Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Türkiye'nin çevrelenmesi ve TSK

Geçtiğimiz günlerde Yunan basını, Dedeağaç'daki ABD askerlerinin bölgedeki Yannuli üssünde incelemeler yaptığını yazdı. Habere göre, bu üsse yıl sonuna kadar 400 ABD askeri yerleştirilecekmiş. ABD iki yıl öncesinden başlayıp Dedeağaç bölgesine muazzam askeri güç yığınaklıyor. Dedeağaç'taki Kandilapti üssüne önce 5 bin kişilik 105'nci Amerikan tümeni yerleşti. Yine bu üsse iki yıldır sürekli tank ve zırhlı araçlar sevk ediliyor. Yunan basınına konuşan ABD'nin Atina Büyükelçisi Geoffery R. Pyatt,

 "Kasımda Dedeağaç'a görülmemiş büyüklükte bir sevkiyat olacak. Uçak ve helikopterler gönderilecek." dedi. Yunan kaynaklarına göre, üssün komutasının tamamının da ABD askerlerine devredileceği söyleniyor. ABD Yunanistan'da Girit dâhil hem adalarda hem de kıt'a Yunanistan'ında 25 kadar üs kurdu ve şimdi Yunanistan ile beş yıllık yeni bir savunma anlaşması hazırlanıyor. Yunanistan da yıllardır Adalar Denizindeki kendisine ait olmayanlar da dâhil birçok adayı tüm uluslar arası anlaşmalara aykırı biçimde hızla silahlandırdı ve silahlandırmaya da devam ediyor. Üstelik bu adalarda nüfusa oranla sadece asayişi sağlamak için kolluk kuvveti bulundurması gerekirken (ki bu bazı adalarda 5-10 kişiyi geçmemesi gereken sayıdadır) Tümen seviyesinden en küçük bir adada ise Tabur seviyesine kadar askeri birlik ve silah yığınaklamış durumda. Şimdi soru şu; Yunanistan neden sözkonusu adaları bu kadar silahlandırdı ve Meis dâhil bu adalara neden sürekli Yunanlı siyasetçiler ve komutanlar gelerek tahrik unsuru oluyorlar? Yunan askerlerinin bulunduğu adalarda kesinlikle asker olmaması gerekirken bu yığınaklanma neden ve kime karşı? İkinci soru; ABD Yunanistan'da neden bu kadar askeri güç ve ağır silah yığınaklıyor? Neden ve kime karşı? Üstelik aynı ABD Romanya, Bulgaristan, Kıbrıs, Suriye, Gürcistan'daki üsleri ile neden bir NATO ülkesi olan Türkiye'yi çevreliyor? Üçüncü soru; Mavi Vatan dediğimiz "Kıt'a Sahanlığımız ve Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlarımız" 18 Mart 2020 de Birleşmiş Milletlere resmen bildirildiği ve Türkiye ile Libya Devleti arasında mevcut anlaşma olduğu halde Yunanistan neden NAVTEX ilan ederek bizim egemenlik alanımızda "araştırma yapmaya" kalkıyor? ABD Yunanistan'ın arkasını Türkiye'ye karşı neden kolluyor? Kanaatimizce 100 yıl öncesinde İngiltere ve Fransa'nın oynadığı rolü günümüzde ABD üstlenmiş görünüyor. Emperyal Güç, Türkiye üzerindeki vazgeçemediği emellerini yine Yunanistan'ı kullanarak 100 yıl önce oynayan ve sonu Yunanistan'ın hüsranı ile biten filmi yeni versiyonu ile yeniden gösterime sokmak istiyor ve bunun hazırlıklarını yapıyor. İkibuçuk yıl evvel ilk defa biz vurgulamıştık köşemizde; "ABD'nin Dedeağaç'ta kurduğu üs ileride Yunanistan ile Türkiye arasındaki bir çatışmada 'tıkama mevzii' görevi görecek" diye. Yunanistan'ı tanıyoruz. Onlar uzattığınız dostluk ve müzakere elini kendilerine verilmiş bir taviz olarak kabul ederler. Bu konuda Mavi Vatan projesinin mimarı Em. Tümamiral Cihat Yaycı Paşa şöyle diyor "Doğu Akdeniz'de müzakere gerekçesi ile sismik araştırma ve sondaj gemilerimiz faaliyet göstermemektedir. Bu Libya anlaşmasının kadük olması ve Doğu Akdeniz politikamızın çökmesi anlamına gelir." Bu durumda Antalya körfezindeki gemilerimizin ivedilikle sismik araştırmaya ve sondaja çıkması gerekir. Çünkü Mavi Vatan'daki hak ve menfaatlerimiz sadece günümüz için değil nesiller boyu ülkemizi ilgilendiren bir durumdur.

Türkiye'nin bulunduğu coğrafya ister Ön Asya, ister Ortadoğu isterseniz Mezopotamya ne derseniz deyin tarih boyunca dünyanın en netameli coğrafi alanı olmuştur. Bu alan nice devletleri, imparatorlukları yutmuş bir alandır. Bu alanda tek bir kural geçerlidir; silahı bileği kuvvetli olan hayatta kalır, zayıf olan ölür, yok olur gider. Bunun tek yolu da bu coğrafyada çok güçlü, bileği asla bükülemeyecek bir orduya sahip olmamızdır. Başka hiçbir şansımız yoktur. Atatürk'ün dediği gibi "Ordu bu coğrafyada millet için, milletin varlığı için en önemli hayat unsurudur. Düşmanlar öncelikle onu yok etmek isterler. Ordu zayıf olursa milleti esir etmek mümkün olur." Türkiye'nin düşmanı Emperyal güçler ve onların uzantıları bunu bildikleri için Türk Ordusunu sürekli yıpratmak peşinde olmuşlardır. Ordular ruh ile savaşırlar. Onlara savaşma azim ve kararlılığını veren bu ruhtur. Türk Ordusunun ruhu da 2500 yıllık "Mehmetçik" ruhudur. Nitekim bu ruhu yok etmek, Türk Milleti ile Türk Ordusu arasındaki sarsılmaz çelik bağları koparmaya çalışan odaklar hep olmuştur. Ama 5 bin yıllık Ordu-Millet olan Büyük Türk Milletinin bu bağlarının kopması adeta imkânsızdır. Ordunun ruhunu da "aidiyet duygusu" oluşturur. Çocuk denecek yaşta askeri okullara giren subay ve astsubaylar bu aidiyet duygusu ile Mehmetçik ruhunu yaşatırlar. İstediğiniz kadar iyi silahı olsun, bir ordunun aidiyet duygusu yoksa savaşma azim ve kararlılığı da olmaz ve en küçük bir tehdit olduğunda savaşacak bir tek asker bulunmaz. Örnek mi; 2003 de Saddam'ın 450.000 kişilik ordusu, bine yakın savaş uçağı, üç bin civarında tankı vardı. Hiç birinin tek bir mermi attığını duydunuz mu? Tek mermi atmadan ülkelerini ABD askerlerine teslim ettiler. Savaşanlar ise sadece Saddam'ın akrabalarından oluşan birkaç bin kişilik Özel Tıkrit Kuvvetleri idi. Onlar da dayanamadılar zaten. Aynı olayı geçen ay Afganistan'da gördük; 300.000 kişilik donanımlı Afgan Ordusu tek kurşun atmadan 75.000 kişilik Taliban terör örgütüne koca ülkeyi teslim etti. Şanlı Türk Ordusu ise son neferi şehit düşmeden asla kimseye teslim olmaz. Tarih bunu defalarca göstermiştir. Aidiyet duygusu çok önemli dedik. Geçtiğimiz günlerde gördüğümüz bir bilgi bizi çok şaşırttı. www.tskpersoneli.com  diye bir site var. Sitenin doğruluğunu ve kimlerce yönetildiğini bilmiyoruz. Bu sitede geçenlerde "TSK Akıllı Kartı Verilecek Personel ve Aile Fertleri" başlıklı bir haber vardı. Sözkonusu sitede konu ile ilgili hazırlanan bir yönetmelik de (ya da taslağı) yayınlanmıştı. Haberdeki yönetmelikte en baş kısımda TSK Kimlik Kartı "Sadece görevde bulunan ve asıl hak sahibi olarak tanımlanan muvazzaf personele verilir" yazıyordu. Yani Türk Silahlı Kuvvetlerinin emekli olan personeline verilen TSK Emekli Kimlik Kartı ise "Askeri Sosyal Tesislere Daimi Giriş Kartı" ile değiştiriliyor. Başka bir deyişle emekli personelin TSK kimlik kartı Orduevine giriş kartına dönüşmüş oluyor. (Hâlbuki Askeri Sosyal Tesislere Giriş Kartı yönergede belirtilen bazı tanınmış sivil personele dahi günübirlik için de olsa verilebilen bir karttır.)  Bu sitenin ve haberin Milli Savunma Bakanlığımızca kontrol edilmesi gereklidir. Eğer haber yalan haber ise bizce bu site ilgili yasal işlem yapılmalıdır. Çünkü bu gün muvazzaf personel olanların yarın emekli personel olması gerçeğinden hareketle muvazzaf personelin motivasyonunu da olumsuz etkilemesi mümkündür. Yok, eğer haber doğru ise o zaman da bu yapılan çalışmanın bir kez daha kontrol edilmesi çok gereklidir. Zira dedik ya Kahraman Türk Ordusunun temeli mezara kadar aidiyet duygusu yani Mehmetçik ruhudur. Savaşı da bu ruh kazanır. Böyle bir çalışma aidiyet duygusunu zedeler, dışlanmışlık hissi uyandırır. Pratikte bir uygulaması olmasa da şanlı Türk Ordusunun emekli de olsa kimlik kartını taşımak bir aidiyet duygusu kaynağıdır. Zira vali - kaymakam emekli oluyor emekli vali kimlik kartı veriliyor, emniyet müdürü ya da polis memuru emekli oluyor Emekli polis kimlik kartı veriliyor, Öğretmen emekli oluyor emekli öğretmen kimlik kartı veriliyor, Hâkim-Savcı emekli oluyor emekli hâkim- savcı kimlik kartı veriliyor, Orman Mühendisi emekli oluyor emekli orman mühendisi kimlik kartı veriliyor, Vergi Memuru emekli oluyor Maliye Bakanlığı emekli kimlik kartı veriliyor. Yani hemen her kurum kendi emeklisine o kurumun emekli kimlik kartını veriyor. Hemen hepsinin de sosyal tesisleri olduğu halde hiçbirisi verdikleri emekli kimlik kartlarını "sosyal tesislere giriş kartına" çevirmiyor. Aidiyet duygusu çok ama çok önemlidir. Bu duyguyu hiçbir koşulda hiçbir vesile ile zedelememek ve bu hususa çok özen göstermek lazımdır. Üstelik Türkiye gibi bir ülkenin bulunduğu bu zor coğrafyada.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları