Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Nasıl oluyor?

Bir haftadır necip medyamızda okuduğumuz habere göre ilginç bir olayı öğrendik. Habere göre “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında, KOM Daire Başkanlığı, İstanbul Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı (MASAK) ile Vergi Denetim Kurulu Başkanlığı görevlilerinin birlikte yürütülen kara para soruşturmasında 132 milyon dolarlık vurgun ortaya çıktı. İstanbul merkezli dört ilde düzenlenen operasyonlarda, kara para akladıkları gerekçesiyle haklarında gözaltı kararı verilen SBK Holding ve alt şirket yöneticisi 19 kişiden 10'unun gözaltına alındığı öğrenildi. Kara para operasyonunda şirketlerin çoğunun hayali olduğu ortaya çıkarken, yapılan çalışmalarda; SBK Holding A.Ş.'nin sahibi olan Sezgin Baran Korkmaz ile aralarında yabancı uyruklu şahısların da bulunduğu 19 şahsın kara para akladıkları, MASAK ve kolluk incelenmesine yakalanmamak, paranın izinin sürülememesi amacıyla şirketler arasında gerçekte mal/hizmet alımı olmamasına karşın yüksek montanlı para transferlerinin gerçekleştirdikleri tespit edildi.” Sonrasında hukuk mercilerince Sezgin Baran Korkmaz’ın ve birlikte organize hareket ettiği 13 kişinin mallarına mahkeme kararı ile el koyulduğu, yapılan polis aramalarında hem şirkette hem de kişinin evinde cep telefonlarının, bilgisayar serverlerinin yakılarak imha edilmeye çalışıldığı haberler arasındaydı. Lakin burada asıl sorun Sezgin Baran Korkmaz ve organizasyonun ABD’yi dolandırdığı ve kara para akladığı yönünde olan bilgilerdi. ABD’de Utah Federal Savcılığı, mahkemeye başvurarak iş insanı Sezgin Baran Korkmaz'ın (SBK) Türkiye'deki varlıklarının ABD tarafından geri alınmasını talep etmişti. Kingston Kardeşler’in ABD Hazinesini dolandırarak elde ettiği yarım milyar dolar civarındaki teşviklerin en az 134 milyon dolarının Türkiye'ye gönderildiği görülmüş, iki kardeş de (Sezgin Baran Korkmaz’ın ortakları olan Jacop Ortell Kingston, İsaiah Kingston ) mahkeme süresince haftalarca şahitlik yaparak suçlarını itiraf etmiş ve mahkûm olmuşlardı. ABD’nin Sezgin Baran Korkmaz ve ekibi ile ilgili talebi üzerine ve ABD’de süren dava ile ilgili olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçmiş geçen eylül ayının sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen bir “kara para soruşturması” kapsamında 10. Sulh Hâkimliği tarafından Sezgin Baran Korkmaz’ın da aralarında bulunduğu 14 kişinin mal varlıklarına el konulmuştu. Bu karar 17 Ekim’de kaldırıldı. Önceki gün de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü “kara para aklama” soruşturması kapsamında Sezgin Baran Korkmaz’ın da aralarında bulunduğu 19 kişi hakkında gözaltı kararı çıkarıldı. Sezgin Baran Korkmaz’ın 132 milyon dolarlık kara para akladığı iddia ediliyordu. SBK Holding binalarına, evlere baskınlar yapıldı. Ancak hakkında yurt dışına çıkış yasağı bulunduğu öne sürülen Sezgin Baran Korkmaz’ın operasyondan günler öncesinden yurt dışına kaçtığı ortaya çıkıyordu. Buraya kadar yazılanlar bizim için sadece haber ve kriminal bir durum. Devletin kolluk kuvvetleri, yargısı var gereğini yaparlar. Bizim üstünde durmak istediğimiz başka bir şey. Sezgin efendi 1977 doğumlu yani 43 yaşında bir adam. Kars’ın Digor ilçesinden kalkmış İstanbul’a gelmiş. Adamın ilkokulu bitirip bitirmediği bile meçhul. 20’li yaşlarda ticarete başladığını kabul edelim. Ondan önce de gariban ayakkabı boyacılığı yapıyormuş. Sonra bir bakıyorsunuz bir anda şirketler, holdingler, Bora Jet uçak şirketi ve filosu, yatlar, köşkler, araçlar, milyon dolarlara sahip olmuş 43 yaşında sıradan bir adam. Adam ayakkabı boyacısı, sonrasında kullandığı yat yüz milyon dolarlık. İyi iş değil mi? Bu hikâye sizce hayatın olağan akışına uygun mudur? Bizce bırakın uygunluğunu, büyük haramsız ve yasal biçimde olması imkânsızın da ötesindedir. Ha, piyangodan milyon dolarlar çıkar ya da atadan dededen binlerce dönümlük araziler kalır veya çok dahi bir adamdır (!) tüm insanlığa bir buluş armağan eder onlara eyvallah. Yani meşru bir kaynağı olur o zaman kimse bir şey diyemez. Adama bakıyorsun anada yok, babada yok, kıt kanaat geçinmişler zar zor büyümüş, sonra bir bakıyorsun adam 20 sene sonra trilyonların sahibi olmuş. Enstein bile olsa ömür boyu çalışarak böyle bir serveti yapamaz. İyi de bu adam bunları tek başına mı yaptı? Mafya yöntemleri ile yani haram yolla da olsa yine hiç kimse tek başına bu kadar kısa sürede bu kadar varlığa ulaşamaz. Zaten haberlerden de görüldüğü üzere uluslararası bir çete oluşturmuş. Tabii içeride üyeleri var mıdır, varsa kimlerdir bunları bilemeyiz. Varsa ortaya çıkarmak da yargının görevidir. Ama Sezgin efendinin yaptığı en büyük hata; bir tek cent’in bile hesabının titizlikle sorulduğu ABD gibi bir ülkeyi yüz milyonlarca dolar tokatlaması, kara para aklaması ve ABD hazinesini zarara uğratması. Bizce Sezgin efendi bundan sonra dünyanın neresine kaçarsa kaçsın hiç şansı yok. CIA vb. ABD kurumları eninde sonunda kulağından yakalayıp paketlerler. Bugünkü teknoloji ile adam Borneo ormanlarına kaçsa yakalanma süresi en fazla bir aydır. Sezgin efendi çok ters bir yere hacet görmüş. Biz burada suçluluğu yargı kararı ile kesinleşmemiş hiç kimseye suçlu demiyoruz. Sadece medyada çıkan bu haberler eğer doğru ise ne gibi sonuçları olabileceğini yorumluyoruz. Çünkü bu işin Türkiye’ye zarar vermesi ve zaten ekşi olan ABD ilişkilerinde yeni bir çıbanbaşı oluşturması riski de mevcuttur. Bu adam yüzünden ABD’de ülkemize atılan çamurlara bir de “kara para aklama” gibi bir yapıştırma dünya kamuoyu ve iş dünyası nezdinde sıkıntı yaratmaz mı? Bu tür adamlar yalnız kendilerine değil ülkelerine de zarar veren adamlardır. Böylesi adamların varlığı toplumların bir kesiminde ahlak kavramının eksikliğinin de net görüntüsüdür. Ahlak kavramını sadece inanç değerleri içinde algılamak eksik olur. Ahlak, hangi dine, inanca mensup olursa olsun aynı zamanda kişilikle yani ailenin yetiştirmesi ile ilgili bir olgudur. Bir dönem FETÖ’cüler için “alnı secdeye değen kişilerdir, ahlaklıdırlar.” diyorlardı ama bu ülkeye yapmadıkları kötülük kalmadığı gibi 251 şehidimizin kanı da ellerinde kaldı. Üstelik bu adamlar her türlü soygunu, hileyi yapmaktan da geri durmadılar. Bu adamlar için “Müslüman” sıfatını kullanmak bile yüce dinimize yapılan bir saygısızlık olmaz mı? Çünkü gerçek Müslüman iyi ahlak sahibidir. Kalbinde Allah korkusu vardır. Harama el uzatmaz, kul hakkı yemez. Başkasının malını, mülkünü çalan, üstüne çöken haram ve kul hakkı yemiş olmaz mı? Bunları yapanlar gerçek Müslüman değil sadece öyle gözükenlerdir. Yüce Rabbimiz diyor ki; “Bana benim haklarımla gel, ben affederim, affım sonsuzdur, bağışlarım ama kullarımın hakkı ile gelme. Onların hakkını ben bağışlamam.”  Ülkemizdeki en büyük sorun toplumun en azından bir kısmında ciddi bir ahlak çöküntüsünün olmasıdır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları