Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Sarı öküzü vermek mi

Altını kırmızı ile çizerek söylüyoruz ki Türkiye, Libya Meşru Hükümeti ile 27 Kasım 2019 da “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına Dair Mutabakat Muhtırası” ile Askeri Güvenlik ve Yardımlaşma anlaşmalarını imzalayarak son yılların en mükemmel diplomasi başarısını gerçekleştirmiştir. Bu anlaşma ile Akdeniz’de kıyıdaş olan Libya ile deniz komşusu olarak “Münhasır Ekonomik Bölge” sınırı belirlenmiş, Mısır- GKRY- Yunanistan üçlüsünün oluşturduğu sahte hatta kama sokulmuş ve Türkiye’nin Mavi Vatan’daki ulusal menfaatlerinin çiğnenmesine engel olunmuştu.

Türkiye, Akdeniz’de en uzun kıyı hattına sahip devlet olarak kendi MEB’sinde sismik araştırma ve sondaj faaliyetleri için çalışmalar sürdürmektedir. Fatih ve Oruç Reis araştırma gemileri Akdeniz’de bayrak göstermektedirler. Sismik araştırma gemimiz Oruç Reis’in Meis adası güneyi –Rodos adası doğusunda hidrokarbon yatağı araştırması yapabilmesi için Türkiye 21 Temmuz – 2 Ağustos arası bölgeye yönelik NAVTEX yayınlamıştı. Tabii bu çalışmayı koruyacak deniz ve hava güçlerimiz de hazır durumda idi. Türkiye’nin NAVTEX ilanı ile birlikte Yunanistan büyük yaygara kopartarak bölgeye kendi deniz ve hava gücünü göndermiş, kendi NAVTEX’ini de ilan etmişti. Bu durum üzerine meydanlarımızdan havalanan F-16larımız ile Aksaz’dan denize açılan donanmamızın bir kısmı derhal Oruç Reis’in olduğu bölgeye hareket ettiler. Değerli Kardeşim Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz ile konuştuğumuzda göğsümüzü kabartan şu sözleri söyledi; “Ben o sırda oradaydım ve gözlerim dolarak izledim. Aynı anda 18 parça gemimiz sadece 90 dakika içinde tam kıta yükü (harp yükü yani tüm silah ve mühimmatı yüklenmiş olarak) ile seyre çıktı. Dünyada bu kadar kısa sürede bunu yapacak başka bir donanma yoktur.” Bizim uçaklar Meis üzerinde ve çevresinde yaklaşık 3 saat uçuş yapıyorlar, donanmamız bölgede bayrak gösteriyor, Yunan uçakları ve gemileri geri çekiliyor. Zira Yunan Ordusunun Türk Ordusu ile sıcak çatışmaya girmesi için aklını hepten yitirmiş olması gerekir. Zaten gelmeleri de sadece görüntüden ibaretti. Sebebi Türkiye ile çatışma ihtimalinin olabileceğini dünyaya göstermek ve yaptığı yaygara ile ABD’yi ve AB’yi yanında bulmak istemesi idi. Lakin ABD bu konuda sessiz kaldı. Ama Yunanistan AB üyesi olduğundan Almanya- Merkel devreye girdi. Tabii Merkel ile Hükümet yetkilileri arasında ne konuşuldu, Türkiye’ye ne söylenerek ikna edildi bunu bilmiyoruz. Türkiye bu durum üzerine bir anlamda duraksamak zorunda kaldı, Oruç Reisi Antalya limanına çekti ve Türkiye ile Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de gerilimi azaltmak amacı ile şimdilik sadece kendi karasularında araştırmalara devam etmesinin, tartışmalı bölgelerde ise ortak çalışmalar yapılmasının uygun olacağını açıkladı. Bu durumda diğer bir deyişle sözkonusu bölgenin “tartışmalı alanlardan biri” olduğunu kabul etmiş olduk ki bu durum bizim tezimize aykırılık teşkil etti. Hâlbuki Meis Adasının doğusu tartışmalı alan değildir ve olamaz da. Çünkü uluslararası deniz hukukuna göre Ege denizi özel bir denizalanı olduğundan adaların kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgeleri yoktur, olamaz da. Hele hele Meis adası gibi küçücük bir toprak parçasının kendi büyüklüğünün 40 bin katı büyüklükte MEB’si hiç olamaz. Bu durum akla da mantığa da aykırıdır. Almanya’da bazı hükümet yanlısı yazarlar da ahlaksızca Türkiye’nin haklı duruşunu “yasa dışı” diye niteleyip Yunanistan’ı haklı bulabiliyor ve Libya ile yaptığımız anlaşmayı AB’ye göre kabul edilemez buluyor. Buna karşın Yunanistan’ın Lozan Anlaşmasına aykırı biçimde Ege’deki 23 adadan 16sına asker ve silah yığınaklamasına AB’nin hiç sesi çıkmıyor. Türkiye haklı olarak Yunanistan’ın bu adaları silahlandırması konusunu gündeme getirdiğinde Yunanistan da küstahça “Lozan Anlaşması masaya yatırılsın.” diyebilecek cesareti bulabiliyor. Lozan’ı tartışmaya açmaya değil kıytırık Yunan’ın ABD’nin bile gücü yetmez bizce.

Türkiye Oruç Reisi Antalya’ya çekince bir anda Mısır’da “Türkiye’nin yayınladığı NAVTEX’in Mısır’ın egemenlik haklarını ihlal ve saldırı” olarak niteledi. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yapmayı planladığı sismik araştırmaların, Kahire’nin Münhasır Ekonomik Bölge olarak tanımladığı alanı ihlal etme potansiyeli taşıdığını duyurdu. Nasıl bir iştir bu, herkes Ekonomik Münhasır Bölge diyor, Türkiye söyleyince herkes ayağa kalkıp yaygara yapıyor. Türkiye, bölgesinde 85 milyon nüfuslu, NATO’nun ikinci büyük, dünyanın ise en savaşçı ordusuna sahip (36 yıl aralıksız olarak özel koşullarda harekât deneyimi olan dünyadaki tek ordu Türk Ordusudur. Diğer bir deyişle bu ülkenin erkeklerinin yarısı yani milyonlarca kişi özel koşullarda harekât deneyimine sahiptir.), 5 bin yıllık devlet geçmişi olan bir büyük ülkedir. Caydırıcı gücünün yüksek olması doğaldır. Lakin bu caydırıcılık etkin biçimde kullanılmalıdır. En büyük caydırıcılık da “taarruz gücünü” yüksek tutmaktır. Anadolu ve Trakya gemileri bir an önce bitirilip denize indirilmelidir. Caydırıcı gücünüz barışı da kolayca korumayı sağlar. En önemlisi de Türkiye kapalı biçimde “nükleer teknolojiye” yönelmelidir. Türkiye “nükleer lige” çıkmalı ve zamanı geldiğinde de bunu açıklamalıdır. Türkiye’nin bunu başarabilecek çok yetenekli insan gücü de ham kaynakları da vardır. Birçok engel çıkartacaklarıdır kuşkusuz ama bu gün İsrail’in elinde var, İran çalışıyor, Suudiler temin peşinde, Türkiye’nin neden olmasın? Hem de herkesin gözünün olduğu bir coğrafyada? Kıytırık Yunanistan’ın AB’yi arkasına alarak Oruç Reis’i Antalya limanına geri çektirmesi Yunanistan’a psikolojik bir üstünlük kazandırmış olarak değerlendirilebilir. Yunanistan’ın bu pervasız tutumlarına devam etmesi Türkiye’yi sonradan telafi edemeyeceği kayıplar ile karşı karşıya bırakabilir.

Yunanistan’ın ABD’ye Dimetoka’da üs vermesi boşuna değildir. Bu işin sonunda adaların karasularını 12 mile çıkartma hamlesi gelebilir. O zaman Çeşmeden olta bile atmamız mümkün olmaz. Türkiye 12 mili savaş sebebi sayacağını on yıllar evvel deklere etmişti. Yunanistan böyle bir çılgınlığı yaparsa 1nci Ordu Trakya üzerinden hareket edecekti. Şimdi o hatta ABD üssü ve 101nci ABD Tugayı var. Nasıl hareket edecek, ABD ile karşı karşıya gelerek? Yunanistan tipik atraksiyonlarla oldubittiye getirerek Türkiye’nin Mavi Vatan’da ve Ege’deki haklarının üstüne çökmek, tapulu arazimize gecekondu yapmak peşindedir. Türkiye sonucu ne olursa olsun hem sismik araştırmalarına hem de sondaj faaliyetine ara vermeden devam etmek zorundadır. Gerektiğinde, bedeli ne olursa olsun ödemek kaydıyla şımarık Yunanistan’a hak ettiği şamarı atmak mecburiyetinde kalsa bile. Yılanın başı küçükken ezilmelidir. Aksi halde ileride kaybedeceklerimiz şimdi kaybetmekten çekindiklerimizden çok çok daha fazla olabilecektir. Şu Oruç Reis meselesinde dileriz Sarı Öküzü vermiş olmayalım.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları