Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Ne yapmalı ne yapmamalı?

Türkiye''de hepimiz milletçe 6 Şubat''tan beri büyük bir travma ve acı yaşıyoruz. Daha önce de yazdık içimiz acıyor, kalbimiz kanıyor. Milletçe bu büyük acıyı yaşarken gözyaşlarımız adeta sel oldu. Türkiye''nin yaşadığı bu büyük felakette on binlerce vatandaşımız hayata veda etti, on binlerce vatandaşımız da yaralandı. Şimdi yavaş yavaş yaraları sarma zamanı başlıyor. Yaraları sarıyoruz, saracağız da ama önce şu tespitimizi altını çizerek belirtmek istiyoruz. Bu felaket bize dünyada hiçbir millette kolay kolay görülmeyen inanılmaz bir kenetlenme ve dayanışma duygusuna sahip olduğumuzu gösterdi. Biz böyle asil bir milletin bir ferdi olduğumuz için gerçekten büyük bir gurur duyduk. Facia olduğu andan itibaren 85 milyon insan tek yürek olup hiçbir karşılık beklemeksizin sadece bu ulusun bir ferdi oldukları için Türkiye''nin her köşesinden felaket bölgesine koştular. Elleri ile tırnakları ile enkazları kazarak hayatlarında hiç görmedikleri insanları enkazdan canlı çıkarmak için o kar ve yağmurda müthiş bir insanlık örneği gösterdiler. O zaman dedik ki "Dünyada Yüce Allah''tan başka hiçbir güç bu milleti yıkamaz, sırtını yere getiremez." Bu dayanışma duygusu asırlar boyunca Anadolu''nun bağrından süzülüp gelen "imece" kültüründen başka bir şey değildir aslında. Zaten emperyal güçlerin yıkmak istedikleri ama bir türlü başaramadıkları ve asla başaramayacakları hasletlerimizden biri de budur. Bu ve benzeri hasletler Türk Milletinin genlerinde mevcuttur. Hani Büyük Atatürk diyor ya "Damarlarındaki asil kanda mevcuttur." İşte tam da budur. Ulus olmak tam da böyle bir şey. Kederde, tasada, sevinçte, acıda tek bir vücut olabilmektir millet olmak. Büyük felakette aziz Türk milleti vatandaşıyla, Mehmetçiğiyle, polisiyle, belediyeleriyle, siyasetçileriyle, sivil toplum örgütleriyle, kamu kurum ve kuruluşlarıyla, meslek kuruluşlarıyla topyekûn bir seferberliğin muazzam bir örneğini ortaya koydular. Dünyanın birçok ülkesinden yardıma gelen kuruluşları ve bir canı daha kurtarmak için varını yoğunu ortaya koyan o güzel insanları da hiç unutmamak gerek. Böylesi milletçe tek yürek olmak yanan canımızın acısını bir nebze de olsa hafifletmektedir.

Biz bu büyük felakette neden bu kadar çok insanımızı kaybettik, ne yapmalıydık, ne yapmamalıydık artık bunları sormak, doğru cevaplarını ortaya koyarak Allah korusun bundan sonra olabilecek bir depremde en az hatta hiç can kaybı vermeden o depremi nasıl atlatabiliriz diye kafa yormamız ve doğru cevapları hayata geçirerek "acilen uygulamaya almamız" lazımdır. Rahmetli Ahmet Mete Işıkara hocanın tarihe geçen bir sözü vardı "Deprem öldürmez, bina öldürür" diye. Gördük işte yine binalar öldürdü on binlerce insanımızı. O halde bina yani yapı meselesini enine boyuna masaya yatırmak lazım. Günlerdir hocalardan dinliyoruz bir binanın yapımında etken faktörleri zemin, kullanılan malzeme, işçilik, teknoloji, mühendislik hizmetleri, bürokratik yasal süreçler, sermaye sahibi müteahhit ve yapı denetim kuruluşları oluşturuyorlar. Bu faktörler tam ve doğru olarak bir araya gelirse yapılan bina depremde sağlam kalıyor ya da en azından can almıyor, gelmezse yıkılıyor ve can alıyor. Mesele bu kadar basittir. Daha açık söylemek gerekirse bir bina yaptırırken jeoloji mühendislerine zemini etüt ettirir yapacağınız binaya zeminin uygun olup olmadığını tespit ettirirseniz, o binanın bilimsel olarak hesaplanmış cins ve ölçülerdeki malzemeleri doğru biçimde temin edip kullanırsanız yani malzemeden çalmazsanız, iyi işçiler ile örneğin kolon ve kirişleri birbirine mühendislik tekniğine uygun bağlatırsanız, beton atılırken test numunesine sulandırmadan beton koyup da binanın katlarına atarken hortumu tutup suyu basmazsanız, inşaat mühendisiniz hatalı proje yapmayacak kadar tecrübeli ve şantiyede işçilerin başında durup her işi kontrol ederse, bürokrasiden inşaat yapılması asla doğru olmayan tarım alanına ya da sulu alüvyon zemine imar izni almazsanız, uygun yapmadığınız binaya çıkar karşılığı uygun oturma raporu almaz iseniz, zemini hatalı seçilmiş malzemesi eksik işçiliği kötü binaya çıkar karşılığı yapı denetim kuruluşundan bina sağlam ve oturmaya uygundur raporu almazsanız, bilim insanlarının bas bas bağırdığı uyarıları kulak arkası etmeyip gereken önlemleri alırsanız bir depremde asla insanların ölmesine sebep olmazsınız. Gördünüz mü ne kadar basitmiş çözüm? Ama bütün bunlar bir vicdan ve kültür meselesidir o nedenle yapılan basit olsa da çözümü kuşaklar alır. E, kuşaklar boyu beklemek mümkün değil, o halde bir yandan doğru bir eğitim ile bu kültür içselleştirilirken bir yandan da kimsenin bu tür facialara sebep olmaması için yasal tedbirler ayrım yapılmaksızın insanların ölümüne sebep olan herkese hızla ve en zecri şekilde uygulanmalı, kim olursa olsun en sert ölçüde karşılığını görmeli ve toplum bundan ibret almalıdır.

Ege Bölgesi Sanayi Odası şimdi ivedi yapılması gerekenleri sıralamış ve TOBB''a teklifte bulunmuş. EBSO''nun tekliflerinden bazıları şöyle; faaliyetleri iptal edilen yapı denetim firmalarının deprem riski taşıyan illerde onay verdiği binaların yeniden ivedilikle kontrol edilmesi, büyük felakette yıkılan binalarda sorumluluğu olan herkesin ayrım yapılmaksızın tutuklanması dâhil depremde zarar gören vatandaşların ekonomik sıkıntılarını biraz olsun rahatlatacak vergiler, teşvikler ile ilgili çok sayıda mali ve ticari önlemler. Yine birçok sivil toplum örgütü ve bilim insanınca söylenen ve onyıllardır tüm siyasetçilerce her seçim döneminde vaat edilen "imar barışlarının" bir daha asla bu ülkenin gündemine gelmemesi gerekir. Zira herhangi bir siyasi partiye gelecek hiçbir oy milletimizin bir ferdinin hayatından kıymetli değildir, olmamalıdır da. Bir önemli nokta da çıkarılacak bir yasa ile parası olan karpuzcu dâhil her önüne gelenin bu ülkede inşaat müteahhidi olmaması, Yapı Denetim Firmalarının tümünün aynı zamanda denetlediği yapının "sigortacısı" olması yani o yapı uygun değilken "kiraladığı bir mühendis diploması ile uygun raporu veren" Yapı Denetim Firmasının böylesi bir yıkımda zarar gören herkesin tüm zararını misli ile karşılamasının sağlanması şart olmalıdır. Yine çıkarılacak bir yasa ile Belediyelerde ve Yapı Denetim Firmalarında bir jeoloji veya jeofizik mühendisinin istihdam edilmesi şart koşulmalıdır. Yapı Denetim Firmaları uygun raporu veriyor ama ekibinde zemini kontrol edecek bir jeoloji mühendisi yok. İyi de kardeşim zemini kim kontrol ediyor? Sözün kısası bütün bu işleri bilim insanları, meslek kuruluşları, ilgili uzman bürokrasi ve ilgili uzman siyasetçilerin bir araya gelerek a dan z ye bu işi eksiksiz, noksansız baştan sona yeniden düzenlemesi ve yasal kurallara bağlamaları şarttır. Aksi halde Allah korusun yine böyle bir felakette on binlerce insanımızı kaybedebilir sonra da sormaya devam ederiz; e Japonya''da da 7,8 deprem oluyor kimse ölmüyor da bizde niye bu kadar çok insan ölüyor?

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları