Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Piyasada ilaç meselesi

Genellikle yılın başlangıç dönemlerinde Türkiye'de ilaç temininde bir sıkıntı olur. Lakin bir süre sonra öyle böyle sıkıntılı süreç aşılır. Bu yıl da Türkiye'de vatandaşlar bir kısım ilaçları eczanelerde bulmakta güçlük çektiler, çekiyorlar. Bu durum aslında bir uygulamadan kaynaklanmaktadır. Şöyle ki; ilaç fiyatlandırılmasında senede bir kez belirlenen Euro kuru, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) tarafından 2021 yılı için 3 lira 81 kuruştan 4 lira 57 kuruşa sabitlenmişti. Hal böyleyken, Euro kurunun 20 liralara tırmandığı dönemde eczacılar depolarda ilaç bulamama sorunuyla karşılaştı. Türkiye, 2021'in sonlarına doğru ekonomik çalkantılarla karşı karşıya kaldı. Döviz kurundaki yukarı yönlü hareketlenme ile birlikte iğneden ipliğe her şey zam yağmuruna tutuldu. Dövizdeki dalgalanmalar sırasında örneğin marketlerden tutun kasaba manava kadar herkes kendi iradesi ile zam yaparken ilaç sektörünün kendi başına zam yapması mümkün olmadı. Çünkü ilacın fiyatını yasa gereği ancak ve ancak devlet belirleyebilir. Bu durumda ithal ilaçta doğal bir sıkıntı baş gösterdi. Zira Euro'nun 20 küsur lira olduğu bir süreçte siz ithalatçı veya satıcı firma olarak 5-6 liradan ilacı nasıl getirebilirsiniz? Ya da getirir misiniz? Yani büyük bir zarar durumunuz sözkonusu ise. Doğal olarak zarar etmek istemezsiniz. Jenerik ilaç denilen yerli üretim ilaçlarda da hammadde döviz kuruna endeksli olduğu için o cenahta da bir sıkıntı oluştu. Eczaneler 1'nci basamak sağlık hizmetinin verildiği kuruluşlardır. Her ne kadar şahıs sermayesi ile kurulmuş ticari işletme olarak görülse de bir bakkal, kasap ya da market ya da giyim mağazası gibi bir ticari işletme değildir. Ticari işletmeler içinde kendine ait "Eczacılık Kanunu" bulunan tek türdür. Yani eczacı kanun gereği bir bakkal gibi aklına estiği şekilde ticaret yapamaz. Herşey kanunda, yönetmelikte yazanlara uygun olmak zorundadır. İl Sağlık Müdürlüklerince sürekli olarak denetlenirler. Eczacılar da tıpkı hekimler gibi mesleklerine "eczacılık yemini" ederek başlarlar. Bu yeminde her koşulda hastaya hizmet edileceğine verilen söz vardır. Hiçbir eczacı eczanesinde olan bir ilacı saklayıp hastasına vermemezlik etmez, edemez. Hele hastane karşısı değil de semt eczanesi ise bu hiç mümkün değildir zira eczacı ile hastaları artık akraba gibi olmuşlardır. Hastalar eczacılarına çok güvenirler ve özel yaşamlarındaki sıkıntılarını bile paylaşır hatta dertleşirler. Eczacılar da hekimler gibi bunun hasta ile aralarında olan bir sır olduğunu bilir ve asla konuşmazlar. Dolayısıyla eczanelerin elinde ilaç olup da vermemeleri mümkün değildir.

Türkiye sosyal güvenlik kurumlarını 2006 yılında SGK adı ile tek çatı altında topladıktan sonra 2008 yılında ilaçta "karekod" uygulamasına karar verdi ve 2010 yılında bunu hayata geçirdi. Karekod denilen şey bir anlamda her ilaç kutusunun "nüfus kâğıdı" idi. Yani ilacın fabrikadan çıkıp hastanın kullandığı ana kadarki bütün bilgileri içeren bir kodlama sistemidir. İlaç fabrikadan çıkınca her kutunun kendine ait karekodu ile birlikte Sağlık Bakanlığı İlaç Takip Sistemine (İTS) kayıt edilir. Sonra gönderilen ilaç dağıtım deposu bunu alır kendi bilgisayarında kendi sitemine dâhil eder ve bu durum da Bakanlığın takip sisteminde görülür. Eczane depodan ilaç takip sistemi üzerinden ilaç istediğinde (ki başka türlü isteyemez) depo gönderdiği ilacı o eczanenin kaydına düşer ve bu da Bakanlığın siteminde aynen görülür. Eczane bir reçete karşılığı o ilacı hangi hastaya verirse o hasta da reçetesi nedeniyle Bakanlığın İlaç Takip Sistemine kaydedilmiş olur ve kullanma dozuna kadar hepsi sisteme girer. Yani Bakanlık bir tuşa dokunarak Türkiye'deki tüm eczanelerde hangi eczanede hangi ilaçtan kaç kutu var anında görebilir. Sözkonusu "karekod" aynı zamanda ilacın piyasadaki satış fiyatını da içermektedir. Eczane bu karekod üzerinde hiçbir değişiklik yapamaz. Hâlbuki 2008 yılından evvel ilacın fiyatı kutunun üzerinde basılı idi. Fabrika ürettiği ilacın kutusunun üzerine fiyatı basmışsa bu da biliniyor zaten, bu fiyatı hiç değiştirmeden depoya yollamak zorunda idi. Dağıtım deposu da yine aynı şekilde ilacın kutusu üzerindeki fiyatı hiç değiştirmeden eczaneye yollamak zorunda idi. Yani ilaca devlet tarafından "zam" verilmiş olsa bile fabrika ve depolar bu zammı ilaç kutusu üzerine yansıttığı "eczaneye" ait bir yetki idi. Buna da "sürsaj" yetkisi deniliyordu. Bu sürsaj yetkisi de öyle rastgele kullanılan bir yetki değildi. Eczacı Odalarınca bastırılan ve üzerinde seri numaraları bulunan Sağlık Bakanlığı ibareli resmi eczane etiketleri ile fiyat yazılabiliyordu. Sürsaj yetkisi fabrika veya depolarda olmayınca "ilaç zam alacak diye" gerek fabrikalar gerek depolar ellerindeki eski fiyatlı ilacı tutmak gereğini de duymuyorlardı. Şimdi tutuyorlar mı bilmiyoruz tabii. Bu konuda bir şey söyleyemeyiz. Biz sadece eski dönemde olan bir uygulamayı anlatmakla yetindik. Zira fabrikaların ve depoların kutunun üzerindeki fiyatı değiştirme yetkileri yoktu. 2008 sonrasında karekod uygulaması ile ilaç kutusunun üstünde yazılı fiyat mecburiyeti kaldırılınca "sürsaj yetkisi" de yani ilacın aldığı, devletçe belirlenen zam miktarını kutunun üzerine koyma yetkisi de bir anlamda üretici firmalara ve dağıtım depolarına geçmiş gibi oldu. Burada depodan çok üretici firmanın ağırlıklı olduğunu da düşünmek gerekir. Dağıtım depolarının bu konuda ağırlığı ve imkânı var mıdır, varsa ne kadardır bunu bilemiyoruz tabii. Sonuçta ilaç üreticileri de, ilaç dağıtım depoları da ticari kurumlar ve doğal olarak işe ticari açıdan bakıyorlar.

Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu (TİTCK) özellikle günümüz ekonomik koşullarındaki dalgalanmaları göz önünde bulundurarak yılda iki veya üç defa döviz kuru ayarlamasına giderse ilaçta olan sıkıntı daha kolay hallolur kanaatindeyiz. Tabii devlet de kendi bütçe yapısını düşünmek zorundadır. Bunu da unutmamak gerekir. Ama günün sonunda her şeyin vatandaşa hizmet için olduğunun da altını çizmek lazım.

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları