Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Medyanın etki ve sorumluluğu

Biz yapılan iş ne olursa olsun hayatta her işin bir sorumluluğu olduğunu düşünmüşüzdür. Yani bir iş yapıyorsan onun sorumluluğunu da alacaksın. Bu düşüncemizin her meslekte siyasetten ekonomiye, eğitimden sağlığa, spordan sanata, medyadan kültüre hayatın her alanında geçerli olduğu kanaatindeyizdir. Ülkemizin ekonomik açıdan çok sıkıntılı bir süreçten geçtiği hemen herkesçe ifade edilen bir gerçekliktir. Ekonomik süreçler eğer sıkıntılı geçen süreçler ise toplumda bazı gerginliklere sebep olabileceği hayatın doğal akışının bir yansımasıdır. Bu gerginlikler bir toplum için her zaman üzücü hadiselere sebep olabilir. O nedenle toplumun her kesiminin sorumluluk sahibi olması ve bu sorumlulukların icap ettiği biçimde davranması gereklidir. Zira bizim kuşak toplumsal çatışma süreçlerini yaşadı ve ülkemizin bu süreçlerden çok hırpalanmış, çok zarar görmüş olarak çıktığını gördü. İşte böylesi süreçlerde sorumluluk sahibi olarak yazdığı, yayınladığı her şeyi dikkat ve sağduyu süzgecinden geçirerek topluma sunması gereken kurumlardan biri de medyadır. *

Ülkemiz medyası ne yazık ki 40 yıldır birçok değerini kaybetmiş durumdadır. Etik kavramlar neredeyse artık yok sayılmaktadır. Bu doğru bir hal tarzı değildir. Biz vakit darlığından gazetelerin eklerine pek dikkat etmeyiz. Lakin geçen gün zaman biraz müsait olduğundan bir göz atalım dedik. Çok da şaşırdık. Türkiye'de çok bilinen bir gazetenin hafta sonu ekinde bir sayfada çoğunun isimlerini bile hiç duymadığımız, kimliklerini, yeteneklerini bilmediğimiz ama belli ki çok varlıklı ailelere mensup oldukları anlaşılan bazı genç hanımların nereden giyindiklerini, nereden aldıklarını yazan bir bölüm dikkatimizi çekti. Genç hanımların resimleri ile birlikte giydikleri ayakkabının, elbisenin, pantolonun markası ve fiyatları yazıyordu. Örneğin Nedo marka bir elbise 13.600 TL, Magda Butrym pantolon 10.000 TL, Raisa Vanessa elbise 22.320 TL, Miu Miu elbise 23.500 TL, Dolce Gabbana ayakkabı 17.200 TL, Raisa Vanessa ayakkabı 6.950 TL, Ganni ayakkabı 4.800 TL. gibi fiyat etiketlerini gösteriyordu. Öncelikle şunu söyleyelim; şükürler olsun biz hiçbir zaman servet karşıtı olmadık, olmayız da. Tam tersine Allah herkese çok daha fazla imkân versin. Lakin böylesi ciddi bir ekonomik kriz sürecinden geçerken, çöpten yiyecek toplayan vatandaşlar varken, etin kilosu 70-90 TL'ye, sütün kilosu 10 TL'ye, patatesin kilosu 5.5 TL'ye, beyaz peynirin kilosu 60-70 TL'ye vs. çıkmışken ve insanlar döviz kurlarındaki çok yüksek artışlar nedeniyle temel gıda ürünlerine bile ulaşmakta zorluk çekerken bir elbisenin, bir ayakkabının bu fiyatlarla bir kesim tarafından alındığını topluma deklare etmek ne denli doğrudur? Adam demez mi bak kardeşim görüyor musun ben eve ekmek peynir götürürken zorlanıyorum ya da götüremiyorum, şu kişi benim 6-7 aylık maaşımla bir elbise alıyor? Bu duygu toplumun önemli bir kesiminde ruhsal yaralanmalara yol açmaz mı? E, ne olur kardeşim bunları magazin haberi diye basmasan? Kıyamet mi kopar? Ha bu arada sosyeteden birçok kişinin o magazin sayfalarında çıkmak için maddi gayret ve memnuniyet gösterdiklerini de az çok biliriz. Biz o gazetenin genel yayın yönetmeni olsa idik ülkemizin bu günkü ekonomik koşullarında o bölümü gazetede asla yayınlamazdık, en azından geçici süre ile kaldırırdık. Tabii o genel yayın yönetmeninde ya da magazin haberleri müdüründe bunu düşünebilecek zihinsel yapı var mıdır onu da bilemeyiz? Hani gelir düzeyi düşük olan fakir kesimin de duygularını düşünmek açısından. İşte sorumlu medya bizim gözümüzde bunları düşünüp ya kardeşim bu koşullarda böyle şeyler yayınlanır mı diyebilen medyadır. Böylesi bir davranışın ekonomik kriz ile mücadele eden her siyasi iradeye de sosyolojik bir destek sağlayacağı kuşkusuzdur. Bir haber gördük, Erasmus programı ile Türkiye'ye gelen bir öğrenci şöyle diyor; "Fransa'da özel okula gittiğimiz halde günlük kıyafet giyip toplu taşıma aracı kullanıyoruz. Türkiye'de diğerlerinden daha zengin olan bir kesim var ve bunu göstermek istiyorlar." Yabancı bir öğrencinin ilginç bir tespiti. Gösteriş, kültürel zayıflığı yansıtma halidir derler.

Rahmetli Babaannem Büyükbabama Yıldız Sarayından çıkarak gelin olmuş, insanın gördüğünde ceketini ilikleme ihtiyacı hissedeceği muhteşem bir Osmanlı Türk hanımefendisi idi. Babaannemin babası Yıldız Sarayında bir yüksek memurmuş. Rahmetli Babaannemin bizi yetiştirirken sıkça söylediği bir sözü vardı; "Oğlum unutmayın zenginlik bağırır, servet fısıldar." derdi. Çocukluk yıllarımızda bunu pek anlamazdık, babaannem de ne diyor filan derdik ama ilerleyen yaşlarımızda rahmetli Babaannemin çok doğru söylediğini gördük. Tamam, tabii ki lüks yaşam da çok kazanan insanların en tabii hakkıdır. Ancak medya en azından toplumun içinden geçtiği şu sıkıntılı ekonomik süreçte kör gözüm parmağına der gibi insanların gözüne bu "zenginlik bağırmalarını" sokmasa bizce sorumlu bir yayıncılık tavrı göstermiş olur. Medyanın her alanı sorumluluk duygusu ile hareket etmelidir.

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz günlerde sosyal medya ile de ilgili önemli açıklamalar yaptı. Sosyal medya kuşkusuz tüm dünyada önemli bir platformdur. Tabii ülkemizde de yoğun biçimde kullanıyor. Hukuk düzleminde biz hep şunu savunmuşuzdur; yaptığımız hiçbir iş başka bir kişiye zarar vermemelidir. Kişiler sosyal medyayı kullanırken de bir başka kişinin haklarını çiğnememelidirler. Çünkü yakın geçmişte birçok masum insanın yalan yanlış sosyal medya iftira ve karalamaları ile ne kadar büyük mağduriyetler yaşadığı tüm toplumun hafızasındadır. Doğruluğu kesin ve ispatlanabilir olan haber ve bilgiler kişilerin kişilik haklarına ve devletin milli güvenliğine, ulusal çıkarlarına zarar vermediği müddetçe tabii ki konuşulabilir, paylaşılabilir, bilgi alışverişinde bulunulabilir, haberleşilebilir. Ama toplumu galeyana getirecek provokasyon amaçlı yalan yanlış haber ve bilgiler, yine bireylerin kişilik haklarına, ulusun milli çıkarlarına, devletin güvenliğine zarar verebilecek haber ve bilgiler sosyal medya platformlarında katiyen paylaşılmamalıdır. Bu tür davranışlar genel kamu düzenini de bozabileceğinden doğal olarak devletin kamu düzenini korumak açısından yasal yaptırımlar uygulaması da kaçınılmaz olur. Özetlersek ister genel medyada isterse sosyal medyada olsun tüm medya yapımcı ve kullanıcıları son derece sorumluluk içinde ve duyarlı hareket etmek zorundadırlar. Bu aynı zamanda iyi vatandaş olmanın da bir koşuludur.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları