Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Tarım Bakanı ile Türk tarımını konuştuk

Geçtiğimiz hafta Çarşamba günü İzmir'de Agroexpo Tarım ve Hayvancılık Fuarı'nın açılışı vardı. Fuar Türkiye'nin en büyük Avrupa'nın ise dördüncü büyüklükteki tarım fuarıdır. Fuarın açılış gününde açılışını Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli ve Katar Belediye ve Tarım Bakanı Abdullah Bin Abdülaziz bin Turki Al-Subaie birlikte yaptılar. Daha sonra Sayın Pakdemirli bizi kırmadı ve Kanal Ege ekranlarında canlı yayın "Hayatın Nabzı- Özel"in prömiyerinin konuğu oldu. Canlı yayın Hayatın Nabzı tam 21 yıl kesintisiz ekranda kalmış, yerli yabancı birçok Devlet ve Hükümet Başkanını, Bakanı, Sanatçıyı, Sporcuyu, Akademisyenleri, Yüksek Bürokratları konuk etmiş ve artık kült olmuş bir televizyon klasiğidir. İki yıl Hayatın Nabzı'na ara vermiş başka canlı yayınlar yapmıştık. İki yıl sonra tekrar yayına koyduk. (Bu arada söyleyelim canlı yayın  "Kemal Kamburoğlu ile Hayatın Nabzı" her Perşembe günü saat 17.00-18.00 arasında Kanal Ege ekranlarında olacak.) Sayın Pakdemirli ile Tarımı, Hayvancılığı ve Orman konularını süremiz yettiğince enine boyuna konuşmaya çalıştık. Tabii yayın daha günler önceden kamuoyu ile paylaşılınca çiftçilerimizden, hayvancılık yapan vatandaşlardan yine orman konusunda vatandaşlarımızdan binlerce soru aldık. Bu soruların hepsini Sayın Bakana sormaya vaktimiz yetmedi ama önemli olanları sorduk diyebiliriz. Önce Sayın Bakandan genel bir tablo çizmesini istedik.

 

*

Sayın Bakan ihracat ve ithalatla ilgili, tarımsal üretimimizle ilgili genel olarak şunları söyledi; "İki yıldır pandemiyle uğraşıyoruz, maskelerden kurtulabilmiş değiliz. Dünya hiç beklemediğimiz kadar değişti. Yeni normaller oluştu. Bundan sonra hem sosyal ilişkiler hem lojistikte çok farklı bir dünyaya doğru gidiyoruz. Dış ticaret evrildi. Pazarlara olan yakınlık meselesi, çok daha önemli hale geldi ve Türkiye burada bir avantaj yakaladı. Atalarımızın söylediği bir şey vardır; düştüğü yerden bir avuç toprakla kalkmak. Türkiye, pandemiyi iyi değerlendirmiş ülkelerden birisidir. Tarımsal büyüme olarak da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde ciddi rekorlara imza attık. 117 milyon tondan 126 milyon tonluk bir bitkisel üretime geldik. Türkiye 25 milyar doların üzerinde ihracat, 7 küsur milyar doların üzerinde bir dış ticaret fazlasıyla hem kendini hem de dünyayı beslemiş bir ülke olma özelliğini ispat etmiş durumda. Son 3,5 senede Türkiye'de gerçekleri görmek istemeyenler, 'Borçluluk arttı' diyor. Borçluluk arttı ama Gayri Safi Milli Hâsıla da arttı. Geçen yıl itibarıyla baktığımda çiftçinin geliri yüzde 80 oranında arttı. 2018 yılında çiftçinin hâsılaya göre yüzde 52'ye gelmiş borcu bugün yüzde 40'larda. Bunun anlamı şu; çiftçimiz para kazanıyor. Münferit örnekler maksatlı yapılıyor. Tüm sektörlerde bunun örneklerini görmek mümkün. Son 3,5 yılda çiftçimizin geliri artmış, borçlarında azalma olmuştur. Bu dönemde kuraklık gibi diğer etkilerle de mücadele etmek zorunda kaldık. Önemli olan üretimin sürdürülebilir bir şekilde devamlılığının sağlanmasıydı. Birçok konuda çiftçimizin yanında olduk. 20 yıl önce desteklerin olmadığı ama müdahale alımlarının olduğu bir dönemdi. AK Parti dönemi ise müdahale alımlarının olmadığı veya daha az olduğu, desteklerin fazla olduğu bir dönem oldu. Destekler, 29 milyar liraya kadar geldi. Yakın zamanda artan mazot ve gübreye yönelik girdi desteği sağlandı. Çiftçimize verilen destek yüzde 15 artırılmış oldu. Çiftçimizi üç koldan kuşattık ama beş koldan kuşatacak şekilde bir gelir koruma sigortası çıkardık. Çiftçimiz ürünün diktiği günden itibaren satacağı fiyatı biliyor. Fiyatı da garanti eden bir sistem. Amerika'da olan bir sistem. Önümüzdeki yıl bunu yaygınlaştıracağız. Sözleşmeli üretimle alakalı bir dijital tarım platformu kurduk. Bu konuyla ilgili de yasal düzenleme tekliflerimizi ilettik. Bugün itibarıyla dünyada pandemi ile birlikte artan fiyatlar girdilere yansıyor. Tüketici tarafında da bu konuyla ilgili şikayet var. Pandeminin etkileri geçtikten sonra normalizasyon süreci başlayacaktır. Sağlıkla ilgili konularla paralel bir şekilde ilerleyeceğini düşünüyoruz. Dünyadaki emtia fiyatlarıyla ilgili dengesizlikler biraz daha rayına oturur diye düşünüyoruz. Hem lojistik hem gıda üretimi hem emtia fiyatlarında ülkemizde olduğu gibi tüm dünyada problem var. Pandemi etkileri bitince rahatlama bekliyoruz.

Türkiye hem ihracat hem de ithalat kapısı açık bir ülke olduğu için dünyadaki fiyatlar yansıyor. Boşta olan fonların da yatırım yapması gibi sebeplerle emtia fiyatları arttı. Son dönemde yaşanılan döviz geçirgenliği ile ciddi artış oldu. Yüzde 47 oranında süte zam yapıldı. Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından besici ve yetiştiricilerimize arpa ve mısır vermeye devam ediyoruz. 12 Ağustos 2021 itibariyle çoğunluğu Akdeniz, Ege, Marmara, Batı Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki 49 ilde 299 orman yangını meydana geldi. Yangınlar dönemi ülkemiz için çok sıkıntılı bir dönemdi. Ağırlıklı olarak meteorolojik sebeplerden büyük yangınlar silsilesiyle karşılaştık. Türkiye Cumhuriyet tarihindeki en büyük yangınlarını yaşamak zorunda kaldı."

 

*

Sayın Pakdemirli'nin genel olarak açıklamaları bu yöndeydi. Öte yandan Pakdemirli'ye "Sayın Bakan meyve, sebze, et, süt, peynir fiyatları çok pahalı. Bir maydanoz dahi 4-5 lira oldu. Çiftçi girdi maliyetlerinden çok yakınıyor. Nasıl bir çözüm bulacaksınız?" diye sorduğumda Sayın Bakan "Kemal Bey, sorunuzun içinde cevabı da var. En büyük sorun girdi maliyetleri. Elektrik, yem, gübre, zirai ilaç, mazot fiyatları çok pahalı. Zaman içinde düzelecek ama şu süreçte yeni normal bu artık." dedi. Yine çok sık eleştirilen "buğday ithalatı" konusunu sorduk. Bakan Pakdemirli buğday üretimimiz yetmediğinden ithal edilen buğdayın makarna, bisküvit ve benzeri mamuller haline getirilerek ihraç edildiğini söyledi.

Öte yandan orman yangınları için alınan tedbirleri sordum, Sayın Bakan, "Kemal Bey hemen her yıl orman yangınları oluyor ama geçtiğimiz yaz kuraklığın da etkisi ile 16 yerde aynı anda yangın çıktı ve ben ancak Antalya ve Muğla yangınlarının başında arazide bulunabildim. Çünkü aynı anda 16 yangın bu güne kadar Türkiye'de hiç görülmemişti. Bu yıl gerek uçak gerekse yer kadrolarımızı daha da güçlendirdik. Herkes uçak dedi ama esas söndürme etkeni yer ekipleridir. Bunun yanı sıra bu yıl İHAları daha da etkin kullanacağız." dedi.

Bakan Pakdemirli ile güzel bir yayın yaptık ve bizde Pakdemirli'nin samimi biçimde elinden gelen tüm gayreti gösterdiği kanaati oluştu. Lakin sonuçta esas olan karar mercii siyasi iradedir. Umarız ve dileriz ki tarımımız ve hayvancılığımız daha da gelişir. Orman yangınlarımızda daha etkin oluruz ve orman servetimiz kül olmaz. Ama unutmayalım ne yazık ki son 40 yılda tarımımız yeterince gelişemedi. Aslında hep söyleriz "Tarım bu gün dünyada nükleer silahtan daha güçlü bir silahtır. Çünkü silahınız olsa da eğer aç kalırsanız ölürsünüz." Maalesef geçmişte birçok yanlış adam, milletimizin tarım konusundaki algılarını çok olumsuz etkiledi. Bir örnek verelim. Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı'nın yazdığına göre bir de Prof. unvanı olan Bay Mehmet Altan "tamamen duygusal" nedenlerle bu konuda şöyle diyordu; "Türkiye'nin gelişmesinin önündeki en büyük engel köylülük ve tarımdır. Köylülük sadece fakirlik değil bir zihniyettir. Köylülüğün bitirilmesi gerekir. (Bu sözden bizim anladığımız Türk tarımı yok edilmelidir diyor.) Ülkenin yarısı köylü, bunlar da senede bir ay çalışıp 11 ay yan gelip yatıyorlar." Hadi buyurun. İşte bu tür adamlar bu gün çekilen tarımsal sıkıntıların fikirsel temellerini atmışlar, Türk tarımının dibine dinamit koymuşlar, katma değerli ve yüksek teknolojili Türk tarımının gelişmesinin önündeki en büyük engel olmuşlardır. Oysa ki, Büyük Atatürk ne demişti; "Köylü milletin efendisidir."

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları