Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Kara leke - çuval olayı

Birkaç gün önce medyamızda Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral Hilmi Özkök'ün ( Nam-ı diğer Soğan Doğramayan Paşa) 4 Temmuz 2003 deki  "Çuval Geçirme Olayı" nedeniyle bir gazeteye verdiği röportaj vardı. Açık ve baştan söyleyelim ki; Kuzey Irak'ta 4 Temmuz 2003'de Kahraman Türk Ordusu'nun en seçkin unsurlarından olan "Bordo Bereli" timin başına çuval geçirilerek esir alınması sırasında bilinen hiçbir tepkiyi vermeyerek Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda oturmuş olmak bile insanın torunlarının yüzüne bakamaması için yeterli bir ayıp, bir yüz kızarması vesilesidir. Tabii bilemiyoruz her insan da o ayıbı hissedebilecek bir yapıya sahip midir? Herkes farklı farklıdır.  Biz inanıyoruz ki böyle bir olay Japon askerlerine yapılmış olsaydı, onların komutanları mahcubiyetten hara-kiri yaparlardı ve o mahcubiyetle asla yaşayamazlardı. Üzerinden 17 yıl geçti. Ne olmuştu 3 Temmuz 2003 sabahı Süleymaniye kentinde? Barzani çapulcusunun kontrolünde olan Süleymaniye kentinde 150 civarında ABD askeri, Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesinde olan bir Timimizin bulunduğu karargâhı bastı. Başlarına çuval geçirip Bağdat'a götürdü. Askerlerimiz orada bir hafta rehin, bir anlamda tutsak olarak tutuldu. Tabii röportajda Özkök söylemiyor, ama o tarihlerdeki medyada çok yazıldı; ABD askerleri Barzani çapulcuları ile geliyorlar. Hatta içlerinde baskını görüntüleyen Barzani'nin bir akrabası da var. ABD'liler daha sonra kendilerini Peşmergelerin yanılttıklarını filan söylemişlerdi, ama hikâye tabii. 4 Temmuz 2003 baskını ABD'nin TBMM'de tezkere geçmediği için Türk Ordusu'ndan intikam alma, aşağılama ve daha sonrasındaki FETÖ Ergenekon - Balyoz operasyonlarına zemin hazırlama ve TSK'nın refleks ve tepkilerini ölçme operasyonu idi. Ama ABD gerçekte çuvalı bir ordu - millet olan Türk Milleti'nin başına geçirdiğini düşündü hep. Yani bu hakaret TSK'nın nezdinde aziz Türk Milleti'ne yapılmış, gerçekte de Türk Milleti'nin refleksleri test edilmişti. (Ancak ilerleyen yıllarda ABD yanıldığını anladı, çünkü aziz Türk Milleti de 15 Temmuz'da çuvalı ABD'nin kafasına geçirdi!) Biz 3 Temmuz Çuval Olayı'nda Özkök'ün doğru söylediğine kesinlikle inanmıyoruz. Başından beri de inanmadık. Özkök bu işlere uzak olanları inandırabilir, ama bilenleri asla inandıramaz. Kahraman Türk Ordusu'nun içine sızmış asker kılıklı FETÖ teröristleri hariç, hiçbir Türk askeri başına çuval geçirilmesine izin vermez. Hele hele o askerler Türk Özel Kuvvetleri mensubu "Bordo Bereliler" ise. İzin vermedikleri gibi o çuvalı geçirmeye kalkanı da oldukları yere gömerler. Bizim o dönemdeki bilgilerimize göre zaten olay hemen birkaç dakikada olup bitmiyor. ABD askerleri bir müddet bizim Tim'in olduğu binanın kapısında bekliyorlar, bizimkiler her zaman gelip gittikleri gibi gelmediklerini anlıyorlar, zira yaklaşık 100 küsur kişilik bir kuvvetle geliyor ABD'liler. Bizim askerlere teslim olmalarını söylüyorlar. Bizim Tim çatışma pozisyonu alıyor ve Genelkurmay ile temasa geçiyor. Epey müddet süren görüşmeler sonucunda, artık ne emir verildiyse (!) silahlarını bırakıp teslim oluyorlar. Açık ve net söyleyelim; dedik ya asker kılığındaki FETÖ teröristi değilse, hiçbir Türk askeri silahını bırakıp ABD askerine teslim olmaz. Nitekim oradaki Tim'imiz de o esnada çatışmaya hazırlanıyor. (Hatta bu durum o dönemde Tv dizilerinde, filmlerde bile konu olmuştu.) Biz biliyoruz ki o Tim'deki 15 asker şehit olurdu, ama oraya gelen 100-150 ABD askerini de oraya gömer, beraberinde götürürdü. Ama ne olduysa oldu ve teslim oldular! Soğan Doğramayan Paşa röportajında diyor ki; "Bence Özel Kuvvetler'in Irak'ta başında bulunan komutan doğru karar vermiştir. Şayet bu kararın alternatifi uygulansaydı, olabilecekleri anlayanın takdirine bırakıyorum." Olabilecekler ne olurdu Paşa ne olurdu? Büyük ihtimalle ABD'liler sana çok fena kızarlardı. Ama 5 bin yıllık Büyük Türk Milleti ve 2500 yıllık Kahraman Türk Ordusu'na böyle bir kara leke sürülmemiş olurdu. İşte olabilecek bu dur. Hâlbuki Türk Askeri'ne askerlik mesleğine başlarken ettirilen bir yemin vardır ve her gerçek Subay mezara girinceye kadar bu yemine sadık kalır. Şöyle der o yemin: "Barışta ve savaşta, karada, denizde ve havada, her zaman ve her yerde, milletime ve cumhuriyetime doğruluk ve muhabbetle hizmet, kanunlara ve nizamlara ve amirlerime itaat edeceğime ve askerliğin namusunu, Türk Sancağı'nın şanını canımdan aziz bilip icabında vatan, cumhuriyet ve vazife uğrunda seve seve hayatımı feda eyleyeceğime namusum üzerine and içerim." Orada namus ve şeref üzerine and içilir, ayran değil! Askerlik mesleği gerektiğinde vatanı ve milleti için hiç gözünü kırpmadan ölmeyi mecbur kılar. Biz eminiz ki Süleymaniye'deki 15 Subay-Astsubayımız da hiç tereddüt etmeden ölüme giderlerdi. Özkök Paşa gerçek bir komutan gibi davranabilseydi Türk Ordusu'nun onuru 3 Temmuz'da yere düşmezdi. Mustafa Kemal ne demişti: "Ben size taarruzu değil ölmeyi emrediyorum."  Özkök Paşa Mustafa Kemal'i azıcık dahi örnek alamamış ne yazık ki. Şimdi kalkmış filozofça demeç veriyor, ama asker gerçekçidir, bunu dahi anlamamış. Türk Milleti ve onun bağrından çıkan Ordusu bu çuval olayını asırlarca unutmayacaktır. Neyse ki bir süre sonra kahraman bir Türk Subayı çıkıyor da bir nebze olsun "çuvalın intikamını" alıyor. Tarih:19 Mayıs 2004,Yer: Kuzey Irak - Kopki T.Bölgesi. Şırnak-Uludere-Gülyazı'daki Tak.J.Snr. Alay Komutanı Kurmay Albay Aziz Ergen (bu konuyu yazdığı Kirli Ellerin İttifakı kitabında da anlatıyor) Kuzey Irak'ta kendi Alayına ait olan ve PKK gözetlemesi yapan bir Tim'imizi tıpkı Süleymaniye'deki gibi başlarına çuval geçirerek 70 kişi ile götürmeye gelen bir ABD'li Albay ile koruması olan 5 CIA Peşmergesini orada tutukluyor, kafalarına çuvalı geçirerek Alaya getiriyor, çırılçıplak soyarak arama yapıyor, sorguluyor. Tabii olayı da derhal Ankara'ya rapor ediyor. O dönemde Jandarma Genel Komutanı olan (merhum) Orgeneral Aytaç Yalman'dan dünyanın azarını işitiyor. ABD'lileri derhal serbest bırakması emri veriliyor. Telefonda konuşan Yalman, ABD'li Albay'a "Yavrum Martin bir şeyin var mı, iyi misin?"  filan diyor. Meğer o ABD'li Albay Martin, Yalman'ın Harp Akademileri'nden öğrencisi imiş iyi mi? Kurmay Albay Aziz Ergen bu nedenle Hilmi Özkök döneminde Jandarma Gn. K. Yalman'dan gördüğü baskıyı açık açık anlatıyor. Beyaz Enerji ve Balina Operasyonları'nı da yapan Albay Ergen kısa bir müddet sonra "Generalliğe terfi ettirileceğine" istifaya zorlanıyor. Ayrıldıktan sonra da o dönemde FETÖ'nün terörist savcılarının kumpası ile "Şemdinli İddianamesi"ne sokulup 37 Subay ile birlikte yargılanıyor. Şimdi kimse kimseyi yemesin, gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları