Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Mesele bugünün meselesi değildir Mesele sistemin çarpıklığı

Bu arada bir "bankerlik müessesesi" icat edildi, emekliler evini sattı. Paralarını götürüp bankerlere yatırdı. Bankerler de aldıkları parayı işleterek yüksek faizle aylık vermeye başladılar. Böyle bir sistem devreye girdi. Millet de bu işi sevdi, zira iyi para veriyorlardı, ikinci bir maaştı. Ama bir üretim karşılığı olmayan bu saadet zinciri bir yerde göçüverdi. Bir müddet sonra adamların çoğu paralarla birlikte ya battı ya kaçtı. Bu süreçte yeni kazanç yolları da imtiyazlı bir kesimin önüne hızla açılıyordu.

Siyasi iradenin etrafında "Papatyalar" diye bir grup oluşmuştu. Papatyaların görünürdeki amacı "sosyal yardımlar" gibi görünse de eğlenceler, yemekler, balolar, toplantılar, geziler arada bir de sosyal yardımlar ile sürekli gündemde idiler. Devletin bütün imkânları Papatyalara tahsis edilmişti. Hepsi için diyemeyiz ama Papatyaları oluşturan pek kıymetli mümtaz hanımefendilerin önemli bir kısmının esas amaçları, eşlerinin şirketlerine ballı ihaleler kazandırmaktı. Bu dönemde ekonomimize "Hayali ihracat" adı altında yeni bir ticaret yöntemi kazandırıldı. Büyük bir hayali ihracat furyası başlamıştı. Adam gömlek ürettim, ihracat yapıyorum diyor, kumaş parçaları, kıtıkları kolilere dolduruyor, gümrükten kontrolsüz geçen bu koliler tekstil ihracatı diye yabancı ülkeye gidiyor ve orada yakılıyordu. Adamın önceden yurt dışına gönderdiği dövizi de yurt dışından ülkeye geri geliyordu sanki bu ihracattan olan gelirmiş diye. Lakin bunun karşılığında o dönem icat edilen "vergi iadesi" adı altında milyonlarca lira devletin hazinesinden çıkıp bu adamların ceplerine giriyordu. Yani devlet bir biçimde bu yasal boşluktan yararlanılarak dolandırılıyordu. Tezgâh iyi kurulmuştu. Öte yandan bu imtiyazlı kesime "ihracatı teşvik kredileri" dağıtılıyor, bunlarla süper lüks evler, yatlar alınıyor ihracat yapmış gibi gösteriliyordu. Ülkeye dışarıdan gelen döviz filan yoktu. Para transferleri ile döviz girmiş gibi gösteriliyordu. Ballı yaşam harika gidiyordu.

Dışa açılmak, modernleşmek, gelişmiş ekonomi kısacası Neoliberal ekonomi bu idi. İnsanlara deniliyordu ki; "Eskiden cebinde bir dolar olsa hapse giriyordun. Şimdi cebinde dolar var ama bir şey olmuyor. Türk parasını korumak da neymiş? Bunlar çağ dışı ekonomide kaldı." Necip halkımız da 'ya bak doğru söylüyor' deyip inanıyordu. Sonuçta Türkiye, bugün girdiği ekonomik sıkıntıların içine yıllar süren böyle bir hikâyenin sonunda düştü. Kısacası hiçbir şey durup dururken kendiliğinden olmadı. O nedenle "mesele bugünün meselesi değildir". Nitekim kurulan bu çarpık sistem sonucu Türkiye çeşitli defalar ekonomik krizlerle karşı karşıya kaldı. Bu çarpık sistem yalnız ekonomiyi değil Türk Milletinin kendine özgü birtakım değerlerini de yitirmesine sebep oldu. Benim memurum işini bilir, iş bitirici ol da nasıl olursan ol, köşeyi dön de nasıl dönersen dön zihniyeti, Türkiye'de onarılması çok zor ve uzun zaman isteyen değerler erozyonunu da beraberinde getirdi. Etik değerlerimizin bir kısmını ne yazık ki kaybettik. 2001 yılında esnafın başbakanlık önünde yazar kasa fırlattığını gün gibi hatırlarız. O yıllarda da Türk ekonomisi yine ABD'den ithal Kemal Derviş'in ellerine bırakıldı. Kemer sıkma politikaları uygulandı. Kemal Derviş de Emperyal gücün talepleri doğrultusunda ekonomiyi götürdü, sonuçta kalıcı ve verimli bir yapı yine kurulamadı. Necip medyamız adamı Türk kamuoyuna sempatik göstermek için adamın sevgilisini bile "Catherine Derviş yenge" diye bize yutturdu. Peki, bütün bu süreçleri bildikten sonra ne yapmak lazım? Çözüm nedir? Türkiye ekonomik sorunlarını nasıl aşar? Bu konu ile ilgili son yazımızda onu da anlatacağız. (Devam edecek)

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları