Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

YENİ KABİNE

Sayın Cumhurbaşkanı yeni Bakanlar Kurulunu açıkladı. Birçok isim önceden tahmin edilen isimler oldu. Tabii her bakanlık çok önemlidir ama bazı bakanlıklar etkileri açısından özellikle uluslararası alandaki etkileri açısından çok daha kritiktir. Bu bakanlıklar Dış İşleri, Maliye, Milli Savunma, Adalet, Milli Eğitim, İç işleri, Tarım Orman, Ulaştırma, Sağlık gibi bakanlıklardır. Milli Savunma, Dışişleri ve MİT görevleri açısından senkronize ve çok yakın çalışan kurumlardır. Bu yapı devletin "hard power- soft power" yani sert güç - yumuşak güç yapısını oluşturur. Türkiye dış politikada son dönemde Körfez ile Rusya arasına sıkıştı. Çavuşoğlu Sayın Cumhurbaşkanına gidip "evet Batı şöyle böyle ama bizim yerimiz Avrupa, para orada, ekonomi orada. Biz bu dar koridora neden sıkıştık?" diyemedi. Ama Hakan Fidan bunları diyebilecek bir yapıya sahip. Türkiye büyük bir ülkedir, G-20 üyesidir, bir Kongo ya da bir Afganistan değil. G-20 deki konumunu da korumalıdır. Lakin son beş yılda dış politikada iyice sıkıştı, Şanghay 5lisine filan da giremedi. Ancak özellikle Rusya- Ukrayna savaşında örnek bir denge politikası izledi. Bu da büyük bir başarıdır. Türkiye olmasa Rusya'nın dünya ile ilişiği kalmayacaktı. Bu gün dünyada ciddi gerilimler ve savaş riskleri var. Örneğin Afganistan ile İran arasında ciddi çatışmalar yaşanıyor. Dünyadaki bu gerilimler ile ilgili olarak Hakan Fidan'ın 13 yıllık MİT Başkanlığı birikimi bu açıdan değerlidir. Kosova'ya bir Tabur asker gönderiyoruz. Sırbistan meselesi için Balkanlarda gerilim artıyor ve her an karışabilir. Burada da Dışişlerine zorlu görevler düşecektir. Enerji konusunda Doğu Akdeniz'deki rezervler Enerji Bakanlığı ile ilgili olduğu kadar Dışişleri Bakanlığı ile de ilgilidir. Fidan "Milli dış politika izleyeceğiz" dedi. Bu ifade Dışişlerinin rotası açısından önemlidir. Dışişleri mensupları iç siyasetle uğraşmazlar. Dışişleri yani Hariciye çok güçlü bir teşkilattır ve geleneksel olarak milliyetçidir. Dışişleri mensupları Türkiye'nin politikalarının dışardaki uygulayıcı aktörleridirler. Dışişleri kendi başına politika üretmez, dış politikayı devlet üretir. Üretilen devlet politikalarına günün koşullarına göre ilave veya çıkartma yapılır ama ana politik eksen tektir; "Yurtta sulh, cihanda sulh." Milli davalar ise asla değişmeyen devlet politikalarıdır. Örneğin Kıbrıs'ta, Doğu Akdeniz'de, Ege'de, Suriye meselesinde, PKK terörü ile mücadelede dışişleri kendi başına bir politika ortaya koyamaz. Esas olan devleti savunmak olduğundan dışişlerinde yeni icatlar çıkarmak pek mümkün olmaz. Hakan Fidan MİT Başkanı olarak üst düzey bir devlet memuru idi, bir siyasetçi değildi. Dışişleri Bakanlığı görevlileri de devlet memurlarıdırlar, siyasi değildirler olmamalıdırlar da. Fidan'ın bir devlet memuru olarak tüm bu nedenler ile bu göreve gelmesi isabetli bir karar olmuştur. Genelkurmay Başkanı Yaşar Paşa'nın Milli Savunma Bakanı olması da isabetli bir karardır. Zira Askeri Okuldan başlayıp Türk Silahlı Kuvvetlerinin her kademesinden geçerek bu göreve gelmesi Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetimi açısından son derece önemlidir. Zaten sivil siyasi bir kimsenin bu görevi yürütebilmesi teknik olarak imkânsızdır, mümkün de değildir. Yaşar Paşanın yerine Genelkurmay Başkanlığına da Kara Kuvvetleri Komutanı Musa Paşanın gelmesi TSK'nın geleneksel hiyerarşisine uygun bir atama olmuştur. Kara Kuvvetleri Komutanlığına da 1nci Ordu Komutanı Ali Paşanın geleceğini düşünüyoruz. Bu gün Türkiye'nin en önemli sorunlarının başında "ekonomideki kötü durum" gelmektedir. Ekonominin bir an önce düzlüğe çıkarılması hem ülke açısından hem de bireyler açısından yaşamsal önemdedir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'nin ekonomisini düzlüğe çıkarma görevini Mehmet Şimşek'e vererek isabetli bir seçim yaptı. Çünkü Bakan Şimşek hem yurt içinde hem de yurt dışında büyük saygınlığı olan, güven katsayısı yüksek bir isimdir. Açık söyleyelim ekonomi öyle Nebati'nin "gözlerimin içine bak ışıltıyı gör, yatsam 6 ay uyusam sonra kalksam ekonomi çok güzel olsa" gibi kerameti kendinden menkul sözleri ile iyileşebilecek bir konumda değil ne yazık ki. Zaten Nebati ile ekonominin yürümeyeceği bu gün görülen olumsuz sonuçlar ile de net bir şekilde ortaya çıkmıştı. Sayın Cumhurbaşkanı Mart 2024 seçimlerine kaynak bulmuş olarak gitmek istiyor. Bunun için Türkiye'ye yurt dışından bir sermaye akışı gereklidir. Şimşek'in bu akışı sağlayabilmesi için de içeride bir takım değişiklikler yapması gerekiyor. Yabancı yatırımcıyı çekebilmek için kur ve faiz oranlarının belirli bir seviyeye gelmesi gerekir. Bu akışın sağlanmasında kriter ise kur ve faizin hangi oranlarda olacağıdır. Morgan- Stanley dolar hızlıca 26 lirayı bulabilir diyor. Türkiye'de ekonomi makro tedbirler uygulamak üzere kurgulanmış durumda değil. Şimşek'in temel misyonu bize göre yurt dışından yatırımcılar yolu ile döviz girdisi sağlamak. Ancak bir ekonomik sıkışıklık var ve bu sıkışıklık giderilebilir mi? Bunu süreç gösterecek. Merkez Bankası döviz piyasası için bir regülatör görevi yapmıyor ve normal bir banka gibi sürecin içinde yer alıyor. Ekonominin dış piyasalara güven verebilmesi için içerde bir takım yapısal değişiklikler gerekecek ki Bakan Şimşek bu değişiklikleri ne ölçüde hayata geçirme imkânı bulabilecek. Bunu da zaman içinde görebileceğiz. Burada bir tespitimiz de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şimşek ile birlikte daha dengeli bir ekonomi politikası izleyeceği yönündedir. Şimşek kemer sıkma politikalarının öne çıkacağını vurguladı. Bu politika eğer kamu harcamalarının kısılması yönünde değil de özellikle dar gelirlilerin maaş ve ücretleri üzerinden olursa ekonomide başka bir sarmal ile karşılaşmak mümkündür. Küçük- orta ölçekli işletmelerde ve esnafta ekonominin çarklarını döndüren buralardan alış veriş yapan halktır. Küçük ve orta işletmeler aynı zamanda büyük işletmelerin de bir tür iç pazar bayii konumundadırlar. Halkın alım gücü bu günkü gerçek enflastyonist koşullarda zaten çok düşüktür. Kemer sıkma politikaları halkın maaş ve ücretlerinde olursa halk birşeyler alamayacağı için sözkonusu işletmeler ve esnafların zaten az olan satışları çok daha azalır. Satış olmazsa kar da olmaz. Esnaf ayakta kalamaz, kirasını bile ödeyemez. Bu durumda yanında çalıştırdığı 10 kişiyi 3 kişiye düşürmek zorunda kalır ki (Bu arada ciddi vergi artışları geleceği de duyuluyor) bu da zaten yüksek olan işsizliğin artmasına sebep olur. İşsizlik artınca alım gücü olmadığı için mal ve hizmet alımları daha da düşer ve tam bir kısır döngü başlar. Piyasalar resesyona girebilir. Piyasanın canlanması halkın alım gücü ile doğrudan ilgilidir. Şimşek'in karşısındaki bu zorlu koşullarda başarılı olması kalibresi nedeniyle mümkündür ama eli serbest kalmalıdır. O durumda Şimşek'in başarılı olacağını düşünüyoruz. Yabancı sermayenin gelmesi için de şartların oluşması lazımdır. Şimşek'in sadece itibar kazandırmak değil, piyasaları rayına oturtmak gibi bir misyonu da vardır. Şimşek'in talebi ile olduğunu düşündüğümüz ABD'den gelen Merkez Bankası Başkan adayı Prof. Dr. Hafize Gaye Erkan'ın da gelmesi dış piyasalara güven vermesi açısından olumlu değerlendirilebilir. Sağlık Bakanı Koca'nın ve Turizm Bakanı Ersoy'un ise kabinede olmalarının sektörlerini iyi bilmelerinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Ancak bu süreçte Koca'nın işi hayli zor. Türkiye'de gelir dağılımındaki uçurum nedeniyle halkın çok büyük kısmı özel hastanelere gidemiyor, çünkü çok pahalı. O nedenle kamu hastanelerine gidiyor. Bu da kamu hastanelerinin iş yükünü ciddi ölçüde arttırıyor. Doktor sayısındaki ve alt yapıdaki yetersizlik de eklenince Koca'nın işi hayli zorlaşıyor. Turizm'de de işler kolay değil. Çünkü tatil fiyatları Türk insanı için çok pahalı. İç turizm oranı yükselemiyor. Dışardan gelen turist için fiyatlar ucuz ama ne ölçüde yabancı turist gelecek bunu bilemiyoruz. Döviz için yabancı turiste ihtiyacımız var. Yani kısacası bakanların işleri zor bu dönemde. Ne diyelim Allah kolaylık versin. Diğer bakanlıklarla ilgili düşüncelerimizi de sonra paylaşacağız.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları