Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Türkiye sağlam ülkedir

Bundan altı yıl önce Fetö Terör Örgütünün asker üniforması giymiş teröristleri giriştikleri aptalca ve hain bir kalkışma sonucunda 257 masum vatandaşımızın şehit olmasına sebep olmuşlardı. Üstelik bu kalkışmayı yapan teröristler, hırsızlıkla soru çalarak askeri okullara girmişler ve sonuçta elde ettikleri Kahraman Türk Ordusunun şanlı üniformasını da giyerek kirletmeye kalkmışlardı. Bu aklı kıtların da hedefleri "Türkiye''de rejimi değiştirmek ve akıllarını kiraya verdikleri Fetö teröristinin emir aldığı merkezin istediği sistemi bu ülkeye getirmek, sonuçta bu ülkeyi parçalamaktı." Çünkü bağlı oldukları merkezin bir temsilcisi olan Condoleezza Rice 7.8.2003 de Washington Post gazetesinde yayınlanan yazısında "Transforming the Middle East - Ortadoğu''yu Dönüştürmek." başlığı ile Fas''tan Basra Körfezine kadar Ortadoğu''da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye''nin de bunların içinde olduğunu vurgulamıştı. ABD''nin bu düşüncesi günümüzde de hiç değişmemiş ve devam etmektedir. Hem Yunanistan''da kurduğu üsler hem de Suriye''de eğitip, besleyip donattığı PKK/PYD örgütünün varlığı bunun en açık delilidir. Emperyal Güçler bir ülkeyi hedefe koyduklarında o ülke ile ilgili sıradan vatandaşların aklına hayaline gelmeyecek kadar derin araştırmalar yaparlar ve bu araştırmalar yıllar sürer. Emperyal Güç kimi ülkelerde koyduğu hedefe oldukça kısa sürede ulaşır, kimi ülkelerde ise çok uzun yıllar alırken kimi ülkelerde de "ne yapsa bir türlü hedefe ulaşamaz". İşte Türkiye''de Emperyal Güçlerin ne yaparlarsa yapsınlar asla hedeflerine ulaşamayacakları bir ülkedir. Bu iş tamamen "toplumun genetiği ve ülkenin kuruluş kodları" ile ilgili bir durumdur. Türkiye''de zaman zaman Marksist - Leninist bir rejim kurmayı hedefleyen örgütler- kesimler olmuştur. Ama bu örgütler- kesimler bunu başaramamışlardır. Çünkü o rejim türü Türk milletinin genetik dokusuna asla uygun değildir. Zira Türk milleti inançlarına bağlı bir toplumdur. Yani gayretleri beyhude olmuştur. Öte yandan din eksenli "tarikat-cemaat" gibi kurumlar da Türkiye''de İslam dinini esas alan bir "şeriat rejimi" kurmak istemişlerdir. Ancak bu da muvaffak olamamıştır. Her iki uç rejimin de Türkiye''de tutması mümkün değildir. Türk milleti kim ne yaparsa yapsın bu iki uç rejime de onay vermez, geçit vermez. Yani olmaz o iş. Çünkü Türkiye "merkez ülkedir" ve uç rejimlerin Türkiye''yi yönetmesi mümkün değildir. Bu eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur. Kurulduğu 1923 den itibaren hatta ondan önce Osmanlı Devletinin son döneminde bile Batılılaşmayı esas almış bir Türkiye''de, Türk Milletine medenileşme yolunda büyük imkânlar sağlanmıştır. Büyük Atatürk ve kurucu kadro ülkenin kuruluş kodlarını yani fabrika ayarlarını öylesine sağlam tanzim edip yerleştirmişlerdir ki insanlar en başta "vatandaş" olmanın getirdiği imkânları elde etmişlerdir. Örneğin; 1930 yılından itibaren çıkarılan bir dizi yasa ile önce belediye seçimlerine katılma, sonra köylerde muhtar olma ihtiyar meclislerine seçilme hakkı tanınan Türk kadınlarının milletvekili seçme ve seçilme hakları, 5 Aralık 1934''te Anayasa ve Seçim Kanunu''nda yapılan yasa değişikliği ile tanındı. İngiltere''de kadınlar Türk kadınlarının elde ettiği hakların daha fazla olduğunu düşünerek yıllar sonra bile Londra''da şu pankartı açıyorlardı "Bizim Türk kadınları kadar değerimiz yok mu?" Yine demokrasinin beşiği olan gelişmiş bir Batı ülkesinde, Fransa''da 4 Ekim 1944''de yapılan yasa değişikliğiyle kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. 29 Nisan 1945''te ilk defa belediye seçimlerine katılan kadınlar 21 Ekim 1945''te de ilk defa parlamento seçimlerinde oy kullandılar. İnanılacak gibi değil ama İsviçre''de kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesi 7 Şubat 1971''de gerçekleşirken İsviçre''ye bağlı Appenzell kantonunda ise 1990''ı bulmuştur. Düşünün İsviçre''den bahsediyoruz, dünyada kişi başına en yüksek gelirin olduğu ülkeden. Büyük Atatürk İsviçre kadınından tam 56 yıl önce Türk kadınına seçme - seçilme hakkını vermiş. İnsan, doğası gereği kendisine yararlı, iyi ve güzel şeylere kolay alışır ve elde ettiği güzel imkânları asla geri vermez. Dolayısıyla Türk Milletinin kahir ekseriyetinin uç rejimlere sıcak bakması mümkün değildir. Kaç kadın bu saatten sonra yüzlerce yıl geriye gidip burkaya girmek ister? Yine kaç kişi elindeki özel mülkünden, servetinden vazgeçmek ister? Herhalde dikkate alınmayacak kadar az sayıda kişi. Dedik ya Türkiye "merkez ülkedir" o nedenle orta çizgidedir. Büyük Atatürk ülkeyi kurarken isteseydi bu tür uç rejimleri tercih edemez miydi? Kendisine "padişah" olması dahi teklif edilmemiş miydi? Atatürk hiçbir uç rejimi düşünmedi bile. İleride demokrasi ile taçlanacak bir cumhuriyet rejimini tercih etti. Egemenliğin yalnızca "millete ait olduğu" cumhuriyeti en uygun rejim olarak gördü. Orta ve makul olan tercih edildi. Hatta Atatürk ekonomik sistemin tercihinde bile "orta çizgiyi" yani "karma ekonomik sistemi" ülkeye uygun gördü. Devlet ekonomik alanda yatırımcı olacak, vatandaşını koruyacak ama özel teşebbüse de yatırım imkânları sağlayacak, yabancı sermayenin de yatırım yapmasına izin verecekti. Sonuçta görüldüğü gibi "ortada dengeli bir sistem" tercih edilmişti. Nitekim Türkiye''nin sosyo ekonomik ve sosyo- kültürelyapısına en uygun olan karma ekonomi gibi bir sistem 1979 dan itibaren terk edilip "neo-liberal ekonomi" yani "vahşi kapitalizm" tercih edilince Türkiye''nin sosyo-ekonomik ve sosyo- kültürel yapılarının bu tercihten çok ciddi hasarlar aldığı artık bu gün herkesçe yaşanarak kabul görmektedir. Sonuç itibariyle özetlersek; Türk Milletinin kodları uç rejimleri bünye olarak kabul etmez. O nedenle bu ülkeye herhangi bir uç rejimi getirmek isteyen kesimlerin çabaları beyhude gayretten ve ülkeye zarar vermekten öteye geçmez. Kimse kuşku duymasın; Türkiye sağlam ülkedir. 15 Temmuz kalkışmasında hayatın kaybeden tüm vatandaşlarımıza Yüce Allahtan rahmet dileriz.

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları