Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

                                     IRAK'IN KUZEYİ KARIŞIYOR MU?

Epey zamandır Kerkük ile ilgili önemli gelişmeler oluyor ve birkaç gündür de muhtelif platformlarda bu seslendiriliyor. Ne olduğuna bakacağız, ama bu işlerin bir bütünlük çerçevesinde geliştiğinin altını çizmeliyiz. Yani Irak'ın kuzeyinde olanlar ile ABD'nin Dedeağaç'a bu ay içinde bir seferde görülmemiş büyüklükte bir yığınak yapacak olmasını, 120 helikopter ve bin askeri araç göndermesini birbirinden ayrı düşünemeyiz. Düşünürsek stratejide hata yaparız. Stratejide yapılan hata da sonradan yapılacak taktik düzletmelerle asla değiştirilemez ve kaybetmeye sebep olur. Bunu unutmamak lazım. Stratejik güvenlik planlamalarında "emareler" çok ciddi anlamlar taşır. Emarelerin yüzde doksanı da açık istihbarattan yani gazetelerden, televizyonlardan herkesin gördüğü göz önünde olan olaylardan vb. çıkarılan bilgilerdir.

Şimdi soru; Yunanistan'ın Edirne sınırından Dedeağaç'a kadar arazide birçok alana demir kazıklarla bariyerler yaptığı söyleniyor. Eğer bu doğru ise Yunanistan neden böyle bir iş yapıyor? Neden ve ne için? Geçtiğimiz günlerde Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKYB)'nin Etnik Gruplardan Sorumlu Bölge Bakanı ve Irak Türkmen Cephesi Yürütme Kurulu Üyesi Aydın Maruf, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu ile bir görüşme gerçekleştirdi. Çavuşoğlu "Maruf ile Irak'taki gelişmeleri ele aldıklarını ve her daim Türkmen kardeşlerimizin yanında olduğumuzu" ifade etti. Maruf ise "Görüşmede Irak'ta Türkmenleri'nin durumunu, Irak'ın istikrarını ve Türkiye ile Irak Kürdistan Bölgesi arasındaki ilişkilerin geliştirilmesini ele aldıklarını" açıkladı. 'E, bunda ne var*' diyeceksiniz. Yaycı Paşaya göre diplomatik bir sorun sözkonusu. Şöyle ki bu konuda Cihat Yaycı Paşa şunları söylüyor; "Irak'ın kuzeyine Irak Kürdistan Bölgesi diyen biri Irak Türkleri'nin ve Türkmeneli'nin temsilcisi olamaz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından da Irak Türkleri'nin temsilcisi olarak muhatap alınamaz." Ancak konu diplomatik sorunun biraz daha ötesinde görünüyor.

Irak Türkmenleri, genellikle birkaç büyük şehri ve bu şehirlerle bağlantılı küçük bölgeleri Türkmeneli'nin bir parçası olarak görüyorlar. Vatanlarının bir parçası olduğunu ifade ettikleri şehirler şunlar: Altınköprü, Badra, Bakuba'da, Diyala, Erbil, Khanaqin, Kifri, Kerkük, Kizilribat, Mendeli, Musul, Salahaldeen, Sancar, Tal Afar ve Tuzhurmatu. Dolayısıyla Türkmeneli bölgesi, güneyde Arap yerleşim bölgeleri ile kuzeyde işgalci terörist (PKK) Kürt bölgeleri arasında yer almaktadır. Kürt Bölgesel Yönetimi'nin Kerkük'ü Türkmenler'den arındırarak tamamen Kürt nüfusun hâkim olduğu bir kent haline getirmek için değişik uygulamalar yaptığı hatta Peşmergenin, Türkmenlere karşı baskı uyguladığı, 2003-2006 yılları arasında Tel A'far'da 1.350 Türkmenin öldürüldüğü, binlerce evin hasar gördüğü veya yıkıldığı bunun sonucunda da 4.685 ailenin yerlerinden edilmiş olduğu biliniyor. Hatta tapu dairesinin yakılarak, tapu kayıtlarının da imha edildiği bilinen bir gerçek.  

Birleşmiş Milletler raporlarına göre, KBY ve Peşmergeler kanunsuz bir şekilde Kirkürk'de polislik yapıyor, Türkmenleri, Arapları kaçırıyor ve işkenceye tabi tutuyor. Bütün bunlar başta Kerkük olmak üzere Irak'ın kuzeyinde Barzani güçleri tarafından yıllardır büyük bir asimilasyon politikasının uygulandığını ve bölgedeki Türkmenleri bölge dışına çıkartarak bölgeyi tamamen bir Kürt bölgesi haline getirme çabalarının açık görüntüsünü ortaya koyuyor. Talabani'nin 2017'de ölümünden sonra KYB içindeki krizin artarak devam etmesiyle birlikte, Peşmerge içindeki güç dengesi Barzani ailesinin başında bulunduğu KDP lehine değişti. Barzani, Peşmergede gücü ele aldıktan sonra Irak Başbakanı Mustafa el-Kazımi'yle yaptığı anlaşma sonucu 2017'de çıkmak zorunda kaldıkları Kerkük'e Peşmergenin yeniden dönüşünün zemini hazırlandı. Bahane edilen gerekçelerin başında gelen ise olası IŞİD saldırılarına karşı güvenliğin sağlanması idi. Peşmergenin Kerkük'e girmesi Irak'ın yeniden dizayn edilmesinin ilk önemli adımıdır. Bu işin odağında ise ABD, İsrail ve İran'ın olduğu açıktır. (İran Şii hilali ile ilgili politikası için işin içindedir.) Sınırların yeniden çizileceği iddialarının sürekli seslendirildiği bir Ortadoğu'da Türkmenler'den arınmış olan Kuzey Irak'ta Barzani'ye "Bağımsız Kürdistan"ı ilan etmesi için hem ABD'nin hem de İsrail'in olanca güçleri ile destek vereceklerine hiç kuşku yoktur. Çünkü ABD için tek bir hedef vardır, o da Ortadoğu'da İsrail'in güvenliğinin sürekli olarak sağlanmasıdır. 2017'de Mesut Barzani'nin freni patlatmış, bağımsızlık ilanına kalkmıştı. 'Erken öten horozun başı kesilmesin' diye sahibi ABD ona 'Sus' dedi, o da sustu ve işi erteledi. Peşmerge, 2017'deki "Kürdistan bağımsızlığı" referandumunda yaşanan krizin ardından Kerkük'ten çekilmişti. Şimdi ise 25 Kasım 2021 tarihinde Peşmerge ve Irak Merkezi Hükümeti'nin birlikte Kerkük'e girecekleri daha sonra ise asayişin Peşmerge güçlerine devredileceği seslendiriliyor.

Bu durum Peşmergenin Kerkük'ü ve havalisini teslim alması, bir biçimde Türkmenleri devre dışı bırakması demektir. O zaman da bu süreç Türkiye açısından ciddi bir beka sorununun hayata geçişinin ilk basamağı olarak değerlendirilmelidir. Çünkü yıllardır vurguluyoruz, Irak'ın kuzeyindeki bir "Bağımsız Kürdistan" Türkiye'nin toprak bütünlüğüne doğrudan ve büyük bir tehdittir. Yine aynı biçimde Suriye'nin kuzeyinde ABD'nin çok büyük desteklerle PKK/PYD'ye kurdurmaya çalıştığı "sözde garnizon Kürt Devleti- Batı Kürdistan" Türkiye'nin "toprak bütünlüğü" açısından doğrudan ve büyük bir tehdidi oluşturmaktadır. E, bütün bunları alt alta yazıp yanına Yunanistan'ın hızla silahlanmasını ve ABD'nin Dedeağaç yığınağını koyup bir de Doğu Akdeniz'i ilave ederek topladığımızda tablo tüm çıplaklığı ile ortaya çıkıyor zaten. Bütün bunları "karamsarlık olsun" diye yazmıyoruz. Yaklaşan tehlikeyi önceden görerek mevcut tehdide karşı gerekli önlemleri hızla alalım diye yazıyoruz. Eminiz ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti her türlü önlemi alıyordur. İşgüzarlık sayılmazsa biz de bir hatırlatalım istedik.

BİR DÜZELTME NOTU; Geçen tarımla ilgili yazımızda "Hasılmatik" sisteminin patentini Mitsubishi firmasının almak istediğini yazmıştık. Japon Mitsubishi firmasının böyle bir talebi olmadığı ve böyle bir ticari çalışmanın da yapılmadığını öğrendik. Talep başka bir sanayi devine aitmiş.  Düzeltir, okuyucularımızdan özür dileriz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları