Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Seçime doğru ekonominin durumu

Türkiye hızla bir seçim sürecine girdi. Açılışlar ile toplumla bütünleşme konuşmaları ile adeta seçim mitingleri başladı. Görünen o ki seçim sürecinde gündemin en önde gelen konusu ekonomi ve geçirdiğimiz büyük deprem felaketi olacak. Zira çarşı, pazar, mutfak, fiyatlar nedeniyle yangın yeri gibi. Ekonomi bir bilim dalıdır ve bu bilim dalı ziraat, sanayi ve teknoloji (mühendislik), sosyoloji, tarih, psikoloji, uluslararası ilişkiler, siyaset bilimi, istatistik bilimi, matematik bilimi, hukuk bilim dalları ile doğrudan bağlantılıdır. Yani bu bilim dallarını kapsayan ulusal ve uluslararası eylem ve söylemlerin sahadaki uygulama ve yansımaları ekonomiyi doğrudan etkiler. Ekonomi böyle netameli bir bilim dalı ve uygulama alanıdır. Bu bilim dallarının uygulama alanlarında yapılan doğrular ülke ekonomisini pozitif yönde, yapılan hatalar ise negatif yönde etkiler ve bu etkileşime uğramamak imkânsızdır. Türkiye ekonomisi özellikle halkın günlük yaşamı açısından ne yazık ki çok sıkıntılı bir süreçtedir. Örneğin ziraat disiplininde yapılan hatalı uygulama tarımı doğrudan etkiler ve ekonomide olumsuz sonuçlar verir. Mesela toplumun tüketim alışkanlıkları ve bu alışkanlıklardaki değişiklikler sosyoloji ve psikoloji disiplinleri ile açıklanabilir. Mesela hukuk disiplinin ülkenin hukuk ve yargı alanındaki uygulamalarının yeterli olmaması halinde ulusal ve uluslararası güven duygusunda zedelenmeler olur ki bu zedelenmeler ekonomi için en büyük tehdidi oluşturur. Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür.

Bugün toplumun en çok sözünü ettiği konu hayat pahalılığı denilebilir. Özellikle gıda ürünlerinde yaşanan pahalılık toplumu ciddi biçimde etkilemektedir. Çünkü Maslow''un "İhtiyaçlar Merdiveni Kuramının" ilk basamağı "Yemek, içmek, barınmak ve örtünmek"tir. İkinci basamaktaki "Güvenlik ihtiyacı" bile bunlardan sonra gelmektedir. Yani bir insan açken kendi güvenliğini bile düşünemez. Onun ilk düşündüğü yemek yemek sureti ile hayatta kalmaktır. Bunu gıdanın insan yaşamında ne denli önemli olduğunu vurgulamak için yazdık. Tarımdaki yetersizlik gıda fiyatlarının da çok yükselmesine neden oldu. Birkaç örnek verelim; Ziraat Odaları Birliği''nin açıkladığı listeye göre 29 Aralık 2021''de 3,08 TL. olan kuru soğan 29 Aralık 2022''de 12.77 TL, dün aldık yani 05 Nisan 2023 tarihi itibarıyla 27 TL idi. E, ne oldu da 16 ayda 3 liradan 27 liraya çıktı bu soğan? Yani yüzde 900 artmış 16 ayda. Geçen sene bildiğimiz kabak 6-8 lira idi şimdi 24 TL, beyaz peynir geçen sene 55-60 lira idi en iyisi şimdi 170-180 lira. Kaşar peyniri 60-65 lira idi markette baktık 260 lira görünce şok olduk. Portakal geçen sene 6 lira idi şimdi 16 lira. Sardalye balık geçen sene 25 lira idi şimdi 60 lira. İyi de neden? Çünkü tarım üretimimiz yetersiz. Arz az, talep fazla olunca talep enflasyonu kaçınılmaz olur. Arz neden az? Çünkü Anadolu''da tarım genelde köylerde yapılır. Yani köyler şehirleri besleyen mutfaklardır. Mutfaklarda kimse kalmadı da ondan arz azaldı. Peki, neden kimse kalmadı? Çünkü insanlar yaptıkları işten kâr etmek isterler. Tarımsal girdilerin yani çiftçinin mazotunun, gübresinin, elektriğinin, işçilik ücretlerinin yükselmesi sonucu alınan ürün hem bu giderleri yeterince karşılamayıp hem de üreticinin geçinebileceği ölçüde bir kazanç bırakmıyorsa üretici o işi yapmaktan vaz geçer. Köylerdeki genç kuşaklar bir kazanç elde edemediklerini görünce şehirlere göç etmeye başladılar. Tarım yapmaktan vazgeçtiler. Bu durum arzı olumsuz etkileyince ürün fiyatlarının artması kaçınılmaz oldu. Hele bir de bunun üzerine aracıların fahiş kârları, nakliyedeki pahalılık vb. eklenince tarımsal ürün fiyatları uçtu. Öte yandan süt ve süt ürünü olan peynir, yağ ve benzerlerinde de hayvancılık olumsuz etkilendiği için arz azaldı. Arz azalınca fiyatlar genel düzeyi yükseldi. Çünkü hayvan yemi pahalılaştı. Hayvancılık yapanlar yem tedarikinde zorluk yaşamaya başladılar. Yeme harcadığı ve diğer giderler eklenince elde edilen sütün fiyatı pahalandı. Üretici bakamadığı hayvanını da kesime gönderince süt üretimi azaldı. Süt üretimi azalınca süt mamullerinin imali de azaldı. Dolayısıyla arz azaldı. Arz azalınca da fiyatlar uçtu. Tabii bu duruma tarım ve hayvancılık için şart olan tarlalar ve meraların bir kısmının imara açılarak beton apartmanlar ya da lüks villalar yapılmasının yani inşaat sektörünün de büyük olumsuz katkıları olduğunu belirtmek gerekir.

Ekonomik yaşam tabii ki sadece tarımsal üretimden ibaret değildir. İnsanların gelir düzeyinin artması için tüm ekonomik alanların yüksek rantabilite üretim yapması, yaptığı bu üretimi dış dünyaya satarak ülkeye gelir getirmesi, gelen bu gelirin bir kısmını yeni yatırım sermayesi olarak değerlendirirken kalan hem iç hem de dış gelirin de hakça bölüşülmesi gerekir. Söz konusu hakça bölüşümün temeli hukuk olduğu gibi ekonominin en büyük dayanağı da hukuktur. Zira hukukun üstünlüğü bir ülkede güven tesis eden başat unsurdur. Türkiye''nin en önemli ihtiyaçlarından biri de dış sermaye girdisidir. Yani dış yatırımcılardır. Dış yatırımcıların yapacağı yatırımlar istihdama da imkân sağlar. (Tabii esas olan ve bizim isteğimiz her zaman öz sermayenin çoğalması ve millî imkanlar ile yatırım yapmak ve yabancı yatırımcının az sayıda ve spesifik alanlarda olmasıdır.) Yabancı yatırım şirketleri dünyadaki her devletin ekonomisini izlerler. Bunun yanı sıra o ülkedeki siyasal, hukuksal alanlardaki gelişmeleri de dikkatle takip ederler. Hatta bu işleri büyük paralar karşılığında yabancı yatırımcılar için yapan araştırma şirketleri vardır. Çünkü yabancı yatırımcı yatıracağı sermayenin çok güvenli ve emin ortamlarda olmasını ister. Örneğin 50 milyar $''lık yatırım yapacak bir yabancı yatırımcı o ülkede hukuk düzeninin iyi çalışması ile oluşan güven ortamını görmek ister. 10-20 yıl sonrası için bir projeksiyon yapmak ister. Güven duymadığı bir ortama yatırım yapmaz. 50 milyar $ yatırım yapacak bir kuruluş, Suriye''ye mi yatırım yapar yoksa Danimarka''ya mı? Tabii ki Danimarka''ya. Sadece yatırım konusunda değil kredilendirme konusunda da güven unsuru esastır. Bütün bunlar bir arada değerlendirildiğinde ekonominin temel sorunlarını görmek mümkün olur. Ekonomiyi sadece "iktisat bilimi" olarak görmemek, başta söylediğimiz tüm disiplinler ile birlikte değerlendirmek gerekir. Tek bir pencereden bakmak hatalı bir görüşe sebep olur.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları