Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Ne yardan, ne serden...

Türk dış politikasında çok ilginç gelişmelere tanık oluyoruz. Türkiye 1952 den beri Batı''nın en büyük savunma örgütü olan NATO''nun üyesi. Hem de öyle böyle üye değil, NATO''nun en büyük ikinci ordusuna sahip üyesidir. Yani tam 70 yıldır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütün organizasyonu ve silah sistemleri de doğal olarak içinde bulunduğu NATO ittifakına uyumlu sistemlerdir. Ekonomik ve ticari ilişkiler açısından da bu güne değin Türkiye''nin en büyük partneri Batı ülkeleri oldu. Örneğin dış ticaretinin en büyük iki partneri Almanya ve ABD''dir. Avrupa Birliğinin birçok komisyonunda Türkiye üyedir. AB ve Batı ile entegre sayısız anlaşmaları vardır. Yani Batı''nın bir parçası konumundadır. En azından görünüm böyle. Lakin her şey göründüğü gibi olmuyor gerçek hayatta. ABD, NATO''da Türkiye''nin yasal müttefiki, 70 yıllık partneri olduğu halde son 30 yılı açık açık Türkiye''nin altını oymakla geçirdi.

Daha evvelinde hiç olmazsa üstü kapalı yapıyordu bu işi ama artık buna bile gerek görmüyor ve fütursuzca yapıyor. Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası uyguladığı ambargodan bu güne gelen kadar Ermeni Lobilerine verdiği destekten tutun da, Türkiye''de çıkardığı sağ-sol karışıklıkları, 38 yıldır ülkemizin başına bela olan terörün baş aktörü PKK''ya verdiği kesintisiz destek, Suriye''de PKK/PYD terör örgütüne kurdurmaya çalıştığı "Garnizon terör devleti", FETÖ terör örgütünün hâkim savcı kılıklı teröristlerine Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerinin altını oydurması, 15 Temmuz kalkışması öncesinde FETÖ terör örgütüne verdiği destek ve akıl hocalığı, F-35 uçakları vermek için aldığı 2 milyar dolar paramızın üstüne çökmeye kalkması vb. gibi say say bitmez müttefiklik(!) örnekleri. Anlı şanlı (!) müttefikimiz şimdi de çıtayı bir tık yükseltti Yunanistan''a kurduğu üsler yetmezmiş gibi iki yıldır sınırımıza 40 km. deki Dedeağaç''daki 156ncı Motorize Topçu Taburunun bulunduğu Yanuli Kışlasına yerleşti. Kışla bir Top. Tb. için yeterli idi ama ABD''nin 105nci Hv. İnd. Tugayı için küçük kaldı. Şimdi kışlayı yeniden büyüterek inşa ediyorlar. Bunun daha da ötesinde ABD Deniz Kuvvetleri için Dedeağaç limanını yeniden inşa ediyorlar. Çünkü mevcut liman ABD Deniz Kuvvetlerinin çelik yumruğu diye nitelenen "Arleigh Burle" sınıfı destroyerler ve daha büyük olan kruvazörlerin yanaşmasına yeterli değil.

Girit''deki Suda üssü de F-35ler ve İHA''lar için büyütülüyor. Öte yandan GKRY''ne iki yıl önce şartlı kaldırılmış olan silah ambargosu da tam bu sıralarda ABD tarafından tamamen kaldırıldı. ABD yasağı kaldırma gerekçesini "Rusya''nın bölgedeki etkinliğini azaltma" diye gösterse de Rum yönetimi silahlanma gayretlerinin Türkiye''ye karşı olduğunu gizlemiyor. Zaten Yunan yönetimi de Türkiye - Yunanistan arasında onyıllardır süregelen 7/10 Türkiye lehine olan silah dengesinin artık 0/10 olarak Yunanistan lehine değiştiğini açık açık söyledi. Bütün bu olanların amacının ABD''nin Yunanistan''ı Türkiye''ye karşı kışkırtmak olduğunu artık ilkokul çocukları bile biliyor. Tıpkı İngiltere''nin 100 yıl evvel yaptığı gibi. Ama unutmamak ve altını çizmek gerekir ki; içinde bulunduğumuz iletişim çağında ne dünya 100 yıl evvelki dünyadır, ne Türkiye 100 yıl evvelki "hasta adam" Osmanlı Devletidir ne de Yunan halkı 100 yıl evvelki Yunan halkıdır. Tüm bu olanların sonunda şu kanaate varmak mümkündür; ABD yönetimi Türkiye''yi NATO''dan dışlamak ve Batı''nın dışına itmek istiyor diyebiliriz. Ancak altını çizelim, Batı demek yalnızca ABD demek değildir, Biden yönetimi demek hiç değildir. Batı ile ilgili gelişmeleri burada durduralım ve Türkiye''nin bu gelişmeler karşısında izlediği yeni politikaya bir bakalım. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde Özbekistan''da yapılan toplantıda Türkiye''nin yönetiminin Şahghay işbirliği örgütüne üye olmayı hedeflediğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan "En ileri kademeye adım atılacak." dedi. Anladığımız kadarı ile en ileri kademe ise Şahnghay İşbirliği örgütüne üye olmaktır. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan''da hedefin üyelik olduğunu ifade etmiş. Şanghay İşbirliği Örgütü önceleri "Şanghay Beşlisi" diye başladı ama bu gün üye sayısı 9''dur. 3 gözlemci üyesi var. Ayrıca Türkiye''nin de aralarında olduğu 9 ülke de "diyalog ortağı" konumunda. Türkiye''nin Rusya - Ukrayna savaşı sırasında izlediği "denge politikası" son derece doğru bir politika idi. Lakin bu politika ABD''nin işine hiç gelmedi. ABD''nin temel amacı Çin ile birlikte en büyük rakibi olan Rusya''yı diz çöktürmek, NATO''yu genişleterek Rusya''yı kuşatmak ve etkisiz hale getirmekti. Şimdilik bunu gerçekleştirememiş olsa da ABD bu hedefinden vazgeçmeyecektir. ABD''nin Türkiye''ye karşı yukarıda saydığımız ve müttefiklik hukukuna hiç uymayan tutum ve davranışları Türkiye''yi fazlası ile tedirgin etmekte ve hasmane tutumlar olduğu kanaatini güçlendirmektedir. Böylesi koşullar ise haklı olarak Türkiye''yi yeni arayışlara itmektedir. Ancak Şanghay İşbirliği Örgütü bir ekonomik ortaklık değildir. Şanghay daha ağırlıklı olarak bir güvenlik işbirliğidir. Bu "güvenlik işbirliği" örgütü bir anlamda NATO''nun karşıtı olarak konumlanan bir kurum durumundadır. Çünkü lider ve başat konumda olan iki devlet Rusya ve Çin''dir ki her ikisi de küresel güç olma savaşında ABD''nin karşıtı olarak konumlanmış ülkelerdir. İşte bu noktadan itibaren kafamızı kurcalayan sorular başlıyor. Bir ülke hem NATO üyesi olup hem de NATO karşıtı ülkelerin olduğu bir güvenlik örgütüne nasıl üye olabilir? Tüm sistemleri 70 yıldır NATO ile entegre Türk Ordusu başka bir küresel güvenlik teşkilatının içinde nasıl yer alır? En büyük ekonomik partneri Batı olan ve ekonomik sistemi tamamen Batı sistemine göre dizayn edilmiş bir Türkiye nasıl Batı''ya karşı kurulmuş "doğu"daki bir sistemin içine girebilir? Batı''nın dışına çıkmış bir Türkiye''nin ekonomisi çökerse ne olur? Türkiye''nin yüz yıllık bir "eksen değişikliği" Türkiye''ye nelere mal olur? Böyle bir eksen değişikliği olabilir mi? Olursa sonuçları ne olur? Bütün bunlar Türkiye''nin bekasını doğrudan ilgilendiren ve üzerinde çok ama pek çok çalışılması gereken sorulardır. Görünen o ki Türkiye "ne yardan ne serden" noktasındadır. Atılacak yanlış bir adımın telafisi mümkün olamayacak ve kuşaklar boyu sürebilecek büyük sıkıntılara sebep olabileceği aşikârdır. Yanlış bir adım milletimizce asla kabul edilemez. Her çıkmazdan çıkışın tek yolu "toplumsal ortak akıl"dır. Başka bir yol da yoktur. Büyük Türk Milletinin ferasetinin ve binlerce yıllık tarih birikimi olan Türk Devletinin doğru adımlar atacağına hiç kuşku yoktur.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları