Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Saygınlık

Devletlerin saygınlığı uluslararası siyasette tartışılmayacak derecede önemli bir kavramdır. Hatta o denli önemlidir ki, saygınlık dış politikada taleplerinizin yerine getirilmesinde çok güçlü bir silah kadar etkilidir. Saygınlık soft power yani yumuşak gücün en önemli enstrümanlarından biridir. O nedenle devletler saygınlıklarına gölge düşmemesi için büyük özen gösterir. Öte yandan saygınlık öyle bir olgudur ki, tıpkı bireylerin hayatında olduğu gibi çok uzun süreçlerde elde edilir ama en küçük bir küçültücü olayda bir anda ciddi hasar alabilir. Sözkonusu hasar ise uluslararası düzlemde birkaç nesilde ancak tamir edilebilir. Bu da o ülkeye süreç içinde çok ciddi kayıplar yaşatabilir. Geçtiğimiz günlerde ortaya çıkan bir skandal Türkiye Cumhuriyeti Devletinin saygınlığına büyük bir yara açtı.

Medyada takip ettiğimiz kadarı ile iddiaya göre, içinde devlet kurumlarının ve görevlilerinin de bulunduğu bir yapı adeta bir organize suç örgütüne dönüşmüş biçimde "yasal yolla yurt dışına insan kaçırma" faaliyetinde bulunmuşlar. Yasal yolla diyoruz çünkü Türkiye'den kaçan bu vatandaşlar "gri pasaport ile" yurt dışına yasal çıkışlar yapmış, lakin bir daha geri dönmemişler. Konuyu açıklayacağız ama öncelikle pasaport ne anlam taşır ona bakalım. Bir ülkenin pasaportu tıpkı o ülkenin parası, bayrağı gibi o ülkenin "ulusal egemenliğinin simgelerinden" birisidir.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kullandığı dört tür pasaport var. Bunlardan biri tüm vatandaşların kullandığı bordo renkli normal pasaport. Bu pasaport ile yurttaşlar gitmek istediği ülkenin Türkiye'deki konsolosluklarından veya büyükelçiliklerinden vize alarak iş, seyahat vb. maksatlarla o ülkeye gidiyor ve vize süreleri boyunca kaldıktan sonra geri dönüyorlar. Aksi halde o ülkeden sınır dışı edilerek geri gönderiliyorlar. Diğer bir pasaport türü ise siyah renkli diplomatik pasaport. Diplomatik pasaport çok sınırlı sayıda kişiye; devletin en üst düzey görevlilerine, diplomatlarına eşlerine ve belli bir yaşa kadar (25) bakmakla yükümlü oldukları çocuklarına verilen ve diplomatik dokunulmazlık sağlayan pasaportlardır. Diplomatik pasaportlar her türlü harçtan muaf olup sahipleri çok sayıda ülkeye vizesiz seyahat edebilirler. Üçüncü bir tür de yeşil renkli hususi pasaport dediğimiz pasaportlardır. Bu pasaportlar da esasen devlet hizmetinde çok uzun yıllar görev yaparak 1'nci, 2'nci ve 3^'ncü derece devlet memurluğuna yükselmiş görevde veya emekli olmuş üst düzey devlet memurlarına, emekli milletvekillerine ve bunların eşleri ile belli bir yaşa kadar (25) bakmakla yükümlü oldukları çocuklarına verilen pasaporttur. Yeşil pasaportlar da birçok harçtan muaf olup yine birçok ülkeye vizesiz seyahat hakkı vermektedir. Lakin bir süre önce yapılan kanun değişikliği ile ihracatla uğraşan iş adamları ve son üç yılda ortalama 1 milyon dolar üzerinde ihracat yapan firmaların temsilcilerine de yeşil pasaport verilmeye başlanmıştır. Pasaport bir ülkenin yurt dışında bir anlamda temsili olduğundan biz iş adamlarına yeşil pasaport verilme olayının ne kadar isabetli olduğu konusunda hala soru işaretleri ile düşündüğümüzü ifade edelim. Yeşil pasaport alan iş adamlarımızın büyük kısmı kuşkusuz saygın kişilerdir. Onları tenzih ederiz. Lakin geçmişte "hayali ihracatçıların" da ihracat yapan iş adamı olduklarını, ya da ihracatçı olup da her zaman doğru ihracat yapmayan iş adamlarının bulunduğunu da unutmamak gerekir. Böyle olumsuz bir durumun ortaya çıkması halinde ülkenin saygınlığının zedelenebileceğini düşünmek de yanlış olmaz sanırız. Devletimiz de bu konuda muhakkak ki gerekli hassasiyeti gösteriyordur. Gelelim en son pasaport türü olan ve "gri pasaport" denilen hizmet pasaportuna. Hizmet pasaportu devletin onayladığı bir devlet görevini yerine getirmek için o görev süresi boyunca geçerli olan ve görev bitiminde Türkiye'ye dönüldüğünde hamili tarafından ilgili kuruma iade edilmesi zorunlu olan bir pasaporttur. Gri pasaport; Diplomatik veya Hususi Pasaport verilmesi kanunen mümkün olmayan kişilere Hükümetçe, hususi idarelerce veya belediyelerce resmi vazife ile dış memleketlere gönderildiklerinde veya dış memleketlerde vazifeye alındıklarında verilir. Geçtiğimiz haftadan beri Türkiye, bir belde belediyesinin organizasyonu ile Almanya'ya giden 45 kişiden 43'ünün geri dönmemesinin ardından patlak veren "gri pasaport" skandalını tartışıyor. Olayın ortaya çıkmasına sebep olan Yeşilyurt Belediyesi, tüm masraflarını Almanya'nın Saksonya Eyaleti Hannover şehrinde faaliyet gösteren Mega Kilit GMBH şirketinin karşıladığı, "Çevreye Duyarlı Bireyler Yetiştirmek" adlı proje kapsamında toplamda 45 kişinin yurt dışına gönderilmesi için 3 Eylül 2020 meclis oturumunda karar alıyor. Yerel yönetimler yasası gereği böyle bir projede sivil toplum kuruluşu olması zorunluluğundan, projeye "Malatya Kişisel Gelişim Dünyası Derneği" dâhil ediliyor. Tüm davetlilerin derneğe kaydı yapılıyor ve Valilik onayı da verilerek Gri Pasaport (Hizmet Pasaportu) veriliyor, ardından bu 45 kişi "07.09.2020 ile 16.09.2020 tarihleri arasında düzenlenen eğitim programına katılmak üzere" Almanya'ya gönderiliyor. Ancak süre sonunda 2 kişi geri dönüyor 43 kişi kaçak olarak orada kalıyor. Mesele patlak verince araştırılıyor ve insan kaçakçılığı yaptığı iddia edilen kişilerin bu iş için kişi başına 6-8 bin € ayrıca 300 € da otobüs ücreti aldığını günlerdir medyadan öğreniyoruz. Hatta terör örgütünden olanların da bu yolla kaçırılmış olması ihtimaline yönelik araştırmaların da devletçe yapıldığı yine yazılan haberler arasında. Firar edenler arasında bulunanların söylemleri ise "şebeke var götürüyor" biçiminde . Böylesi bir faaliyetin birçok belediyede de olduğu yine medya haberleri içinde.  Gidenler Stuttgart, Münih ve Berlin de otobüslerden indirildikten sonra akrabaları gelip alıyor ve örneğin Fransa gibi diğer Avrupa ülkelerine gidiyorlarmış. Üstelik 2-3 yıldır bu yolla oraya gidenler inşaatlarda çalışıp hayatlarını kazanıyorlar ve iltica için başvuruyorlarmış. Hal böyle olunca ortaya çıkan bu durum Almanya'da büyük şok yaratmış. Zira böylesi bir insan kaçakçılığı organizasyonunda "gri pasaport" gibi bir materyalin kullanılabileceği yani bu işin resmi kurumlar da kullanılarak gerçekleştirilebileceği bir Avrupalı'nın havsalasının çok dışında bir durum. Zira iddiaya göre, olay resmen organize suç örgütü oluşturarak para karşılığı insan kaçakçılığı yapmak.

Kimin ne hakkı var ülkeyi bu duruma düşürmeye

Şimdi Alman Savcılıkları büyük bir gri pasaport avına çıkmış durumdalar ve kırmızı alarm vermişler, taşıyan kişilerin gözaltına alınması bile tedbirler içinde ve bunun tüm Avrupa'ya yayılması da ihtimal dâhilinde. Dolayısıyla bu durumun Türkiye Cumhuriyeti Devletinin itibarını sarsabileceği olasılığı da var. Bir de şunu sormak lazım; dürüstçe ve yasalara uygun biçimde gerçekten devletin bir hizmetini görmek için gri hizmet pasaport ile yurt dışına gidenlerin ne günahı var ki bu muamelelerle karşılaşacaklar? Artık tüm Türk pasaportlarına şaibe ile bakacak olmaları hem gerçek hak sahibi olanları hem de ülkemizi rencide etmez mi, zarar vermez mi? Kimin ne hakkı var ülkeyi böyle bir duruma düşürmeye? Güven hayattaki en önemli ve kıymetli değerlerden biridir, çok zor tesis edilir ama bir anda yıkılabilir. Hem İçişleri Bakanlığımızın hem de Türk yargısının bu işin üzerine ciddiyetle gideceğine hiç şüphe yoktur.

Bu gün 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Milli egemenliğimizin simgesi olan TBMM'nin açılışının 101'nci yıldönümü tüm milletimize kutlu olsun.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları