Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Sağlık personelimize yapılan saldırılar

Dün medyamızda şöyle bir haber geçti; "Pamukkale Üniversitesi Hastanesi Çocuk servisinde bir hasta yakınının kartını alan U.Ç., hastaneye girip ikinci kata çıktı. U.Ç., çocuk pediatri servisinde çocuk sağlığı ve hastalıkları asistan doktorları B.Y.B. ve O.G.S.'ın bulunduğu doktor odasına girdi. U.Ç, doktorlara parfüm satmaya çalışınca B. ve S. servisi terk etmesini istedi. Bunun üzerine U.Ç., odanın kapısını içeriden kilitleyerek odanın anahtarını cebine attı. Doktorlar beyaz kod vermek üzere telefona yöneldiği sırada Ç. elindeki çantayı bırakarak küfür etmeye başladı ve doktorları ölümle tehdit etti. Doktor S. kapıyı kilitleyen Ç.'a hastasına müdahale etmesi gerektiğini söyleyerek kapıyı açmasını istedi ancak ikna edemedi. Tartışmanın ardından Ç., Doktor S.'a saldırdı. Çıkan arbede sırasında Doktor S. sol kolundan yaralandı. Bu sırada servisteki diğer görevliler, özel güvenlik ekiplerini çağırarak polise haber verdi. Servise gelen özel güvenlik görevlileri kapıyı açmaya çalıştığı sırada kendisine saldıran Ç.'ın cebinden anahtarı almayı başaran doktor S., kapıyı açtı. Ç., özel güvenlik görevlileri tarafından etkisiz hale getirilip polise teslim edildi." Daha sonra bir televizyon kanalı da bu saldırganın "adli kontrol şartı" ile serbest bırakıldığını ifade etti. Eğer serbest bırakılma haberi doğru ise isabetli olmadığı kanaatindeyiz. Günümüzde hemen bütün hastanelerde başta doktorlarımız olmak üzere tüm sağlık personeli ne yazık ki bu tür saldırılarla karşı karşıya kalıyor. Hatta bir kadın hastanın sudan bir sebeple yakınları ile birlikte hamile olan bir hemşireye saldırdıkları, hemşirenin bebek beklediğini söylediği halde kadın hastanın yere düşen hemşirenin karnını tekmelediğini yine televizyon haberlerinden izledik. Bu neyin kinidir, nasıl bir öfkedir, nasıl bir vahşettir ki üstelik de bir kadın hasta yine kendisi gibi bir kadın olan hamile hemşirenin karnını tekmeleyebiliyor. Akıl alır gibi değil. Burada esas mesele ne yazık ki yargımızın birçok benzer olayda "adli kontrol şartı ile" bu tip saldırganları serbest bırakmasındadır. En azından kısa süre de olsa "tutuklu" bırakmaları gerekmez mi? Nitekim bu tür saldırılarda çok isabetli biçimde "tutuklama" veren yargı mensuplarımızın olduğunu da medyada çıkan birçok haberde görüyoruz. Bizim kanaatimize göre bu tüm yargı mensuplarımızca da uygulanmalıdır. Cezalar "ıslah etmek" için vardır. Gerçekten saldırı, darp, yaralama, aleni hakaret gibi suçlar işlenmişse bir cezası da olmalıdır. Şimdi yaptığının yanına kar kaldığını düşünen bu tip saldırganlar aynı suçu yeniden işlemezler mi? Hâlbuki TCK Md. 86 gereği (1) "Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." (2) (Ek fıkra: 31/3/2005 - 5328/4 md.) "Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur." Görüldüğü gibi kanun hükmü son derce açık ve net. Ayrıca fail U.Ç. iki hekimi ölümle tehdit ediyor, küfrederek hakaret ediyor. TCK md.106 gereği "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." Öte yandan hakaret suçunda ise TCK md. 125 gereği "üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Hakaret suçunun; kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır." Hastanede görev yapan sağlık personeli de birer kamu görevlisidir. Yine görüldüğü üzere TCK bu gibi durumlarda çok ciddi yaptırımlar içeriyor.

Toplumun sağlığı için gece gündüz demeden canla başla çalışan sağlık personelimize bu tür saldırıların olmaması için "adli kontrol şartı ile salıverme" değil TCK 86'nın ve diğer ilgili maddelerin uygulanması şarttır. Yoksa bu saldırılar devam eder gider. Çok yıllar evvel ülkemizde büyük ölçüde "kapkaç" suçu işleniyordu. Kapkaç suçluları "basit hırsızlık" suçundan ya çok küçük cezalar alıyor ya da bazen hiç ceza almıyorlardı. Hatta kamuoyunda meşhur söz olmuştu; Polis diyordu ki "Biz yakalıyoruz, adliyeye götürüyoruz, bir de bakıyoruz ki onlar bizden evvel adliyeden çıkıyorlar." İzmir Adliyesinin efsane Ağır Ceza yargıçlarından değerli ağabeyim rahmetli Hâkim Ali Başyurt bu kapkaç olayını Türkiye'de ilk defa "basit hırsızlık" yerine "gasp suçu"na sokmuştu ve faile sanırım 25 yıl gibi bir ağır hapis cezası vermişti. Yargıtay da kararı onayladı ve Türkiye'de özellikle kadınların korkulu rüyası olan kapkaç olayı bir anda bıçakla kesilmiş gibi kesiliverdi. İşte cezanın caydırıcılığı böylece ortaya çıkmış oldu. Biz demiyoruz ki her saldırma veya yaralama suçuna böyle ağır cezalar verilsin, tabii ki katiyen hayır. Ama sağlık personelimize karşı giderek artan saldırılara da en azından bir daha tekerrür etmemesini sağlayacak ölçüde caydırıcı ceza verilmelidir. Hekimlerimizin yurt dışına gitmeye yönelmelerinin bir sebebi de bu tür haksız fiili saldırılar ve kırılan hekimlik onurlarıdır. Bir hekimin yetişmesi bu ülkenin kaç yılına ve kaç yüz bin dolarına mal oluyor dersiniz? Bir hekim öyle kolay mı yetişiyor? Ekranlarda ya da gazetelerde hepimiz görüyoruz; saldırı suçunu işleyen kişilere bir bakalım genelde memlekete hiçbir katma değer sağlamayan, işe yaramaz, toplumsal açıdan faydasız, eğitimsiz tipler olduğunu görürsünüz. Ama sonuçta birer insanlar. Sağlık personelinin ettikleri yemin gereği ve herkesin sağlık hakkı olduğu evrensel düşüncesinden hareketle tüm bireylere aynı ilgi ile yaklaşarak görevlerini yapmaya çalışırken onlara bu tür saldırıların yapılması reva mıdır? Bu tür saldırıları yapanlar kutsal dinimize göre de günah işlemiş olmuyorlar mı? O yoğun çalışma temposu içinde yorulmuş bir sağlık personeline biraz olsun hoşgörü ile yaklaşmak en azından saldıran o bireyin kendisinin de insan olduğunu düşünebilmesinin gereği değil midir? Bizim çocukluğumuzda büyüklerimiz dahi "okumuş insana" saygı gösterirlerdi. Ne oldu böyle canım ülkemize? Ne kadar çok değerlerimizi kaybetmişiz. Sağlık personelimize yapılan bu tür saldırıları şiddetle kınıyoruz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları