Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Türkiye'nin konut meselesi

Maslow''un İhtiyaçlar Merdiveni Teorisi tüm sosyal bilimler dünyasının temel kuramlarından biridir. İnsanın ihtiyaçlar merdiveninin birinci basamağındaki temel ihtiyaçlar ise "yeme, içme, barınma ve örtünme"dir. Yani doğal ihtiyaçlar. Görüldüğü gibi "barınma" insanın en temel ihtiyacı olup aslında doğadaki tüm canlıların birincil ihtiyacıdır diyebiliriz. "Bir insanın barındığı, çalışma zamanı dışında kaldığı ev, apartman gibi yer, mesken, ikametgâh" olarak tarif edilen konut, esas olarak barınma ihtiyacını karşılayan bir mekândır. Ancak, konutu sadece fiziki mekân şeklinde algılamak yeterli değildir. Bunun yanında konut, içinde yaşayan insanlarla birlikte düşünülmelidir. Bu bakımdan aile hayatı, ailenin bireyleri arasındaki ilişki ve sosyal ilişkiler de konut meselesinin önemli unsurları olarak mütalâa edilmelidir. Aile ortamı, kişinin yetişme ve sosyalleşme sürecinin başlangıcını ve temelini teşkil eder. Dolayısıyla, konut meselesi incelendiğinde fiziki mekân kadar, bu mekânları kullanan fertler arasındaki ilişkilere ve neticede ortaya çıkan ailevi ve sosyal yapıya da eğilmek zarureti vardır. Günümüzde konut meselesi, hem konut miktarı, hem de konutların nitelikleri bakımından ciddiyetle ele alınması gereken bir konu haline gelmiştir. Konut meselesi, ekonomik, sosyal, ailevi boyutları olan ve mimarlardan, inşaat ve çevre mühendislerine, iktisatçılardan diğer sosyal bilimcilere kadar çok geniş alanlardaki bilim adamlarını ilgilendiren bir konudur.

Son 50 yılda ülkemizde hızlı bir nüfus artışı gerçekleşti. Bizim ilkokul son sınıfta okuduğumuz 1960''larda Türkiye nüfusu 29 milyon, İstanbul''un nüfusu 1,2 milyondu. 60 yılından bu yana geçen sürede Türkiye nüfusu neredeyse 3 katına çıkarak gelen göçlerle birlikte herhalde 90 milyonu buldu. Nüfusu hızla artan ülkemizde hızlı bir şehirleşme süreci yaşanmakta ve bu durum konut meselesini birinci plana çıkarmaktadır. Üstelik nüfusun yarıya yakınının hâlâ köylerde yaşıyor olması gerçeği, Türkiye''de kırsal kesimden şehirlere yönelik göç hareketinin önümüzdeki on yıllarda da devam edeceğini göstermektedir. Nüfusun Anadolu''nun doğusundan batısına ve köylerden şehirlere özellikle büyük şehirlere göç etmesi şehirlerde iskân durumunun da önemli ölçüde değişime uğramasına neden oldu. Bu göçün en temel sebeplerinden biri iktisadi kalkınma gereği sanayileşme ve sanayi yatırımlarının büyük şehirlerde olması nedeniyle iş bulma imkânlarının büyük şehirlerde olması idi. Öte yandan kırsal alana göre şehirde yaşama bir tür statü sağlama imkânı veriyordu. Göçen nüfus daha çok kırsalda işçi olarak çalışan nüfustu. Örneğin Anadolu''nun bir şehrinde badanacı-boyacı ya da sıvacı ustası olarak çalışan bir kimse İstanbul''da birkaç yıl sonra inşaat müteahhitliğine soyunabiliyordu. Yeni bir iş kurabiliyordu. Öyle ya "taşı toprağı altındı İstanbul''un". Gelenler genelde hazine arazileri üzerine ya da boş buldukları arsalara "gecekondu" denilen bir-iki katlı derme çatma yapılar yapıyorlardı. Seneler içinde bu yapılar 3-4 katlı beton binalara döndü. Şehrin en kenar bölgelerinde olan bu düzensiz yapılaşmalar başlangıçta yol-su-elektrik gibi hizmetlerden yoksundu. Lakin siyasi iktidarlar özellikle yerel seçimlerde "oy" alabilmek için bu düzensiz yapılaşmalara yol-su-elektrik gibi hizmetleri götürdüler ve giderek söz konusu hazine arazileri üzerindeki bu yapılar mantar gibi çoğalarak yıllar içinde kentin çeperleri olan "varoşları" oluşturdular. Sonra da yine siyasi oy uğruna bu gecekondu binalara iskân ruhsatları verildi, tapular çıkarıldı. Öylece de buralarda büyük rant imkanları elde edildi. Bugün İstanbul''un ciddi değere sahip birçok yeri bu yöntemle sahiplenilmiş oldu.

Bizim çocukluğumuzda Zeytinburnu tam bir gecekondu bölgesi ve İstanbul''un varoşlarından biri idi. İstanbul''da, eski bir gecekondu semti olan Zeytinburnu''ndaki eski gecekondu sahiplerinin kimisi zamanında işgal ettiği ve sonradan tapu aldıkları hazine arazileri sayesinde şu anda değeri milyarlara varan apartman sahipleri haline geldi. Çoğunlukla gecekonduda yaşayarak büyük şehirlerin en büyük hayat maliyeti olan kiradan kurtulan bu kişilerin bugün dahi pazara sundukları mal ya da hizmetler ufak yerleşim merkezlerine oranla daha yüksek fiyattan alıcı bulmakta ve böylece nispi olarak yüksek bir kâr elde edilmektedir. Hâlbuki geçmişte 1950''lerden beri siyasi iktidarlar söz konusu alanlara rast gele yerleşime izin vermeyip göç edenleri belirlenen alanlarda düzenli yapılaşmalara yönlendirebilselerdi bugün büyük şehirler daha yaşanabilir ve alt yapı sorunları nispeten çözülmüş kentler olabilirdi. Hâl böyle iken hem ülkenin nüfusu hem de göç ile büyük şehirlerin nüfusu da giderek artmakta idi. Özellikle tarım politikalarındaki değişiklikler sonucu kırsaldaki genç nüfus şehirlere göç etti. Bu genç nüfus şehirde daha iyi yaşam koşulları oluşturabileceğini düşünüyordu. Kalan yaşlı kesim de bir ölçüde hâlâ tarım yapmakta zorlanmakta. Böylesi bir göç süreci de konut ihtiyacının giderek artmasını oluşturdu. Bugüne gelindiğinde konut stoku fazla gibi görünse de hâlâ Anadolu''nun birçok büyük kentinde konut açığı mevcut. Buna karşın özellikle Batı illerindeki büyük şehirlerde de uzmanlarca konut stoku fazlası olduğu ifade ediliyor.

Orta Doğu Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Balaban, konut ve kira sorunu üzerine çalışma yürüten isimlerden biri. Prof. Dr. Balaban "TÜİK verilerine göre 2002-2020 yılları arasında ülke genelinde 12,5 milyon yeni konut üretildi. Aynı dönemde toplam haneye yaklaşık 4 milyon yeni hane eklendi. Her yeni hane için en az üç yeni konut üretildi. Dışarıdan göçün arttığı 2010 yılı sonrasında yılda ortalama 280 bin yeni haneye karşılık 820 bin yeni konut üretildi. Özellikle büyük kentlerde, nicel olarak bir stok sorunu olduğu söylenemez." Hocanın dediğine göre konut sorunu yok ama o zaman neden kiralar bir yılda yüzde yüz arttı. 2 milyon lira olan 100 m2 bir daire neden 5 milyon lira oldu? Burada bir terslik yok mu? TOKİ hane halkını ev sahibi yapmak için çalışıyor, uğraşıyor. Ama ne denli yetişebilir? Türkiye''de kira artışlarının bu denli hızlı olmasında Rusya-Ukrayna savaşının da ciddi etkisi oldu. Savaştan kaçan insanlar güvenli liman gördükleri Türkiye''ye yerleştiler. Bu da özellikle büyük şehirlerde kira artışlarını yükseltti.

Peki, Avrupa ülkeleri dar gelirli vatandaşlarının konut sorununu nasıl çözüyor? Örneğin İspanya''nın Barselona kentinde iki yıldan uzun süre satış amacıyla boş bırakılan konutlar, yerel yönetim tarafından satın alınıp sosyal konut olarak kiralanıyor. Fransa''da da iki yıldan fazla boş kalan konutların vergisi, kira değerinin yüzde 12,5''inden başlayarak, her geçen yıl bu oranda artırılıyor. İskoçya''da ise yerel yönetimler 1 yıldan uzun süre boş kalan konutların emlak vergisini yüzde 200 oranında artırma yetkisine sahip. İrlanda''da batık kredilere bağlı olarak boş ve fakat oturmaya elverişli konutlar bir tür kamu girişimi tarafından satın alınıp uygun fiyattan 20 yıllığına kiralanmakta. Fransa''da Paris''te kira ücretlerini belirlemeye yönelik yasa çıkarıldı. Ev sahipleri tarafından talep edilen kiralar belirlenen referans kira ücretinden fazla olamayacağı gibi, kiraya yapılacak zamların da belirlenen kira limitini aşamayacağı garanti altına alındı. İngiltere''de sosyal konutlar ile düşük gelirli vatandaşların uygun fiyatlara yaşayabilecekleri yaşam alanları sağlamak amaçlanıyor. Ayrıca uzun süre boş olan binalar değerlendirilerek konut stoku yetersizliğinin önlenmesi hedefleniyor. Hollanda ise Avrupa''nın en büyük sosyal konut stokuna sahip ülkesi. Sosyal konutlar düşük gelirli, engelli ve yaşlı bireyler gibi dezavantajlı grupları hedefleyerek tasarlanmış. 2020 yılında özel sektördeki kira artışları için de maksimum kira sınırı belirlenmiş. Boş binalara yerleşimi yasal hale getiren bir sistem uygulanmakta. Boş binalar mülk yıkılana kadar ya da kullanım amacına karar verilene kadar ucuz fiyata geçici olarak kiralanmakta. Yani sonuçta kira sorununu çözmek için birçok yöntem uygulanabilir. Önemli olan vatandaşın sıkıntısını giderebilmek. Devletimiz mutlaka bir çözüm bulacaktır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları