Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Poker mi yoksa rulet mi?

Tüm dünya merakla bekliyor, acaba poker ile ruletin karşılaşması nasıl bir sürece evrilecek? Amerikan pokeri mi kazanacak yoksa Rus ruleti mi? Tüm dünyanın gözü Ukrayna krizindeyken, Avrupa'nın hem gözü hem kulağı hem de tüm dikkati Ukrayna'da. Çünkü Rusya'nın olası bir Ukrayna harekâtından en çok etkilenecek bölge Doğu Avrupa, Karadeniz havzası ve Avrupa'nın batısı. Rusya, Ukrayna sınırına 120 binden fazla asker, ağır silah yığdı ve bu bir sıcak çatışma, savaş, sonrasında da bir işgal harekâtının yığınaklanması gibi algılanıyor. Buna karşın Ukrayna da ABD'den aldığı silahları sınıra yığıyor ama nafile. ABD Javelin TAS füzeleri göndermiş menzili 2 km, Rus tanklarının menzili ise çok çok daha fazla. Rusya arka bahçesi saydığı Ukrayna ve Gürcistan'ın NATO'ya alınmasına karşı, bunu da açık bir dille ABD'ye söylüyor. Sözkonusu talebini de ABD ve NATO'ya güvenlik garantileri anlaşması teklifi olarak bildirdi. Cevabın da fazla gecikmesini istemiyor. Zira Rusya, yeni bir "güvenlik mimarisi" oluşturmanın peşinde ve 1997'deki pozisyonuna geri dönmek istiyor. Zaten Putin bu konuda şöyle demişti: "21nci yy.'ın en büyük jeopolitik faciası S.S.C.B.'nin dağılması olmuştur. ABD de bizi savaşa çekmek istiyor."

Putin, bir imparatorluk olduklarından hareketle komünizmi kullanmadan eski S.S.C.B. gibi olmanın hesaplarını yapıyor. Tabii ki Varşova Paktında olduğu gibi bu gün NATO üyesi olmuş Polonya'yı, Çekya'yı, Slovakya'yı, Macaristan'ı eski Yugoslavya sonrası devletleri, Romanya'yı, Bulgaristan'ı, Estonya, Litvenya, Letonya'yı yeniden bir araya getirmesi düşünülemez. O dönem geçti gitti, tarihte yerini aldı. Lakin Rusya, Ukrayna, Belarus, Moldova gibi ülkeleri hala kendi arka bahçesi olarak değerlendiriyor ve NATO üyesi olmalarını asla istemiyor. Bu durumda sınırlarının tamamen NATO ülkelerince kuşatılmış olacağını, bunun da kendi güvenliğine büyük bir tehdit olduğunu değerlendiriyor. Çünkü askeri stratejide her devlet muhasım devletle arasında bir tampon devlet olmasını ister. Zira kendine yönelik bir taarruzu kendi asıl topraklarından ötede karşılamak büyük bir stratejik üstünlük kazandırır. Rusya, Batı'nın "Siz bizim düşmanımızsınız, bir güç değilsiniz." sözlerine çok kırıldı. Putin tekrar dünyanın diğer süper gücü olmak istiyor. Çünkü Rusya sadece bir kara gücü değil. Kuzey Arktik bölgede sadece Rusya ve Çin var. Rusya Çin ile birlikte hareket ediyor, birlikte dünyanın en büyük ekonomik sahasını oluşturdular. Rusya, 2014 de Kırım'ı aldı, maden bölgesi Donbask'ı aldı. Şimdi de Harkov ve Mariapol bölgesini ele geçireceği değerlendirilebilir. Rusya, Ukrayna'yı bir Finlandiya yani nötr bir ülke yapmak gayretindedir. Ancak iç dinamikler nedeniyle bunu ne ölçüde başarır bilinmez. Rusya ile Ukrayna karşı karşıya kalırsa "mevcut kuvvet mukayesesine göre" Rusya'nın Kiev'i düşürmesi üç günü geçmez. Ukrayna Rusya'ya kayıp verdirir mi evet verdirir. Ama bu çok büyük bir kayıp olmaz. Ukrayna'da özellikle Dinyeper'in batısındaki halkın "meskûn mahal muharebesi" eğitimi aldığı medyaya yansıtıldı. Buradaki halkın Rusya'ya karşı bir direniş göstermesi ihtimal dâhilindedir. Konvansiyonel olarak Ukrayna'nın Rusya'ya dayanabilmesi mümkün değildir. Ancak meskûn mahal muharebesi ve bölgeyi mayınlama gibi harekât tarzlarını icra edebilir bu da fazla uzun sürmeyebilir. Karadeniz'de Türkiye-Ukrayna-Rusya dengesi vardır ve bu üçlüden birinde denge bozulursa Karadeniz'in ateş topuna dönmesi olasılığı da yüksektir. Aslında sorun Rusya-Ukrayna sorunu değil Rusya ile ABD arasındaki sorundur. Rusya Ukrayna'dan doğrudan bir talepte bulunmuyor, Batı'dan yani ABD ve NATO'dan güvenlik talepleri var. Zira S.S.C.B. dağıldığından beri her sene bir eski Doğu Bloku ülkesi NATO'ya katıldı ve bu durum Rusya'yı son derece rahatsız etmektedir. Bununla birlikte ABD (NATO'nun da bir kısmı) ile Rusya'nın bir çatışma ihtimali görünmüyor. Çünkü her iki tarafta da savaşın gereği olan bir "derinlikte tertiplenme" faaliyeti yok. Rusya zırhlı birliklerle bir "yıldırım harekâtı" yapabilir ya da balistik füzeler ile Ukrayna'daki belli kritik arazi arızalarını vurabilir. Sınıra yığdığı birlikler aslında işgal ettiği alanları muhafaza etmek amaçlı olabilir. Süreç içinde savaş çıkmadan, Ukrayna'da iktidar değişikliği ile de Rusya'yı amacına ulaştırabilir. Sözkonusu süreçte Batı ya Rusya ile anlaşacak ya da bırakalım savaş çıksın, Ukrayna'yı destekleyelim diyecek. İkinci durum tercih edilirse o zaman da bu savaşın nereye kadar gideceği ve neye evrileceği kestirilemez.

ABD'den gelen bilgilere göre, ABD Putin'in Ukrayna'yı işgal edeceğini düşünüyor ve ondan sonrasını planlıyormuş. Tabii bu arada Rusya ile Çin arasındaki anlaşmalar da çok önemli çünkü bu anlaşmalar küresel güvenlik parametrelerini değiştirmiştir. Öte yandan Avrupa da ekonomik yaptırımlarla Rusya'ya geri adım attıramaz. Hem Rusya'nın kendi doğal kaynakları var hem de AB içinde en başat devlet olan Almanya özellikle enerji açısından Rusya'ya bağımlı ve Rusya'da muazzam yatırımları var. Türkiye'nin arabuluculuk konusuna gelince, Sayın Cumhurbaşkanı arabuluculuk hamlesi ile bir iyi niyet duruşu sergilemiştir ve bu doğru bir hareket tarzıdır. Arabuluculuk ve barışa katkı koymak fevkalade doğru ve ulvi bir tutumdur. Lakin Rusya'nın tarihsel geleneğinde arabuluculuk diplomasisi diye bir kavram yoktur. Rusya her daim sert askeri güç kullanarak sorunları çözmeyi tercih etmiştir. Taraflar Türkiye'nin arabuluculuğunu kabul etseler bile taraflardan biri masadan kalkarsa Türkiye'nin onu masada tutabilecek bir yaptırım gücü var mıdır? Yok. Bu durumda Türkiye'nin rolü ne kadar belirleyici olur bilemiyoruz. Putin, Türkiye'nin İdlib'de Rusya'nın beklentilerini karşılayamamasından dolayı Türkiye'ye karşı bir güven sorunu içinde, fazla güvenmiyor. Ayrıca bizim Ukrayna'ya sattığımız SİHA'ları da Ukrayna'nın sorunlu bölgede kullanılması Rusya'yı rahatsız etmektedir. Türkiye bir açıklama ile SİHA'ların Rusya'ya karşı kullanılmasını doğru bulmayız gibi bir açıklama yapabilirdi. Putin, Türkiye'ye gelebilir ama Türkiye bundan beklediği sonucu alır mı bilemeyiz.

Dış politikada duyguların yeri yoktur, daimi dostluklar daimi düşmanlıklar da yoktur, sadece ülkenin çıkarları vardır. Dış politika bıçak sırtındaki bir politik süreçtir ve bu nedenle iç politikanın uzantısı olmamalıdır. Zira iç politika hükümet politikası, dış politika ise "devlet" politikasıdır. Dileriz Türkiye'miz hemen yanıbaşındaki bu krizden hiçbir olumsuz etki görmeden çıkar. Bekleyip göreceğiz, Amerikan Pokeri mi kazanacak yoksa Rus Ruleti mi?  

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları