Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Oyun başlıyor, kartlar açılıyor

Trump döneminin sonuna kadarki süreçte masaya oturacak oyuncuların birikimleri oluşturuldu. Bu arada yapımcı finansörler hep aynı ama oyuncuların sıra ile değiştiğini belirtelim. Ha, arada masadaki oyunculara yancı olan ve güç bakımından bir alt segmentteki oyuncular da zaman zaman masaya müdahil oluyorlar ama büyük oyuncular oyunun sürekliliğinde esas oğlan rolündeler. Batının Emperyal Güçleri ile Doğunun Emperyal Güçleri poker masasına oturdular. Şimdi oyun başlıyor ve kartlar açılıyor. Görünen o ki artık oyunun son partisi bu ve sonrasında taraflardan biri masayı devirebilir, taraflar bellerindeki tabancaları çekip rastgele ateş etmeye başlayabilir. Bu durumda en büyük endişemiz Emperyal Güçler karşısında bir alt segment oyuncusu konumunda 'yani bölgesel güç' olan Türkiye'mizin zarar görmesidir. Zira tarih önümüze bazı yaşanmışlıkları koyuyor. Geçmişte Batı Emperyal Güçleri konumundaki İngiltere ve Fransa'nın Doğu Emperyal Gücü olan Rusya ile nasıl anlaştığı ve onların tabiri ile (Turkey, Hindi) hindi olarak tanımladıkları Osmanlı'yı kızartarak masaya gelmesini beklediklerini, hangi budu kimin yiyeceği konusunda çatıştıklarını dönemin yazı ve karikatürlerinde de görmek mümkündür.

İngiltere'nin İstanbul'daki eski Büyükelçisi David Urquhart şöyle diyor; "Rusya'nın düşman olarak yaptığını İngiltere dost görünerek fazlasıyla yaptı zaten. İngiltere, Osmanlı'ya dost görünerek onu israf ve yolsuzluk batağına itebilirdi ve de onu borca sokarak bunu yaptı. İngiltere ve Fransa'nın öldürücü sahte dostluğu -Kalkınma ve Kaynakları Kullanılır Hale Getirmek Yolu ile Servet Arttırma-  adı altında Osmanlı'yı borç almaya devam etmesi konusunda ikna etti. Kırım Savaşı Rusya'nın Osmanlı tarafından kesin olarak yenilmesiyle sonuçlanmışken, Osmanlı'yla askeri ittifak halinde bulunan İngiliz-Fransızlar Sıvastopol'u topa tutarak bilinçli bir şekilde savaşı uzattılar. Eğer İngiltere-Fransa ile ittifak yapmamış olsaydı, Osmanlı bir kuruş dahi borç almaksızın kazandığı bu askeri zaferinden en iyi şekilde yararlanacaktı. Fakat İngiltere ve Fransa, tam da Ruslar Silistre'de kesin yenilgiye uğramışken gereksiz yere Sıvastopol'u kuşatarak gerçekte Silistre'de Osmanlı lehine sonuçlanmış savaşı Rusya'nın lehine, Osmanlının aleyhine çevirdiler." Yine İngiliz Büyükelçisi Sinop baskınında Osmanlının büyük gemilerinin Karadeniz'e çıkmasının yanlış olduğu konusunda Padişahı ikna ederek küçük gemilerle Osmanlı donanmasını Karadeniz'e çıkartmışlar ve Rusların donanmayı yakmasına imkân sağlamışlardır. Büyükelçi Londra'ya çektiği telgrafta bunu açıkça ifade etmiştir. İngiliz ve Fransızlar 1853 de sahneye koydukları önce Rusya'yı Osmanlıya saldırtmak sonra da köşeye sıkışan Osmanlıya -kurtarıcı- pozu ile ortaya çıkarak kendilerine uydu etme oyununu 1878 de yeniden sahnelediler. 1877 de Plevne Ruslar karşısında düşünce II. Abdülhamit de Ruslardan ateşkes istedi ve 13 Ocak 1878 de Edirne Anlaşması imzalandı. Osmanlı'nın içine düştüğü durum Batı basınında karikatürlere konu oluyor, Batı-Doğu Emperyal Güçlerinin ortalarına koydukları Osmanlı haritasını makaslarla bölerek kime hangi parçanın düşeceğini belirtmenin adını "Barış Görüşmeleri" koyuyor, fırındaki "hindinin yenmesi için" masada oturan devletleri gösteriyorlardı. Bu görüşmeler sonucu 3 Mart 1878 de Sultan II. Abdülhamit Ruslar ile Ayastefanos Anlaşmasını imzalamak zorunda kalıyordu. Ayastefanos Anlaşması ile II. Abdülhamit Sırbistan, Romanya ve Bulgaristan'ın Osmanlıdan ayrılmasını, Üsküp-Manastır-Ohri-Teselya'yı içine alan Büyük Bulgaristan'ın kurulmasını onaylıyor, Batum- Kars- Ardahan'ı Ruslara bırakarak Rusya'ya 30 milyon altın ödemeyi taahhüt ediyordu. Rakamı belirleyen ise İngiltere idi. Çünkü Osmanlının bunu ödeme gücü yoktu. Bu durumda Osmanlı'ya kaç, Rusya'ya tut oyunu oynatan İngiltere Rusya'yı durdurmak için II. Abdülhamit'ten Kıbrıs adasını istiyordu. Padişah II. Abdülhamit mecburen İstanbul'un Rusların eline düşmesindense 4 Haziran 1878 de Kıbrıs'ın yönetimini İngiltere'ye bıraktı. Ancak Ayastefanos'un yerine imzalanan Berlin Anlaşmasında da Kıbrıs ücretini peşin aldığı halde İngiltere yine II. Abdülhamit'e beklediği desteği vermedi. Bütün bu tarihi olayları neden anlattık? Şunun için; 100 küsür yıl önce olanlar şimdi farklı versiyonla yeniden vizyona sokulmak isteniyor. Oyun masası Adalar Denizi ile takviyeli Karadeniz'dir. Adalar Denizi (Ege) de Yunanistan her türlü entrikayı çevirmeye devam ediyor. Libya ile yaptığı görüşmelerde Miçotakis Libya'nın komşusunun Türkiye değil Yunanistan olduğunu vurgulayarak, AB nezdinde de kabul gören bu görüşü Libya'nın geçici Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed Yunus Menfi'ye de anımsattığını söyleyerek 'iki ülke arasındaki deniz yetki alanlarını belirleyecek ortak heyet oluşturulması" konusunda Menfi ile mutabık kaldıklarını aktardı. Öte yandan yine Yunanistan, GKRK ve Mısır askeri anlaşma imzaladı. Yani Adalar Denizinde ocağın altı harlatılıyor. Şimdi bir ocak da Karadeniz'de yakılmaya çalışılıyor. Rusya'yı Karadeniz'de etkisiz hale getirmek ve "güneyden kuşatmasını tamamlamak maksadıyla" ABD Karadeniz'e acilen çıkmanın yollarını arıyor ve bunun için de Biden yönetimi her yolu göze almış gibi. Donbass bölgesindeki Rusya müzahiri yerel halk ile Ukrayna Ordusunun çatışmaları devam ediyor. Putin yönetimi ABD'nin masada oynayacağı karta göre Donbass'a Rus yanlılarını korumak gerekçesi ile kuvvetle müdahale edebilir. Ukrayna sınırına çok ciddi bir Rus askeri yığınaklanması sözkonusudur. Bu durumun ABD'yi karşılık vermeye ve Ukrayna'nın da çağrısı ile müdahaleye zorlayabilir. Zira Rus Dışişleri, Ukrayna'nın ileri gitmesi halinde "yerle bir edileceğini" doğrudan ifade etti. Pentagon da bu gelişmeler karşısında "ABD Donanması'nın Karadeniz üzerindeki uluslararası hava sahasında gözlem uçuşlarına devam edileceğini, böylelikle ABD'nin Rusya'nın denizdeki faaliyetleri ile birlikte Kırım'daki askeri pozisyonlarının da izlendiğini, Rusya'nın saldırıya geçeceğini düşünmediklerini fakat eğer işler değişirse orada müdahale etmeye hazır olmak istediklerini" açıkladı. Hadi buyurun bakalım. Şimdi ABD çok rahatsız olduğu Montrö şartlarına uymak koşulu ile Karadeniz'e iki savaş gemisi gönderiyor. İnşallah o zaman diliminde bir vukuat olmaz da, süre bitince çıkar giderler. Aksi halde işimiz çok zor. Peki, her koşulda Türkiye ne yapmalı? Türkiye; en son kertede bile kesin tarafsızlığını korumalı, yatıştırıcı olmalı, NATO üyesi olması gerekçe gösterilse bile kendini öne atmamalı, itidali asla elden bırakmamalıdır. Aksi halde ne mi olur; e yukarıda anlattık ya hem Emperyal Batı hem de Emperyal Doğu ağızları sulanarak masada "hindinin fırından çıkmasını" bekliyor olurlar.

Türkiye bu tarihi tuzağa bir daha asla düşmemelidir. Devletimizi yönetenlerin de asla böyle bir tuzağa düşmeyecekleri muhakkaktır diye düşünüyoruz. Oyun başlıyor, kartlar açılıyor. 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları