlayacağız. Bundan tam 100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde tüm Türk Milletinin dünyada emsali görülmemiş, en haklı ve en onurlu savaşı olan Türk İstiklal Harbini kazanması sonucu genç Türkiye Cumhuriyeti dünyaya bir yıldız gibi doğdu. Cumhuriyet bir fazilet rejimi idi. Dünya devletleri içinde kısa sürede yerini aldı. Yüzlerce yıl ceddimiz Osmanlı’nın sadece Osmanlı ailesinin elinde olan “egemenliği kullanma hakkı” bizzat Büyük Türk Milletinin ellerine ve iradesine teslim edildi. Cumhuriyet bir aydınlanma rejimi olarak ortaya çıktı. Zira Atatürk görmüştü ki halkın cahil kalması “ulusun güvenliğini tehlikeye düşürüyordu.” O nedenle Büyük Atatürk iki alanda çok büyük reformlar yapmayı hedefledi, birisi ekonomi alanı diğeri de eğitim alanı. Ancak en önemli alan “eğitim” alanı idi. Çünkü her hamlenin temelinde yatan unsur eğitimli insan unsuru idi. Eğitim millî olmalıydı. Türk Milleti “Türk Ulusu” olduğunun farkına varmalı ve geleceğini bu taşıyıcı kolon üzerine kurmalıydı. Ancak Büyük Atatürk’ün Millet yani Milliyetçilik kavramı asla kafatası ya da kan bağı milliyetçiliği değildi. Türk vatan toprakları üzerinde yaşayan bütün fertler, dil-din-ırkları ne olursa olsun kendilerini bu ülkenin vatandaşı hissediyorlarsa, bu aziz vatanın ve gelecek nesillerin yüksek menfaatlerini en önde tutuyorlarsa, bu vatana sadakatle bağlı iseler Büyük Türk Milletinin (Türk kelimesi çatı kavramıdır, bir ırk olarak kullanılmamıştır) onurlu birer ferdi ve bu aziz vatanın asli sahipleridirler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti yalnız kendisine değil dünyanın tüm mazlum milletlerine de bir kutup yıldızı olmuştur. Atatürk liderliğinde Türk Milleti başardığı devrimler ve yaptıkları reformlar ile tüm dünyayı kendisine hayran bıraktırmıştır. Örneğin genç Türkiye Cumhuriyetinde “kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkı” 5 Aralık 1934’te verilmişken İsviçre gibi modern bir Batı ülkesinde federal düzeyde 1971 yılında, Appenzell İnnerrhoden kantonunda “kadınlara seçme seçilme hakkı” ancak 1991 yılında verilebilmiştir. Türkiye’den tam 57 yıl sonra. Fransa gibi demokrasinin kurucusu olduğunu iddia eden bir ülkede bile bu hak kadınlara 1945’te, İtalya’da 1945’te, Belçika’da 1948’de, Yunanistan’da 1952’de verilmiş. Daha pek çok Avrupa ülkesinde de Türkiye’den çok sonra elde etmiş kadınlar bu hakkı. Hâlbuki Cumhuriyet öncesinde kadınlar hemen hiçbir alanda var bile sayılmıyorlardı. Bu hak sadece bir örnektir. Genç Cumhuriyetin aziz milleti 10 yılda inanılmaz işler başardı, fabrikalar kurdu, demir yolları yaptı, köprüler yaptı, yollar yaptı, okullar yaptı, tarım alanında köylüyü büyük bir gayretle ayağa kaldırdı vb. Cumhuriyetin faziletleri saymakla bitmez. Ama en önemlisi insanı birey yaptı. Isparta’nın bir köyündeki yalınayak başıkabak çobanlık yapan bir çocuğu okuttu aldı Cumhurbaşkanı yaptı. Rahmetli Demirel’e sormuşlardı; “Cumhuriyet nedir?” diye. Rahmetli Demirel müthiş bir cevap vermişti; “Cumhuriyet benim işte.” Bugün hemen yanı başımızda çok vahşi ve iğrenç bir savaş var. İsrail devleti Gazze’de masum Filistin halkının üzerine asla kabul edilemez biçimde bombalar yağdırıyor. Masum insanlar, küçücük çocuklar ölüyorlar. Lanet olsun böyle savaşa. Emperyal güç ABD olanca kuvveti ile İsrail’in yanında ve desteğinde. Artık tüm dünya biliyor ki; İsrail’in temel hedefi Arz-ı Mevud denilen toprakları almak ve Tevrat’ta yazılı olduğuna inandıkları Büyük İsrail Devletini hayata geçirmek. Yine bütün dünya biliyor ki ABD’nin bir BOP Projesi var ve son olarak birkaç gün önce Netanyahu’nun da ekranlarda söylediği gibi Orta Doğu’da sınırlar değişecek. Peki, açık listede kimler var? Irak vardı parçalandı, Suriye vardı parçalandı, Libya parçalandı, Mısır’ın hâli ortada, Lübnan çökmüş durumda, İran hedefte, Filistin yok edilmeye çalışılıyor. Peki, ABD ve İsrail Batı ve dünya kamuoyuna ne diyerek bu saldırıları yapıyor? Bu ülkeler “İslami Terör Örgütü” üreten ülkelerdir diye propaganda ve algı operasyonları yaparak dünya kamuoyunu kandırıyorlar. Kendi kurdukları El- Kaide, Taliban, IŞİD, Hizbullah vb. örgütleri cihatçı, kafa kesen örgütler olarak dünya kamuoyuna tanıtıp bunlarla savaştıkları konusunda halkları ikna ediyorlar. Çünkü terör kelimesinden doğal olarak tüm insanlar korkuyor. (Aslında bir kısmının yöneticileri belki de ABD’nin para karşılığında kullandıkları adamlar bize göre.) Şeriat ile yönetilen İran’a da saldıracakları zaman da “Cihatçı Terör Örgütleri” argümanını kullanacaktır Emperyal güçler. Ancak açık ve net olarak biliyoruz ki; bu sınırları değiştirme savaşlarının içinde nihai hedefi Türkiye Cumhuriyetidir. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bölgenin en güçlü devletidir. Türkiye Cumhuriyetini düşürmeden amaçlarına asla ulaşamazlar. Türk Milleti vatanı söz konusu olduğunda 85 milyonluk bir ordu da olur, bunu da biliyorlar. Türkiye Cumhuriyetinin çok daha büyük bir gücü olduğunu da biliyorlar. O güç de Cumhuriyetin büyük nitelikleri yani Türkiye Cumhuriyetinin “laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti” olmasıdır ki bu da Türkiye Cumhuriyetine büyük bir kalkan oluyor. Çünkü Emperyal güçler biliyorlar ki Cumhuriyetle yönetilen, yüzü Batıya dönük, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devletine, üstelik de NATO’nun ikinci büyük ülkesine “İslami ya da cihatçı terör üretiyor” argümanı ile saldırmasını kendi milletleri dâhil dünyada hiç kimseye anlatamazlar ve tam gayrimeşru duruma düşerler. O nedenle ABD her türlü gayreti göstererek Türkiye’den laikliğin kalkmasını istiyor. Zira gelecekteki Türkiye ile ilgili planlarının önündeki en büyük engel Türkiye’nin laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olmasıdır. O nedenle Cumhuriyetimize dört elle sarılmalıyız. Bir iki satırla da Cumhuriyetin 100’üncü yıl kutlamalarına değinelim. Şu anda Orta Doğu tam bir yangın yeri. Savaşın genişlemesi, ateşin etrafa sıçraması çok muhtemel. Böylesi süreçlerde “Psikolojik Harekât” çok büyük önem kazanır. Devletlerin caydırıcılık gücü çok önemlidir. Çünkü bilinir ki, en büyük komutan savaşmadan zafer kazanan komutandır. Bizce Türkiye bu bayramda tarihinde görülmemiş ölçüde büyük ve görkemli resmigeçitler yapmalıydı. Bu resmigeçitlerde Türk Ordusunun tankları, topları, füzeleri, komandoları, askerî okulları, Jandarma kuvvetleri, Polis Özel Harekât kuvvetleri ile birlikte çok sayıda sivil okullar, sivil toplum örgütleri, Muharip Gaziler, Odalar, Borsalar, esnaf kuruluşları, çiftçiler, bazı büyük sanayi kuruluşlarının çalışanları ve yöneticileri gibi toplumun her kesimi “Türkiye tam bir bütündür, tek yumruktur ona göre ha!” mesajı verecek şekilde bulunmalıydılar. Ankara’da Sayın Cumhurbaşkanımız bu çok büyük resmigeçidi selamlayarak kabul etmeliydi. Hava Kuvvetleri, helikopterler gösteri uçuşları yapmalı, Türk Yıldızları herkesi hayran bırakmalıydı. Ankara’daki bu muazzam resmigeçide tüm yabancı Büyükelçiler ve Askerî Ataşeler çağırılmalıydı. Orada Türkiye’nin gücü dosta güven düşmana korku vermeliydi. Tabii ki Gazze’de çocuklar öldürülürken çalgı çengi yapılsın denemez. Bu çok yanlış olur. Ama akşam da yine yabancı büyükelçilerin de davetli olduğu bir klasik müzik konseri ile Türkiye’nin en az Batı ülkeleri kadar modern bir devlet olduğu mesajı verilebilir, tüm şehirlerimizde bu “psikolojik harekât” uygulanabilir, faydalı da olabilirdi bizce. Bizimkisi bir fikir tabii sadece. Neyse devletimiz öyle tercih etmişse doğru tercihtir. Bize bu Cumhuriyeti vatan olarak armağan eden başta Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere bugüne kadar bu kutsal vatan topraklarını korumak, o şanlı ay yıldızın her zaman göklerde olmasını sağlamak için hiç düşünmeden kanlarını bu toprağa döken kahraman şehitlerimizin aziz hatıraları önünde minnet, saygı ve şükranla eğilmek düşer. Mekânları cennet, ruhları şad olsun.

Cumhuriyetimizin 100’üncü yılı tüm milletimize kutlu ve mutlu olsun. Nice yüzyıllar kutlanması dileği ile. Türk vatanı sağ olsun, Türk Milleti var olsun. Ne mutlu Türk’üm diyene!

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları