Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Şehir eşkıyalığı neden hızla artıyor?

Kıymetli okurlarımız kişisel bazı işlerimizden ötürü uzun bir süre yazılarımıza ara vermiştik. Artık yine beraberiz inşallah. Geçtiğimiz hafta içinde İstanbul’un Esenyurt ilçesinde şehir eşkıyalığının tam bir örneği yaşandı. Ülkemizde son yıllarda bu tür olaylar ne yazık ki pek çok yerde ve sıkça yaşanmaya başladı. Ancak sosyal medya denilen etkin kazanın içine düşmediği için pek çoğu gazetelerin 3’üncü sayfalarında birkaç satır haberle geçiştiriliyor. Oysaki mesele çok önemli ve büyüktür. Şehir eşkıyalığı tek parametreli bir mesele değildir ve psikolojik, sosyolojik, kültürel, hukuksal, ekonomik ve yapısal pek çok parametreyi içinde barındırmaktadır. Bu parametreler çerçevesinde Esenyurt olayını analiz ettiğimizde çok çarpıcı hatta ürkütücü sonuçlarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Cinayeti işleyen olayın faillerine baktığımızda kişilerin kültür düzeyleri son derece düşüktür. Suç işlemeye meyilli kişiler oldukları bir bakışta anlaşılabilecek türden bireylerdir. Esenyurt örneklemesi üzerinden gidersek katliama sebep bir alacak verecek meselesi. Alacaklılar Tekel büfesine gidiyorlar, borçlu olan babayı bulamayınca oğlu Batuhan Bayındır ile tartışıyorlar ve sonuçta tartışma silahlı çatışmaya dönüşüyor, olayda borçlu babanın oğlu Batuhan ile oraya ziyarete gelen arkadaşı Yunus Emre Erzen olay yerinde öldürülüyorlar. Yusuf Erzen ise yaralanıyor. Medyada yayınlanan olay yeri görüntü kayıtlarına baktık. Gelen dört kişi tartışma çıkınca dükkândaki şişeleri vahşice oradakilerin kafasında kırıyorlar. Saldırıya uğrayanlardan biri saldırıyı önlemek maksadıyla kasadaki silahla saldırganlardan birinin ayağına doğru ateş ediyor. Sonrasında bir başka saldırgan belindeki silahı çıkarıp bu kişileri vuruyor, daha sonra da saldırganlar geldikleri siyah renkli lüks jeep araç ile kaçıyorlar. Tam bir “Don Carlaone” durumu. Siyah lüks araç, silahlı adamlar, tahsilata gelmeler, adamları öldürüp gitmeler. Hadi “Baba” filminden vazgeçtik de bu durum size bazı dizi görüntülerini hatırlatıyor mu? Mesela “Kurtlar Vadisi” filan. Bundan 15 yıl önceydi, bir ilkokulu ziyarette küçük bir çocuğa “Büyüyünce ne olacaksın?” diye sormuştuk. Çocuk öyle bir cevap vermişti ki donup kalmıştık. O küçük çocuğun cevabı “Büyüyünce Memati olacağım.” olmuştu. İşte size bugün bol bol Memati şimdi. E, ne ekerseniz onu biçersiniz. Yıllarca yazdık, anlattık. Bu diziler toplumun tüm değerlerini yıkıyor, toplumu olumsuz yönde değiştiriyor, yasaklansın dedik ama kimseye dinletemedik. Eh bu caniler de 15 yıl önce 10 yaşında iseydiler şimdi 25 yaşlarında adamlar. Sonuç da ortada. Türkiye ne yazık ki giderek bir suç ülkesine dönüşüyor. Bu hadiselerde sadece ekonomik sıkıntıları bahane edemeyiz. Zira gelenler birkaç milyonluk lüks cip ile gidiyorlarsa zaten ekonomik durumları iyidir. Bugün ekonomik sıkıntı içinde olup da suç işlemeyen milyonlarca insanımız var. Suç işleyen bu adamların düşünsel yapılarının bozuk olduğuna hiç kuşku yoktur. Bu tip adamlar; ben belimdeki silahla gider adamı vururum, bu bana bulunduğum ortamda güç ve şöhret getirir, gider birkaç ay yatarım sonra çıktığımda kazancım birkaç katına katlar gibi bir anormal düşünce yapısı içindedirler. Çünkü mafyatik yapılar kendi hukuklarını kendileri düzenlerler. Devlet bu tip yapıların kökünü kazımazsa devlet olmaktan ötürü hukuken kendi tekelinde bulunan zor kullanma hakkını bu tür yapılar ile paylaşmış durumuna düşer ki bu bir ülke için çok tehlikelidir. Bugün savcılıklarda 10 milyonun üstünde soruşturma dosyası olduğu ifade ediliyor. En çok da 6136 sayılı ve 2463 sayılı Ateşli Silahlar hakkındaki kanunlara muhalefet suçu bu soruşturma dosyalarının konusunu oluşturuyor. Bugün ülkemizde 36 milyon ruhsatsız ateşli silah olduğu ifade ediliyor. İnternette Suriye’den getirilen kaçak silahların satışlarının yapıldığı görülüyor. Bu durum çok vahimdir. Bir ülkede insanlar neden bu kadar çok silahlanır. Zaten pompalı av tüfeklerinin sayısı gırla gidiyor. Bu satışlardan büyük paralar kazanılıyor. Devlet silah ruhsatı harçları vs. alarak bir gelir elde edebilir ama bu silahlar ruhsatlı değil ki. Burada devletin de bir kazancı yok. Para hırsı gözleri kör vicdanları yok etmiş görünüyor. 15 yıl kadar önce yorgun bir mermi ile Foça’da küçük bir çocuk hayatını kaybetmişti. Dedesi Avukattı ve büyük bir kampanya ile yoğun bir hukuk mücadelesine girişmiş, bireysel silahlanmayı önlemek için toplumu harekete geçirmeye çalışmıştı. Ama sonuç nafile olmuştu. Zira para hırsı her şeyin önüne geçmişti. Hep söylüyoruz; bir ülkede kişiler kendi güvenliklerini sağlamazlar, devlet denilen o muazzam aygıt her vatandaşının can ve mal güvenliğini sağlamaktan doğrudan sorumludur. Devlet vatandaşlarının güvenliği, huzuru ve refahını temin etmek için var olan bir organizasyondur. O nedenle bir ülkede sadece asker, polis, mülki amir, yargı mensubu, istihbarat teşkilatı mensupları ve milletvekilleri ile bu mesleklerin (görevlerin) emeklileri ruhsatlı olarak silah taşıma hakkına sahip olmalıdır. Diğer bazı meslek gruplarından da çok istisnai olanlar ruhsatlı olarak silah bulundurma (taşıma değil) hakkına sahip olmalıdır. Geri kalan tüm vatandaşlardan devlet tüm silahları toplamalıdır. Aksine hareket edenler için ise öyle 2-3 ay değil 20-25 yıl hapis cezaları olmalıdır. Ruhsatsız olarak silah taşıyan biri yakalandığında ceza en az 15 yıldan aşağı olmamalı ve af kapsamına girmeyecek suçlardan sayılmalıdır. Hele ruhsatsız bir silahla suç işlerse, adam öldürürse af kapsamına girmeyecek biçimde ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alacağını bilsin de bakalım o zaman adam vurmak öyle kolay oluyor muymuş görelim. Burada işlenen suç ceza davası konusu olacağından ve ceza mahkemelerinde hâkimin “takdir-i delil” kuralı da işleyebileceğinden mevcut yasalar ile de ruhsatsız silah suçu işleyenler ciddi cezalara çarptırılabilirler. Bir dönem kapkaç suçları çok yaygındı. İzmir 5’inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı kıymetli ağabeyim Hâkim rahmetli Ali Başyurt kapkaç suçunu “gasp” suçunun içine koyuverdi ve sanığa 25 yıl cezayı kesti, Yargıtay da onayladı, Türkiye’de kapkaç suçu neredeyse yok denecek seviyeye düştü. Bazı tedbirlerin alınması ülkemizin geleceği açısından kaçınılmaz olmuştur. Adam suç işliyor ve gerekli cezayı almıyorsa bu durum örnek teşkil ediyor ve yol oluyor. O koşulda da özellikle kültür düzeyi çok düşük olan kesimde giderek mafyalaşmaya ve gettolaşmaya sebep oluyor. Bizim çocukluk ve gençlik yıllarımızda ülkemiz böyle değildi. Değerlerimiz sapasağlam duruyordu. Şimdi yaşananlar ise bizi biz yapan değerlerimizi hızla yok ediyor. Unutulmasın ki değerlerini kaybeden milletlerin hazin sonları tarih sahnesinde sayısız defalar gösterime girmiştir. Milletimizin ve devletimizin varlığının devamı için ülkemize ve değerlerimize sahip çıkalım.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları