Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Türkiye-NATO ilişkisi nereye gidiyor?

Son dönemde Türkiye-NATO ilişkilerindeki dalgalanmalar ciddi ölçüde belirginleşti. Türkiye 1952''den beri NATO üyesi olan bir ülke ve bugüne değin tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş olan bir ülke. Türkiye NATO üyesi olarak örneğin Bosna''da, Afganistan''da ve dünyanın birçok ülkesinde verilen her görevi başarı ile yerine getirdi. NATO''nun başat ülkesi ABD''dir. Aslında NATO, Avrupa''nın askerî güvenliğini sağlamak için kurulmuş bir örgüttür. Lakin 1''inci ve 2''nci Dünya Savaşlarına fiilen katılmış olan İngiltere bu savaşlar sonucunda bir tür metal yorgunluğu yaşadığı için Avrupa''nın güvenliğini ABD''nin liderliğine devretmişti. ABD liderliğindeki NATO''nun temel fonksiyonu Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB-Lideri Rusya idi)''nin askerî güvenlik teşkilatı olan Varşova Paktı''na karşı Avrupa''yı korumaktı. Zira SSCB de emperyal yayılmacı bir devletti ve iki kutuplu dünyanın diğer kutbu idi. Sovyetlerin Çar Deli Petro''dan beri 250 yıllık emelleri "sıcak denizlere" yani Akdeniz''e inmekti. Bu suretle Batı''ya karşı Orta Doğu enerji havzasını kontrol edebileceklerdi. Ancak Orta Doğu enerji kaynakları başta ABD olmak üzere Batı için hayati önemde idi. Sovyetlerin Orta Doğu''ya inmeleri ise ancak Kafkaslardan girerek -Kars-Erzurum-Bingöl-Adıyaman-Gaziantep-Adana gibi bir mihver üzerinden olabilirdi. NATO''nun Türkiye''ye verdiği görev ise Sovyetlerin bu mihver üzerinden gerçekleşecek muhtemel bir taaruzi harekâtında set olmak, tıkama mevzileri işgal ederek NATO''nun harekâta müdahale etmek için gelecek olan birliklerine 48 saatlik bir zaman kazandırmaktı.

Türkiye on yıllarca NATO''nun Güneydoğu kanadının adeta bekçiliğini yaptı. Ancak 1990''da Sovyetler Birliği çöküp dağılınca dünya güvenlik mimarisi de sil baştan oldu. Zira artık SSCB gibi bir tehdit yoktu. SSCB''nin sıcak denizlere inerek Orta Doğu enerji kaynaklarını ele geçirmek gibi bir imkânı kalmamıştı. Gelişen bu durum karşısında NATO tarafından Türkiye''nin önemi azalmış gibi bir algı ortaya çıktı. Hâlbuki Türkiye ABD''den sonra NATO''nun en büyük askerî gücüne sahip olan ülke idi. Afganistan''dan Bosna''ya, Somali''den Arap yarımadasına kadar güvenlik mimarisinin istikrarının temel unsuru idi. Ancak ABD''ye göre Türkiye dost ülke konumunda olan hedef ülke idi. İşte NATO tenakuzu da bu noktada başlıyordu. Bir ülke hem müttefikiniz olacak hem de siz onu hedef ülke görüp altını oyacaksınız ve parçalamaya çalışacaksınız. Böyle bir şey kabul edilebilir mi? Hâlbuki NATO üyesi olan Türkiye hem Karadeniz''in hem de Balkanların güvenliğini sağlıyor. Rusya, Ukrayna ile olan savaşında gösterdi ki ileride Avrupa''da başka ülkeleri de genişleme hedefine koyabilir. Çünkü Rusya çok büyük bir silah üstünlüğüne sahip ülkedir. Örneğin süpersonik füzeleri sesten 5-6 kat hızlıdır ve çok alçak irtifada seyrettiklerinden vurulması ve yakalanması çok zordur. Bu füzeler 5-6 nükleer harp başlığı taşıyabilmektedirler. Rusya bu tür silahlarını hazırladı. Bu durumda Avrupa için NATO''nun önemi artmıştır ve o nedenle İsveç ile Finlandiya''yı ittifaka dâhil etmek istemektedirler. Türkiye, İsveç''in NATO üyeliğine sıcak bakmamakta yüzde yüz haklıdır. Çünkü İsveç bir PKK terör yuvası olmaya devam etmektedir. Türkiye diyor ki; "Türkiye aleyhtarlığı yapmaktan vazgeçin. İttifaka girecekseniz ittifakın ruhuna uygun davranın." NATO''nun 51''inci maddesi gereği İsveç''e karşı bir mütecaviz tutum söz konusu olursa Türk askeri İsveç''i savunacak ama aynı İsveç PKK terör örgütüne her türlü yardım ve yataklığı yapacak. Böyle bir şey olabilir mi, kabul edilebilir mi? Öte yandan Yunanistan için de aynı şeyleri geçen yazımızda yazmıştık. Avrupa Birliği de her alanda Yunanistan''ın yanında olmaya devam ediyor. Ama aynı AB ülkeleri aynı zamanda da NATO üyesi ülkeler değil mi? Burada Türkiye olarak şunları da kendimize sormamız lazım; FETÖ ve PKK teröristlerini bırakın iade etmeyi tersine kucak açan Yunanistan ve AB ile imzalanan "Geri Kabul Anlaşmasını" hâlâ uygulamaya devam edecek miyiz? Türkiye''ye bu denli düşmanlık yapan ve ülkemize gelip bize hakaret eden Yunanlı Bakanlara, siyasetçilere hâlâ sıcak ilgi gösterecek miyiz? İktidar ve muhalefet birlikte hareket ederek Yunan saldırganlığına ve AB küstahlığına karşı ortak bildiriler yayınlayıp milli bir duruş gösterecek miyiz? Bunlar önemli noktalardır. Yunan halkı ile Türk halkının bir sorunu yoktur. Ayvalık pazarında her hafta Yunan vatandaşlarını görmek mümkündür. Ama Yunan siyasetçilerinin bütün politikaları Türk düşmanlığı ve anne Türkler geliyor jargonu üzerine oturmaktadır. Başta Ege adaları olmak üzere bu saldırgan Yunan tutumu NATO ittifakının müttefiklik kavramına ne kadar uygundur sizce? Yunanistan''a bir saldırı olsa yine 51''inci madde gereği Türk askerî Yunanistan''ı da savunmaya gidecek. Ama aynı Yunan''ın Batı Anadolu üzerinde işgal emelleri olacak. Nasıl iş bu? Böyle zırvalık olur mu? Bütün bunların sonucunda görmekteyiz ki NATO müttefiki olmamıza rağmen müttefiklerimiz altımızı oymaya devam ediyorlar. Bu tıpkı bir şarkıya benziyor "Ne seninle ne sensiz." İyi de nasıl olacak bu? Türkiye''nin bugünkü güvenlik mimarisi koşullarında NATO''dan ayrılması asla rasyonel ve akılcı bir davranış olmaz. Ama müttefiklerin düşmanca tutumları da katiyen kabul edilemez. Dışişlerinin kurmaylarının bu konuda epey kafa yorması şart. NATO da biliyor ki Türkiyesiz NATO olmaz. E, o zaman bu gerçeğe göre hareket edin muhterem müttefikler.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları