Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Suriye ve Ege adalar sorunu

Türkiye dünyanın en kritik coğrafyasında konumlandığı için sorunları hiç bitmeyen bir ülke adeta. Tüm Emperyal devletler tarih boyunca güzel yurdumuza göz dikmişler. Tıpkı 100 yıl evvel olduğu gibi. Ama Büyük Türk Milleti bir biçimde daima bu güzel vatanı korumasını bilmiş, bundan sonra da koruyacağına kimsenin şüphesi olmasın. Bugün "9 Eylül". Günümüzde olduğu gibi tam 100 yıl evvel de Emperyal güçler ve onların piyonları Anadolu''yu işgale, Türk Milletini tarihten silmeye kalkmışlar. Lakin hiç beklemedikleri biçimde büyük bir tokat yiyerek "geldikleri gibi gitmişler." Tarih boyunca "esir yaşamaktansa ölmeyi tercih eden aziz Türk Milleti" Büyük Atatürk''ün liderliğinde tarihin en meşru ve en onurlu savaşı olan Türk İstiklal Harbinden zaferle çıkmış ve "9 Eylül 1922''de tam 100 yıl önce" İzmir''den Emperyal güçlerin piyonlarını Akdeniz''in karanlık sularına gömmüş, İzmir''i kurtararak zaferi ilan etmiştir. İzmir dünyada bir ulusun istiklal mücadelesini başlatan ve bitiren tek şehirdir. Akdeniz''in incisi İzmir''in kurtuluşunun 100''üncü yılı tüm milletimize kutlu olsun.

Dedik ya; bu kutsal vatan toprakları bulunduğu coğrafi konumu itibariyle tarihin her döneminde Emperyal güçlerin hedefinde olmuştur, bundan sonra da olacaktır. Bugün de 100 yıl önceki aynı senaryoların yeni versiyonla sahneye koyulduğunu görmekteyiz. O zamanın başat Emperyal güçleri İngiltere, Fransa idi bugün ise Amerika hatta Rusya. Günümüzde Türkiye''nin dış politikada en önde gelen iki temel sorunu Adalar Denizindeki (Ege) egemenlik hakları ve Suriye''de kurulmak istenen "Garnizon PKK/PYD terör devleti"dir. Her iki sorun da Türkiye''nin varlığını ortadan kaldırmaya yönelik tehditlerdir. Çok uzun yıllardır ayrı ayrı gelişen bu iki sorun günümüzde artık sahneye koyulmaya çalışılan senaryo gereği "senkronize biçimde" önümüzde durmaktadır. Askerî stratejide hasmın niyet ve maksadını doğru emareleri kullanarak isabetli biçimde ortaya çıkarmak savaşı kazanmak için en temel esastır. Bu esasın ışığında uygulamaya koyulmak istenen senaryoyu analiz etmeye çalışalım. Ancak öncelikle biz ne yanlış yaptık da senaryonun bu aşamaya kadar ilerlemesine fırsat verdik, buradan başlayalım. Önce Adalar Denizi (Ege)''indeki sorun ile başlayalım. Yunanistan tarih boyunca hiç savaşmadan topraklarını beş kat büyütmüş bir ülkedir. Avrupa''nın bu şımarık çocuğu çok uzun yıllardır Ege Denizindeki adaların karasularını 12 mile çıkartmak istemektedir. Yunanistan''ın karasularını 12 mile çıkartması demek Türk Milletinin Çeşme''den ayağını bile denize sokamaması demektir. Türk Donanmasının asla Akdeniz''e inememesi, Türk Mavi Vatanını koruyamaması demektir. Türk ticaret gemilerinin Türk limanları arasında rahatça ticaret yapamaması yani Türkiye''nin "Kabotaj hakkının" elinden alınması demektir. Bütün bunlar asla kabul edilemeyecek olan durumlardır ve egemenlik haklarımızdan vazgeçmek demektir. (Rusya''nın da zaten Ege''nin bir Yunan denizi olmasına müsaade etmeyeceğini göz ardı etmemek gerekir.) Yunanistan 12 mil hülyası için 2004 yılından beri sistemli bir biçimde Ege''de uluslararası anlaşmalar gereği asla silahlandıramaması gereken "Gayri Askerî Statüdeki adaları" sürekli silahlandırmıştır. Bugün tüm adalarda Tümen ve Tugay çapında askerî birlikleri, ağır silahları, tankları, topları mevcuttur. Yine birçok Ege adasında hava alanları ve buralarda konuşlu Yunan Hava Kuvvetleri mevcuttur. Geçmişteki birçok yazımızda bu Yunan birliklerinin çapını, silah envanterlerini, konuşlanmalarını defalarca yazmıştık. MSB Eski Genel Sekreteri E. Kurmay Albay Ümit Yalım''ın adalardaki Yunan askerî varlığını fotoğrafları ve videoları ile ortaya koyduğunu basından defalarca izledik. Ancak Türkiye o yıllarda nedense gerekli reaksiyonu pek göstermedi. Sözün kısası Yunan 2004 yılından beri adalara askerî yığınaklanma yaptı. Üstelik Türkiye''nin toprağı olan adalara askerî yığınaklanma yaptığı da iddialar arasında. Tabii bu bir iddia. Biz bu konuda devletimizin elindeki bilgileri bilemeyiz. Yunanlılar burada çok kurnazca da hareket ederek "çöktükleri adaya" hemen bir kilise yapıp bir de papaz koyuyorlar. Hani olur ya ileride Türkiye bir harekâtta bulunursa "Türkler Hristiyanlığa saldırıyorlar" yaygarasını koparıp Hristiyan âlemini arkalarına almak için. Kıymetli kardeşim E.Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı Paşa "Yunanistan''ın fırsatını bulduğunda Türkiye''ye saldıracağını" ifade ediyor. Biz de bu olasılığa katılıyoruz. Çünkü Yunanistan''ın bitip tükenmeyen bir "Megali İdea''sı" var. Bu Megali İdea, Batı Anadolu''yu ele geçirmek, Kıbrıs''ı Yunan toprağı yapmak, Ege''deki tüm adaları ele geçirerek 12 mil ilan etmek, Fener Rum Patrikhanesini bir Vatikan haline getirmek ve sonunda İstanbul''u alarak Yunanistan''a katmaktır. Tabii bunların hepsi Yunan''ın ham hayalleridir. Ancak Emperyal güçler de bunların olması için Yunanistan''ı körükleyip duruyor. Fransa Yunanistan ile saldırmazlık anlaşmasını kime karşı imzaladı? Türkiye''ye karşı. E hani hem Fransa hem Yunanistan hem de Türkiye NATO üyesi değiller mi? Nasıl oluyor bu iş? Fransa neden o kadar uçağı Yunanistan''a verdi? ABD neden Dedeağaç''a koskoca bir tümeni barındıran üssü kurdu? Defalarca yazdık o ABD üssü bir "tıkama mevzii"dir. Yunanistan onlarca yıldır yapmadı da şimdi neden tüm sınır boyuna duvarlar, çelik kafesler çekiyor acaba? Cihat Paşa da bütün bunları bir konuşmasında ortaya koyuyor ve ABD''nin Yunanistan satrancından bahsederek NATO''nun acilen toplantıya çağrılması gerektiğini vurguluyor. Türkiye''nin" en büyük gücü askeri gücü" idi ama ne yazık ki hain Fetö terör örgütünden ötürü ciddi yaralar aldı. Ancak Türk Ordusu tarih boyunca çok çabuk toparlanmasını bilen bir ordu olmuştur. Türkiye için batıda Ege sorunu varken güneydoğuda da bir PKK/PYD terör devleti sorunu vardır. Bu sorunun arkasında olan ve bu terör örgütüne her türlü desteği vererek Türkiye''nin toprak bütünlüğünü ortadan kaldırmak isteyen de yine "müttefiki?" olan ABD değil midir? Terör örgütü elebaşılarına devlet adamı muamelesi yapan, onlara general rütbesi ve madalyalar veren de ABD değil midir? ABD Ortadoğu''da İsrail''in güvenliğini sağlamak için bir "Kürt Devletinin" kurulmasını şart görüyor. Bu sözde devletin Irak, Suriye, İran ve Türkiye''den koparılacak topraklar üzerinde kurulmasının planlandığı herkesçe biliniyor. İşte ABD asıl hedefi olan bu sözde devleti kurarken Yunanistan''ı Türkiye''ye angaje edebilir ve Türkiye''nin başını ciddi ölçüde ağrıtabilir. Burası Orta Doğu coğrafyası. Bu coğrafyada hayatta kalmak istiyorsanız elinizdeki silah ve onu kullanacak Ordunuz çok güçlü olmak zorunda yoksa ölürsünüz. Bu kadar basit. Tarih bunu kanıtlamıştır. Geçmiş yıllarda Türk Ordusunun caydırıcı gücü öylesine büyüktü ki Türk Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş Suriye sınırında bir konuşma yaptı, Suriye 24 saat içinde teröristbaşı Öcalan''ı deport etti. Dileriz şimdi de aynı ölçüde caydırıcı oluruz. Ancak ABD, emelleri önündeki en büyük engel olan Kahraman Türk Ordusunu, CIA destekli Fetö''nün Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile büyük ölçüde yaraladı. (Bu hususta kimlerin günahı varsa tarih de millet de onları asla affetmeyecektir.)

Türkiye şimdilerde Suriye politikalarında değişiklik yapmakla çok doğru hamleler yapıyor. Bize göre de Yeni Osmanlıcılık politikaları bir hayalden öte değildi. Çünkü reel politik böyle değil. Türkiye Suriye''de sonuca gidebilmek için Rusya, İran, Suriye hatta İsrail''i bile yanına almak zorundadır. Suriye devleti ile masaya oturmalı, Suriye''nin toprak bütünlüğünün meşruiyetini esas alarak dünya kamuoyundan bunu talep etmelidir. Zira Suriye''nin, Irak''ın, İran''ın toprak bütünlüğü Türkiye''nin toprak bütünlüğü demektir. Suriye''nin kuzeyine harekât icra etmeyi de çok iyi hesaplamak lazımdır. Suriye''ye girmenin bir de çıkması var. Bütün Arap ülkelerini karşımıza alma ihtimali de yüksektir. Özetle söylemek gerekirse; ABD, Türkiye''ye bir şeytan oyunu kuruyor. Bu şeytan üçgeninden çıkmanın yolu ise liyakatli kadroların vereceği çok ama çok isabetli stratejik kararlar ile mümkün olur. Aksi halde Allah korusun ülkemiz ciddi sıkıntılar yaşayabilir. Bir de unutmamak lazım; savaş öyle çelik-çomak oynamaya benzemez. Sun-Tzu diyor ki; "En büyük komutan savaşmadan zafer kazanan komutandır."

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları