Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Misafirperverlik

Biz Türk Milleti olarak hem genlerimizdeki insani duygular hem de İslami inancımız gereği tarih boyunca görülmüştür ki misafirperver bir milletiz. Evimize gelen kim olursa olsun "Tanrı misafiri" deriz ve soframıza buyur eder ekmeğimizi paylaşırız. Darda, zorda kalan insanlara yardım etmek geleneğimizde vardır. Türkiye de, Suriye'de olan iç savaş nedeniyle yılladır Suriyelileri geçici barınma esası ile ülkeye kabul etti. Bu gün mevcutlarının 5 milyon civarında olduğu kamuoyunda konuşuluyor. Yakın zamandan beri de Afganistan'dan bir göç dalgası başladı. Şimdi de Afganlar Türkiye'ye geliyor. Gelsinler gelmesine de bu gelenlerin Türkiye için yarattığı risklerin de Türk halkı açısından bir endişe yaratmakta olduğu gözleniyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde bazı kavgalar oldu, yaralama vakaları oldu. Bir anlamda bunlar adli vaka olarak çok önemli olmayabilir ama toplu, gruplar halindeki kavgalar önlem alınmadığında ciddi kıvılcımlara dönüşebilir. O nedenle devletimizin gerekli önlemleri alması kaçınılmazdır. Alındığını da düşünüyoruz. Suriye konusu ile Afganistan konusu farklı tablolar içermektedir.

Suriye, Türkiye'nin sınır komşusudur ve Suriye'de kurulabilecek bir "sözde Kürt devleti" Türkiye'nin toprak bütünlüğüne doğrudan tehdittir. O nedenle Türkiye'nin Suriye olayında müdahil olması doğru ve doğaldır. Lakin Suriyeli sığınmacıların Türkiye'yi daimi mesken kabul etmeleri üreme oranları da dikkate alındığında Sayın Bahçeli'nin de özellikle vurguladığı gibi 15-20 yıl sonra demografik yapı açısından ciddi bir beka sorunu yaratabilir. O nedenle Türkiye'nin meşru Suriye hükümeti ile görüşüp, koşulları oluşturarak ve Suriyeli sığınmacıların güvenlik güvencelerini de alarak sığınmacıları tekrar Suriye'ye iade etmesi doğru bir yaklaşım olur. Afganistan konusu daha farklı bir görünümdedir. ABD geçmişte önce Rusya'nın ve günümüzde de Çin'in "hayat sahası genişlemesini" durdurmak, tek kutuplu dönemde ABD hegemonyasını sağlamak maksadıyla Afganistan'da Taliban'ı sonrasında da El- Kaide'yi yarattı, finanse etti, besledi, büyüttü sonra da şaibeli bir 11 Eylül ile dünyaya bunlar terör örgütüdür diyerek onlara savaş ilan etti. Günümüzde birçok cihatçı örgüt El- Kaide içinden çıkmış örgütlerdir. Taliban 20 yıldan fazla süren iç savaşta ABD'yi bir anlamda yenilgiye uğrattı ve bu gün ABD son askerini de Afganistan'dan çekiyor. Ancak hem Rusya'nın çevrelenmesi hem de Çin'in "Kuşak Yol" projesinin önünün kesilmesi açısından Afganistan'ın stratejik önemi büyüktür. ABD ilk ve tek örnek olarak NATO'nun 5.'nci maddesi ile Afganistan'a girdi ve şimdi İngiltere, Almanya gibi müttefikleri de dâhil hepsi geri çekildiler. Afganistan'da durum değişmiştir. Taliban hızla Afganistan'ı ele geçiriyor. Bu durum Afganistan'dan göçü de hızlandırıyor.

 

Genç ve savaşçı tipler

 

Özellikle Türkiye'ye hızlı ve ciddi bir göç var. Gelen Afganlılar genç, savaşçı tipler. Bu kişiler ABD ile birlikte Afganistan'da Taliban ile savaşan savaşçılar ve ABD bu kişileri Türkiye'den ABD'ye götüreceğini taahhüt etmiş. Ancak eldeki bilgi eğer doğru ise 20-25 bin kişinin götürüleceği yönünde. Yani bu savaşçıların büyük bir kısmının Türkiye'de kalması muhtemel. Üstelik bu kişilerin kimlik bilgileri de yok. Çünkü onları oradan getiren insan tacirleri kimliklerini alıyorlar ya da İran makamları alıyor. Bu kişilerin içinde Taliban militanlarının olabileceği de çok kuvvetli ihtimaldir. Şimdi TSK'nın Afganistan'da Kabil Havaalanını korunmasını üstlenmesi sözkonusudur. Gerek Sayın Cumhurbaşkanımızın gerekse Milli Savunma Bakanının açıklamalarına göre, Afganistan'da bulunduracağımız askeri gücümüz "muharip görev" yapmayacakmış. Bu iyi bir durum. Ancak Taliban terör örgütü birçok alt gruptan oluşuyor ve yekpare bir yapıya sahip değil. Bu alt gruplardan birisi Kabil Havaalanına ve Mehmetçiğe saldırırsa bu durumda Mehmetçiğin kendini koruma adına "meşru müdafaa hakkını" kullanması ile karşılık vererek çatışmaya girmesi Mehmetçiğin doğrudan "muharip güç" haline dönüşmesini sağlayacaktır. Bu durum ciddi risk teşkil eder. Afganistan'da öngörülemeyen riskler de mevcuttur. Katlanılabilir risk oranı yüksek görünmektedir. Oradaki bir çatışmanın tırmanan gerginliğinin Suriye ve Türkiye içinde türevlerinin karşımıza çıkması ihtimali vardır. Askeri harekâtların iki temel kriteri bekaya ve refaha katkı sağlamasıdır. Devletimizin bunu da değerlendirdiğini düşünüyoruz. Çünkü Afganistan'da ABD, Rusya, Çin vb. adına hareket edebilecek vekiller olacağı gibi sözkonusu vekillerin açık kapı politikası ile Türkiye içine girmiş olmaları da muhtemeldir. Zira kimliğe dayalı değil beyana dayalı kayıt almaktayız. O nedenle gelen Suriyeli ve Afganlılar ile ilgili kesin bilgilerin olması pek mümkün gözükmüyor. Cihat Yaycı Paşa'nın başında olduğu TÜRK DEGS/TURK MAGS kuruluşunun analizinde aynen açıkladığı üzere "Dünyadaki eroin üretiminin %90'ı Afganistan'da gerçekleşmektedir. Bu uyuşturucu Balkan rotası yani Türkiye üzerinden Avrupa pazarına ulaştırılmaktadır. Afganistan'dan Türkiye'ye gelen sığınmacı akını Türkiye'yi narko-terör anlamında ciddi bir riskle karşı karşıya bırakabilecektir. Kayıtsız göç beraberinde espiyonaj tehlikesini de kuvvetlendirmektedir.  Örneğin İran'ın, Afganistan ve Pakistan Şiilerinden oluşan Fatimiyyun ve Zeynebiyyun adlı tugayları bulunmaktadır. Bu askerler İran'ın farklı ülkelerdeki vekil gücünü hatta casuslarını oluşturmaktadır. İran; Suriye, Lübnan, Yemen gibi ülkelerde bu kitleleri yoğun biçimde desteklemekte ve fonlamaktadır. Türkiye'nin stratejik durumu ve Suriye'deki pozisyonu baz alındığında, İran'ın Afgan göçünü kendi emelleri için kullanması da olası gözükmektedir. Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyetinin demografik yapısının bozulmasına en geç 10 yıl içinde etkisi görülebilecektir. Bambaşka diller konuşan, kültür farklılıkları olan, bu toprakların kazanılmasında soy geçmişlerinin hiçbir katkısı olmayan büyük etnik topluluklar oluşacaktır. Bu durum birlik ve bütünlük için beka sorunu haline dönüşecektir… Bu göç sorununa karşı acil ciddi güvenlik önlemleri alınmalı, sınırlardan girenler kaydedilmeli, gayri hukuki giriş yapanlar ise sınır dışı edilmelidir." diyor Cihat Yaycı Paşanın başında bulunduğu TÜRK DEGS/ TURK MAGS kuruluşu. Tabii bir de gelen sığınmacıların Kovit 19 hastalığı taşımaları sözkonusu olabilir. Gelenlerin bir kısmının Korona hastası olmaları halinde bu durum ülkemizde sağlık sorununu da arttırır ve Sağlık Bakanlığının bunca emeğini zayıflatabilir. Sınırdan girişte gerekli testler ne ölçüde yapılıyordur bunu da bilemiyoruz. Sonuç itibariyle dedik ya; devletimiz tüm bunları değerlendiriyor ve önlemlerini alıyordur muhakkak. Aksi halde çok ciddi güvenlik ve sağlık sorunları ile karşı karşıya kalabiliriz. Unutmayalım ki Anadolu'da atalarımızdan kalma bir söz vardır; "fazla misafir ev yıkar." derler.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları