Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

NATO Mutabakatı ne anlatıyor?

Kısa bir süre önce Madrid''de NATO zirvesi toplandı. NATO''nun muhtelif meseleleri bu toplantıda görüşüldü. Ukrayna''nın Rusya tarafından işgali sürecinde gerçekleşen bu NATO toplantısı daha farklı anlamlar içeriyordu kuşkusuz. NATO''nun daimi üyelerinden olan Türkiye''de toplantıda hazır bulundu. Türkiye açısından toplantının önemi büyüktü. Zira başta ABD olmak üzere NATO ülkeleri İsveç ve Finlandiya''nın NATO''ya alınmasını istiyorlardı. Türkiye ise konu toplantıdan evvel gündeme geldiğinde "İsveç ve Finlandiya"nın NATO üyesi olmasına "ret" oyu vereceğini deklere etmişti. Bir ülkenin NATO''ya kabulü için tüm üyelerin yani mevcut otuz ülkenin de  "kabul" oyu vermesi gereklidir. Oybirliği ile üye olunabilinir. Aksi halde üyelik gerçekleşmez. Üstelik Türkiye NATO''nun ikinci büyük askeri gücüne sahip olan ülkesidir. Şu da bilinmektedir ki; Türkiye''siz NATO olmaz. Kısacası Türkiye NATO''nun en etkin bir ülkesidir. Hal böyle olunca İsveç ve Finlandiya''nın üyeliğinin önünde büyük bir engel oluşmuştu. NATO kartı Türkiye''nin uluslararası alanda elindeki en büyük kozların başında gelir. O nedenle Türkiye 1980 de Yunanistan''ın NATO üyeliğine kabulü sırasında düştüğü hataya düşmemeli ve en yüksek milli menfaatleri elde etmek için bu kartı iyi kullanmalıdır. Şöyle ki; Türkiye henüz İsveç ve Finlandiya''nın NATO üyeliğine sadece "çekincelerini geri çekerek" "onay verebileceğinin" mutabakatını imzalamıştır. Yani kesin olarak "evet" dememiştir. Zaten karar TBMM''de de onaylanarak yürürlüğe girecektir. Türkiye özellikle İsveç ve Finlandiya''da Türkiye''nin aleyhine faaliyet gösteren PKK''lı teröristler konusunda taleplerde bulunmuştur. Mutabakat metninde İsveç ve Finlandiya ile bu konuda işbirliğine gidileceği zapta geçirilmiştir. Yalnız bu iş nasıl olacak tam anlamak zor. Çünkü sözkonusu bu PKK''lı teröristlerin hemen büyük çoğunluğu İsveç vatandaşı olmuş kimselerdir. İsveç kendi vatandaşını teslim eder mi? Öte yandan Türkiye ve İsveç''in "terörün tanımı" konusunda farklı algılamaları var ve bu durum her iki ülkenin ceza yasalarında da farklı müeyyideler ile belirtiliyor. Diğer bir mesele de sözkonusu teröristleri teslim alanında işbirliği yapılması mekanizmasının İsveç ve Finlandiya''nın NATO''ya katılmasından sonra işletileceği meselesidir. Bu durum da açıklığa ve netliğe kavuşmalıdır. Mekanizma Türkiye''nin "evet" demesinden önce hayata geçirilerek işletilmelidir. Bu konuda Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan''ın açıklamaları gayet tutarlı olarak değerlendirilmelidir. Yani tatmin edici sonuçlar görmez isek "evet demeyiz" vurgusu önemlidir. Tabii Türkiye NATO kartı ile daha fazla talepte bulunsa idi belki daha farklı sonuçlar da elde edebilirdi. Şöyle ki; Türkiye Kıbrıs''ın tanınmasını, Doğu Akdeniz''de kendi Münhasır Ekonomik Bölgesinin (MEB) ilanı ile kabulünü, Suriye sınırımızdaki PKK/PYD örgütünün tehdidinin bertaraf edilmesini ve Suriye''de 30 km. derinliğinde bir güvenli bölge tesisine karşı çıkılmamasını, Ege Denizinde uluslararası anlaşmalar gereği silahsız ve askersiz olması gereken adalardan Yunanistan''ın askeri varlığını çekmesini vb. haklı taleplerini masaya sürebilirdi. Ha, bunlar olur olmaz, ya da bir kısmı olur ayrı konu. Ama bu taleplerde bulunmanın Türkiye''nin milli menfaatlerine uygun olacağı açıktır. Türkiye henüz onay vermemiştir. Yani NATO kartını hala elinde tutmaktadır. Benzer bir örnek verirsek Yunanistan Makedonya''nın Avrupa Birliği üyeliğine kabulünü veto etmişti. Tam 21 yıl süren bu veto sürecinde Yunanistan Makedonya''nın adını Kuzey Makedonya olarak değiştirtmiş, hatta Makedonya Ordusunu bile kendi istediği biçimde dizayn etmişti. ABD Rusya''nın genişleme isteğine set çekmek amacı ile Avrupa''da NATO''yu genişletmek istemektedir. Bu konuda kendi askeri gücünü de Avrupa''ya yerleştiriyor. Askeri personel sayısını arttırıyor, İngiltere''ye ek olarak 2 filo F-35 gönderiyor, İspanya''yı iki firkateyn ile takviye ediyor, Polonya''ya da kalıcı bir karargâh kuruyor. Bütün bunları yaparak Rusya''nın genişleme projesini durdurduktan sonra ABD asıl gücünü Güney Pasifikte konuşlandırma çabasındadır. Zira 2030 a kadar bu konuşlandırmayı gerçekleştirerek Çin''in yayılmasının önünü kesmeyi planladığı bilinmektedir. ABD''nin Ortadoğu''daki bir kısım terör gruplarını Orta Asya''ya göndermesinin sebebi de Çin''in "bir kuşak- bir yol" projesinin önünü kesmektir. Çünkü Çin muazzam ticaret hacmi ile ABD''nin en büyük rakibi konumundadır. Ayrıca Yuan''ı küresel rezerv para olarak ilan edeceğini açıklaması bile ABD''yi hoplatmıştı. Zira bu yüksek ticaret hacmi ile Yuan''nın küresel rezerv para olması doların çökmesi anlamındadır. Doların çökmesi demek ise ABD''nin çökmesi demektir. İşte bu nedenlerle ABD NATO vasıtası ile bir an önce Avrupa''yı güvenceye almak gayretindedir. Avrupa''yı güvenceye almanın anahtarı ise Türkiye''dir. Kendi değerimizi iyi bilmemizde yarar vardır.

        

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları