Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Türkçemize sahip çıkmak

Son yıllarda güzel Türkçemiz giderek bozulmaya başladı. Yaşadığımız çevreye baktığımızda dükkânların isimleri ya İngilizce, ya Arapça ya da başka bir lisan ile yazılı. Kullandığımız ürünlerin markalarına baktığımızda hemen çoğu yabancı dildeki isimler. Bizim lise, üniversite yıllarımızda dükkânlarda öyle yabancı isimler yoktu. İnsanlar konuşmalarının içine yabancı kelimeler katmak sevdasına düşmezlerdi. Öyle bir merak da yoktu toplumda. 1983''den sonra ne olduysa oldu ve her şey değişmeye başladı. Önce yabancı kelimeler girmeye başladı Türkçemize, sonrasında her şeyin ismi yabancı dilde değişti, ünlü yabancı markaların isimleri çarşılarda boy gösterdi, devamında necip medyamız bu işin teknik direktörlüğünü üstlendi ve Türkçemiz giderek bozulmaya başladı. Bugün dahi ekranlarda iki kelimeyi bir araya getiremeyen ve düzgün kullanamayan birçok sunucu-spiker var. Ekranlarda altyazı yazıyorlar "Eski Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı" diyorlar. Hâlbuki doğrusu "Türkiye Büyük Millet Meclisi Eski Başkanı"dır. Ya da "Eski Genelkurmay Başkanı veya Eski Adalet Bakanı" gibi. Hâlbuki doğrusu "Genelkurmay Eski Başkanı veya Adalet Eski Bakanı" olmalıdır. Ama buna dikkat eden kim desenize? 1983 sonrasından itibaren değerler değişmeye başlayınca daha doğrusu aşındırılmaya başlayınca güzel bir kalça güzel bir kafadan daha çok para etmeye başladı. E, her şey de paraya endekslenince bugünkü muhteşem tablo çıktı ortaya. Bu durum hayatın her alanını etkiledi. Müziği bile. Bugün Türk Sanat Müziğinde yeni bir beste, yeni bir şarkı neden yok? Çünkü bir anlamda dilin o güzel duygu üretimi azaldı. O zarif sözler bir güftede bir araya gelmiyor artık. Hâlbuki bir hatırlayın Zeki Müren''in, Nesrin Sipahi''nin, Yıldırım Gürses''in, Behiye Aksoy''un, Münir Nurettin''in, Gönül Yazar''ın, Neşe Karaböcek''in vb. söyledikleri o güzel şarkıların insanın ruhuna nasıl işlediğini. Bir milletin hayatının devamında en önemli unsur o milletin dilidir. Dil birliği ulus devletin temel unsurlarındandır.

Türkçemiz kullanım potansiyeline bakıldığında yeryüzünün en geniş coğrafi akanına yayılmış en eski ve zengin medeniyet dilidir. Dilimizde yabancılaşma 16''ncı yüzyılda Arapça ve Farsça kelimelerin girmesi ile başlamış, 17''nci yüzyılda Fransızca kelimeler ağırlık kazanmıştır. Günümüzde ise İngilizcenin dünyada hâkim dil olması, ülkemizde de eğitim-öğretimde etkin olması İngilizce yabancı kelimelerin dilimize girmesine sebep olmuştur. Bu kirlenmede "özenti"nin de önemli etkisi vardır. Mesela "call center" demek yerine "çağrı merkezi" denilince bir eksikliğimiz mi oluyor? Hayır tabii ki. Ya da dükkânın üstünde "By Barber Shop" yerine "Berber Dükkânı" yazılınca boyumuz mu kısalıyor?

Emperyalizmin hedef seçtiği ulus devletlerde o ulus devleti yıkmak için üzerinde en çok çalıştıkları alan o milletin dilidir. Dili bozulmaya uğratıp giderek yok ettirebilirse o ulus devleti de yıkıp, tarih sahnesinden sileceğini bilir Emperyal devletler. Çünkü hegemon devlet olabilmenin en önemli koşulu hegemon devletin dilinin ne denli çok konuşulduğudur. Konfüçyüs''e "Bir ülkeyi idare etmeye çağrılsaydınız ilk iş olarak ne yapardınız?" diye sormuşlar. Konfüçyüs''ün cevabı şöyle olmuş "Önce dili düzeltirdim. Çünkü dil düzgün olmaz ise kelimeler düşünceyi doğru anlatamazlar. Düşünceler doğru anlatılamaz ise yapılması gerekenler doğru biçimde yapılamazlar. Gerekenler doğru yapılamayınca ahlak ve kültür bozulur. Kültür ve ahlak bozulunca adalet yolunu şaşırır. Adalet yanlış yola saparsa halk güçsüzlük ve şaşkınlık içine düşer. Ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez ve adalet çöker. Adalet çökerse devlet çöker. O nedenle dil bir ülkenin en hayati unsurudur ve hiçbir şey dil kadar mühim değildir." Bu konuda Büyük Atatürk de "Bir milletin tabii hudutları dağlar ve ırmaklar değildir. İstinat ettiği milletin lisanı ve dini sınırlarıdır." diyor. Yine Atatürk''e göre "Milliyetin en belirgin niteliklerinden biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden önce ve mutlaka Türkçeyi konuşmalıdır. Türkçeyi konuşmayan bir kişi Türk kültürüne, topluluğuna bağlılığını iddia ederse buna inanmak doğru olmaz." Ülkemiz birçok etnik kökeni bağrında bulunduran muhteşem bir topluluktan oluşmaktadır. Etnik kökenlerin kendine özgün dilleri vardır, olması da doğaldır. Ancak çatı kimliğimizin dili diğer bir deyişle resmî dilimiz anayasamızın değişmez maddeleri içinde de yazılmış bulunan Türkçedir ve hepimiz Türkçemize sahip çıkmalıyız. Dil birliği tasada ve kıvançta da birlikte olmayı sağlayan ülkü birliğini de oluşturur. Ülkü birliği ise o ülke üzerinde yaşayan bireylerin ortak bir geleceğe birlikte yürümeleri demektir ki millî birlik ve beraberlik de böyle sağlanır zaten. Türkçemize sahip çıkmak için de özellikle dükkânlarda yazılı yabancı kelimeleri kaldırarak yerine Türkçe kelimeler koyarak başlayabiliriz. Neden benim Türkiyem''de dükkân isimleri Arapça ya da İngilizce olsun ki? Fransa''ya ya da İtalya''ya ya da Hollanda''ya gittiğimizde binlerce dükkânın üzerinde Türkçe isim görebiliyor muyuz? Hayır. E, o halde bizde neden var? Hatta dil konusunda özellikle Fransızlar öyle tutucudurlar ki, Kanada''nın resmî dili İngilizce olmasına rağmen Fransızların ağırlıklı olduğu Quebec kentinde İngilizce pek konuşulmaz Fransızca konuşulur. Unutmayalım, dilini kaybeden ülkeler önce müstemleke olurlar sonra da yok olur ve tarih sahnesinden silinirler. Dünya tarihi bunun örnekleri ile doludur.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları