Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

 Ruh yerine prim verirsen böyle olur

 Büyük hayaller ile gittiğimiz Euro 2020'den ilk durakta hüsranla geri döndük. Milletçe büyük bir hayal kırıklığı ve üzüntü yaşadık. İçinde bulunduğumuz zorlu hayat koşullarında Milli Takımımızın başarısı ile bir nebze de olsa mutlu olmak istedik ama bunu da çok gördü bizim takım. Şampiyonaya giderken10 maçta 3 gol yiyen takım idik, sonra 3 maçta 8 gol yiyen takım olduk. Ünlü "Türk duvarı" çöktü. Üstelik de sadece son İsviçre maçında İrfan Can ile bir "şeref golü" atabildik. Bir futbol takımının başarılı olabilmesi o takımın dişlilerinin tümünün uyum içinde çalışması ile mümkündür. Ayrıca makinenin bakımının da tam yapılmış olması gerekir. Yani ne demek bu; oyuncuların kondüsyonlu olması, motivasyonun tam olması, teknik heyetin doğru işler yapması, Federasyonun doğru organize olması filan gibi pek çok ayrıntı. İyi de sorarım size bizim milli takımda ne doğruydu? Hiçbir şey. Zaten İsviçre maçı sonrası Shaqiri'nin sözü her şeyi açıklar nitelikteydi ; "Biz Türkiye'nin zayıf yönlerini iyi tespit ettik ve bunlardan faydalandık." Türk Milli Takımını şöyle analiz etmek lazım. Birincisi önce futbolcular açısından analiz edelim. Futbolcuların tümü "bitse de gitsek" modunda idiler. Üzerlerindeki Türk Milli Takımı formasının ağırlığını taşıyamadılar. Mert Müldür'den başka savaşan oyuncu göremedik. İkili mücadelelerde bir tane top alamadık, koy omuzu al topu. Bizde yok. Hakan Milan'da müthiş oynadı, her maçta 6-7 şut atan oyuncu üç maçta tek bir şut atamadı. E, Hakan aynı Hakan, bir ay evvelki Hakan başka biri miydi? Oyuncuların her üç maçtaki görüntülerine baktığımızda bir mutsuzluk, bir bezginlik vardı. Birbirleri ile yardımlaşmaya, kademeye hiç girmediler. Bu durumun kamp süresinin çok uzun tutulmasından olduğu görüşü de hâkim. Evet, pandemi nedeniyle birçok maç trafiği şaştı. Ama diğer takımların oyuncuları da ülkelerinde 50- 60 maç oynadılar. Üstelik bizim oyuncuların hemen hepsi yurt dışındaki liglerde oynayan oyuncular. Oyuncular için şunu da söylemek mümkün; çok korkak ve silik bir profil çizdiler. Bir milli takım yenilebilir ama skora teslim olmaz. Saha içinde bir krizde oyuna isyan eden tek bir oyuncu yoktu. Oyuncuların da çok hatası vardı ama bir atasözü vardır; at sahibine göre kişner diye. Gelelim Fedrasyona; bir defa bu federasyonun yönetim kurulunda futboldan anlayan bir tek adam yok. Bir Selim Abi bir de Hamit Altıntop var futbolun içinden gelen. Selim Abi ve Hamit oyuncularla teknik heyet arasında köprü olacaklardı, ne kadar oldular bilemiyoruz. Selim Abi de zaten 80 yaşına geldi. Ben ilkokulda okurken Selim Abi Fenerbahçe'de kaç yıldır top oynuyordu.  Federasyon takıma prim vererek sonuç alacağını zannetti ama ruh yerine prim verirsen sonuç hezimet olur. Milli Takım son 30 yılın en kötü turnuvasını ortaya koyarak tarihe geçti. Gelelim asıl meseleye. Şenol hoca bu takımı hiç bir açıdan şampiyonaya hazırlamamış. Biraz futbol oynamış biri olarak söyleyelim ki biz Şenol Hoca'nın teknik direktörlüğünü hiçbir zaman başarılı bulmadık. Evet, kendisi çok düzgün, dürüst, eğitimli, iyi bir insan. Lakin futbol tarzı hep yanlış. Beşiktaş'ta da kendisini eleştirdik. İki yıl üst üste Beşiktaş'ı şampiyon yaptı, doğru. Ama Avrupa'da namağlüp gruptan çıktıktan sonra ilk maçta eve döndük. İki yıl üst üste şampiyon olan o günkü kadro bu gün Sergen'in elinde olsa Beşiktaş'a şampiyonlar liginde final oynatır. Hikmet Karaman hoca bir maçta Adriano'yu kastederek şöyle demişti " Ben ne yapayım kardeşim, Beşiktaş'ın yedek kulübesindeki oyuncu bile Barcelona'nın oyuncusu." Yani dememiz o ki; Şenol Güneş o kadro ile bile Avrupa'da başarılı olamadı. Denilebilir ki efendim Şenol Hoca da Milli takımı dünya 3'üncüsü yaptı. Doğru. Ama hiçbir Avrupa ülkesi takımı ile oynamadan yarı finale çıktık da ondan. Üstelik 2002 dünya kupası kadrosu UEFA şampiyonu olan Galatasaray takımı üzerine kurulu idi. Başka takımlardan iki oyuncu ilk 11 de oynadı. Yani sistemi olan bir kadro idi. Bu gün Euro 2020 ye baktığımızda üç maçta da bir oyun sistemimiz yoktu. Sistemi olmayan takım her zaman işini şansa bırakmış demektir. Yahu anlamak mümkün değil kısa zaman önce son dünya şampiyonu Fransa'yı çimlere gömen bu takım değil miydi? O maçta Türkiye 11 şut atmış, Fransa 4 şut. Türkiye'nin 6 isabetli şutu var ve 2'si gol olmuş. Fransa'nın isabetli şutu yok. Peki, daha iki ay evvel dünya kupası grup eleme maçında kaç kez dünya kupası finali oynamış Hollanda'ya 4 gol ile fark atan takım bu milli takım değil mi? Norveç maçında çok iyi oynayan takıma ne oldu? O zaman sorun nerede? Sorun açık ve net teknik heyette yani Şenol Güneş'te. Öncelikle takım halindeki spor müsabakalarında iyi sonuç alabilmeniz için takım olmanız gerekir. Milli takım, takım olamamıştı, takım ruhu yoktu. Oyuncular birbirlerinin açıklarını kapatmak için hiçbir davranış göstermediler. Takım ruhunu yaratacak olan ise "hoca"dır. İkinci sorun hocanın çok hatalı oyuncu seçimleri ve adaletsiz forma dağıtmasıdır. Örneğin Kenan'a verilen iki maçtaki şans Halil'e verilse çok farklı olurdu. Takımın bir iskelet kurgusu yoktu. Bu da takım içi rekabeti ortadan kaldırdı. Fizik kondüsyon yok, taktik yok, oyuna doğru müdahale yok, sadece bireysel hareketler ile de bir sonuç alınamadı. Merih İtalya maçında kendi kalesine gol attı diye ikinci maçta kadroya koyulmadı hâlbuki İspanya takımında Morato'yu tüm basın eleştirirken hoca sahip çıktı, Morato ve diğerleri dedi sonuçta Morato çıktı gol attı. Liverpool'un stopreri Ozan Kabak oynamıyor ama formsuz Kaan Ayhan üç maçta sahada. Taylan Antalyalı'yı neden saksı çiçeği gibi oturttun Şenol hoca? Üç maçta da futbol adına doğru hiçbir şey yoktu. Ne hücumda doğru bir organizasyon ne de savunmada doğru bir pozisyon alma göremedik. Yahu Hakan Çalhanoğlu'nun Milan'da bile en başarılı olduğu yer forvet arkası adamı alıp sol açık yaptı Şenol hoca. Tabii Hakan'dan verim sıfır. Halbuki Hakan'ın yapması gereken, serbest oynayarak rakip defans arkasına ara top atıp Burak'a pozisyon hazırlamak olmalıydı. Şenol'un rakip analizleri hiç yoktu. Üç maçta da aynı sistemle aynı hataları yaptı. Aynı davranışlarla farklı sonuçlar almayı düşünmek akıl dışıdır. Burak, Yusuf, Zeki Fransa gibi bir ligde Paris St. Germen'i sollayarak Lille'yi şampiyon yaptılar, Avrupa'yı ayağa kaldırdılar ama Şenol hoca Yusuf'u devre dışı bıraktı. E, senin orta sahanda top tutacak, takımı hücuma kaldıracak hangi oyuncun var? İrfan Can'ı bile oyundan alıyordu da o anda gol atınca tabelayı geri çekti. Takımın kanat bindirmeleri hiç yoktu. Biraz Cengiz bir şeyler yapmaya çalıştı. Bari Rıdvan'ı son maçta ofansif sol bek olarak sahaya sür. En azından sol kanatta hızından faydalanır kanat ortası şansı bulurdun. Adamı süs diye götürüp getirdi. Orta sahada Ozan Tufan tel tel döküldü, değiştirene kadar turnuvadan elendik. Manchini ile Güneş'in maç izlemesine baktık, Güneş son maçın 75'inci dakikasında maçı izleyeceğine not tutuyordu. Herhalde anılarını yazacak. Milli Takım sürekli enine ve geriye pas yaptı, neden, çünkü oyun kuracak ve hücuma kalkacak bir taktiği yok. Çok yetenekli ama moralsiz oyuncularla berbat bir sonuç aldık ve sonuçta büyük bir hüsran yaşadık. Başka ülkelerde olsa hoca o anda istifa eder. Sordular, hoca istifa etmiyorum dedi. Gruptan ikinci çıkan Galler'in hocası yıllık 800 bin EU alırken siz 3,5 milyon EU alıyorsanız istifa etmezsiniz tabii. Güneş şampiyonadaki en yüksek ücret alan 3'üncü hoca. Yazıktır bu paraya, kimse kusura bakmasın ama bu para milletin parası ve Güneş bu parayı hiç hak etmedi. Bizim milli takıma bir Sepp Piontek veya Upp Derwall yeniden lazım. Yoksa bu kafa değişmez ise Dünya kupası macerası da hüsran olur. Güneş'in maç sırasında da kendisine yapılan uyarıların olmadığını çünkü bunu söyleyecek bir ekibi istemediğini düşünüyoruz. Herşeyi ben bilirim dersen sonuç böyle olur. Güneş'le olmaz.  

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları