Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Yeni yıla girerken dış politik gelişmeler

2021 bitiyor ve tüm dünya yeni bir yıla 2022'ye girmeye hazırlanıyor. Ülkemiz de yeni bir yıla ekonomik ve jeopolitik birçok sorunla mücadele ederek giriyor. 2021 tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en başta Covit-19 salgını ile mücadele ile geçti. Bu konuyu aşı, maske ve hijyen şart diyerek hekimlerimize bırakalım. 2021 de dış politik alanda da çok önemli gelişmelere tanık olduk ve bu gelişmeler 2022 de de sürecek gibi görünüyor.

Türkiye daha önce de defalarca yazdığımız gibi Emperyal yapıların stratejik hedefinde olan bir ülke oldu ve her zaman da olmaya devam edecektir. Bu, coğrafyanın bize çizdiği bir kaderdir. Bunu bileceğiz ve ülkemizin varlığının devamı için gerekli tedbirleri almaya bunu bilerek devam edeceğiz. Türkiye'nin iç terör belası artık ciddi ölçüde etkisiz hale gelmiştir. O nedenle Türkiye'nin zaman zaman iç terörü de destekleyen dış politik sorun odakları üzerine yoğunlaşması gereklidir. İlk bakışta yakın çevre olarak sözkonusu sorun odaklarının; Suriye'nin kuzeyindeki sözde garnizon Kürt Devleti kurma peşinde olan PYD/PKK terör örgütü, Yunanistan'ın hasmane biçimde silahlanması ve adalara askeri yığınaklanma yapması, Doğu Akdeniz'de yani Mavi Vatandaki milli çıkarlarımıza olan tehditler olarak adlandırmak mümkündür. Osmanlı'nın son döneminden itibaren Türkiye Cumhuriyeti ile devam eden Anadolu sürecinde Türkiye'nin kalkınması ve kendi ayakları üstünde durması Emperyal yapılar tarafından asla istenmemiş tersine sürekli baltalanmıştır. Gerçekte nihai amaçları Anadolu coğrafyasını kendi arzu ettikleri biçimde şekillendirmektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu güne kadar buna direnmiş, bundan sonra da direnmeye devam edecektir tabii ki. Lakin sürekli darbe vurmak isteyen bir Emperyal yapının varlığı da inkâr edilemez. Yunanistan'ın adım adım genişleme stratejisi ve bunun muhtemel sonuçlarına çok dikkat etmek gerekir. Atina Türkiye'nin dış politikasındaki gerginlikleri fırsata çevirmektedir ve sorun sadece Yunanistan'daki ABD askeri gücüyle sınırlı değildir.

ABD'nin Yunanistan'da yaptığı yığınaklanma her ne kadar Rusya için denilse de gelecekte Yunanistan'ın Türkiye'den muhtemel kabul edilemez talepleri karşısında Yunanistan'a ciddi destek vermek için olduğu aşikârdır. Türkiye bu durum karşısında Mısır, İsrail ve Suriye ile olan ilişkilerini hızla düzeltmeli ve rayına koyarak etrafına güç toplamalıdır. Nitekim şimdilerde İsrail ile olan yakınlaşma gayretleri doğru bir dış politik hamledir. Zira bu ülkelerle olan gerginlik Yunanistan'a büyük bir manevra alanı yaratmaktadır. Bu konuda Prof. Dr. Hasan Ünal şöyle diyor; "Eğer Türkiye, Suriye'ye bir askeri harekâtta hem Şam hem de Moskova'yla kavgalı hale gelir, bu arada İsrail, Mısır ve Fransa'nın da kendisine aktif destek vereceği görüntüsü ortaya çıkarsa, ABD de bundan rahatsız olmayacağını gösterirse, Yunanistan, Türkiye'ye karşı bir savaş senaryosunda şansını deneyebilir. O noktadan çok uzakta değiliz. Bu durum, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs'ı da kapsayabilir. Yunanistan fiili olarak karasularını 12 mile uzatmayı dener, bunu da anlaşmalarla egemenliği kendisine verilmemiş olan adaların üzerine asker çıkartmak için yapabilir. Dolayısıyla Türkiye'nin, askeri olarak Yunanistan'ı sürekli hafife almasının doğru senaryo olmadığı kanaatindeyim." Bizce de doğru bir tespittir bu.

Kıymetli kardeşim E. Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu da şu tespitlerin altını çiziyor; "Özellikle son 5-6 yılda ABD'nin Türkiye'den bir uzaklaşma süreci var. ABD'nin Türkiye'ye karşı attığı adımlarda gerginlik daha da gözle görülür hal aldı ve askeri varlığını da, Türkiye'nin batısında Yunanistan'a doğru kaydırdığını gördük. Bunun arkasında iki sorun var: Birincisi; ABD'nin, NATO ittifakındaki Türkiye'nin coğrafi bütünlüğüne kasteden PYD/PKK bölücü terör örgütünü ısrarlı şekilde desteklemeye devam etmesi. Bunun müttefiklikle ilgisi yoktur... ABD'nin şu anda izlediği politika, NATO'nun kuruluş değerlerine aykırıdır. İkinci sorun ise, Türkiye'nin, NATO ve ABD'nin birincil tehdit olarak gördüğü, resmi belgelerine 'düşman' diye yansıyan Rusya'dan, bir NATO üyesi olarak S400'leri satın alması. (Bizce doğru bir hamledir.) Güneyde Sudan körfezinde üslenen ABD, Doğu Akdeniz'i ve güneyden Ege'yi, Batı Trakya sınırında Dedeağaç'ta konuşlanarak da Çanakkale ve İstanbul Boğazı'nı, Marmara Denizi'nin yanı sıra kuzeyden Ege'yi ve Doğu Akdeniz'i kontrol ediyor... Ayrıca Dedeağaç'ta komşu oluyor. Türkiye, Suriye'de komşu olan bir ABD'nin neye mal olduğunu anladı. Türkiye, BM 51. Maddesi doğrultusunda meşru müdafaa hakkını kullanıp, oldu bittilere göz yummamak açısından atacağı herhangi bir adımda, Yunanistan silahlı kuvvetlerinden önce karşısında Dedeağaç'ta ABD'yi bulacaktır. Türkiye'nin stratejik yalnızlık yaşaması bir boşluk oluşturdu. Bu boşluğu da en çok Atina istismar etti ve ABD ile AB'yi arkasına alarak doldurmaya çalışıyor. ABD Yunanistan'la da askeri anlaşma imzalamış. Artık ABD tamamen Yunanistan'ın yanında ve onu tercih eder durumda görünüyor. Yunanistan, bu güce dayanarak Türkiye'ye karşı bir askeri adım atar mı? Şu an atmaz ama ileride şöyle atabilir: Karasularını 6 mil üzerine çıkarması, Türkiye açısından savaş nedenidir. Dolayısıyla 'şımarık aktör' Yunanistan, önümüzdeki süreçte, ABD ve AB desteğiyle birlikte, Türkiye'nin gücünün stratejik sorunlar nedeniyle olumsuz bir duruma girmesi halinde, bu şansını kullanacaktır." Dünyadaki güç odakları kendi etki alanlarını genişletmek için çıkarları doğrultusunda gelişmelere yön vermeye çalışıyorlar. Bu durum alandaki rekabeti kızıştırıyor ve siber güvenlikten vekâlet savaşlarına, ekonomiden enerjiye her alanda kendisini gösteriyor. Çatışma ve kırılganlıkların odağı da ağırlıkla Ortadoğu'dur. Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde bir "garnizon Kürt devletine" göz yumması toprak kaybına neden olacağından Suriye'nin meşru toprak bütünlüğü tezinden hareketle Suriye ile bir an önce ortak çözüm geliştirmelidir. Doğu Akdeniz'deki (Mavi Vatan) kendi MEB içindeki gazhidrat yataklarının tespiti ve işletilmesinin ne pahasına olursa olsun gerçekleşmesi ve başka ülkelerin tapulu arazimize gecekondu yapmasına izin vermemelidir. Bunun için gecikmiş de olsak Mavi Vatan'ın tapu senedi olan MEB alanını bir an önce ilan etmesi ve BM'e bildirmesi gerekir. Sözün kısası 2022 dış politik alanda da oldukça zorlu geçecek gibi görünmektedir. Ön alma inisiyatifini kaybetmemek lazımdır. Zira meşhur atasözümüzdür; "Sona kalan dona kalır."

 

 

                                           

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları