Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi (II)

Geçen yazımızda İzmir''de bir hafta süren, yerli yabancı birçok akademisyenin, toplum bilimcinin, iş dünyası temsilcilerinin katıldığı İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi''nin ekonomi ile ilgili kısmını sizlerle paylaşmaya çalışmıştık. Bu yazımızda da kongrenin siyasi boyutu ile ilgili gözlem ve görüşlerimizi aktarmaya çalışalım. Aslında bilindiği gibi iktisat ile siyaset birbirlerinin mütemmim cüzüdürler. Her siyasetin bir iktisat politiği her iktisadi sisteminde uygulanabilirlik bulduğu bir siyasi sistemi vardır. O nedenle İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi''nin de bir siyasi zemini bu süreçte görüldü. Bu durumun somut hali Pazar günü yapılan Millet İttifakı Genel Başkanlar buluşmasında ortaya koyuldu. Genel Başkanlar buluşmasında CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakının 13''üncü Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener''i temsilen Genel Başkan Yardımcısı Ümit Özlale ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu birlikte kongrede oldular. Hemen burada dikkatimizi çeken Akşener''in aralarında olmayışı idi. İYİ Parti''nin içinde bir kesimin Kılıçdaroğlu''nun adaylığına karşı oldukları biliniyor. Özellikle de partide etkili bir isim olan Koray Aydın''ın ve Yavuz Aliağıroğlu''nun. Zaten Aliağıroğlu da iki gün evvel Meclis''te kameralar karşısında zehir zemberek bir açıklama yaptı. Akşener partinin içindeki kaynama nedeniyle kongredeki fotoğrafta yer almak istememiş olabilir. Kendisinin deprem bölgesinde olduğu ifade edildi. İyi de deprem bölgesine kongreye katıldıktan sonra ertesi gün de gidebilirdi. Kılıçdaroğlu kongrede yaptığı konuşmada özetle "İttifakın dört ayaklı stratejisi var, bu stratejinin ilk ayağı güçlü bir demokrasi, ikinci ayağı üretim, üçüncü ayağı güçlü bir sosyal devlet anlayışı, son ayağı ise sürdürülebilirliktir. İşimizin çok kolay olduğunu kimse düşünmesin. Gazi Mustafa Kemal Atatürk''ü ben hep iki temel ilkeyle anarım. Biri siyasi bağımsızlık, kendi sözleriyle ''Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir'' der. İkinci ilkesi ise ekonomik bağımsızlıktır. Bugüne kadar büyük sıkıntılar çektiğimizi biliyoruz. Ama öyle bir sistem, düzen kuralım ki kim iktidara gelirse gelsin en azından bir daha Türkiye bu tür krizlerle karşı karşıya kalmasın. 21''inci yüzyılın ekonomisi artık bilgi ekonomisidir. Hangi ülke bilgi üretirse o ülke hızla büyür ve kalkınır. Bilgiyi nerede üreteceğiz? Üniversitede. Bizim ittifakımızda üniversitelerde her türlü düşünce özgürce tartışılacak. Hiç kimse farklı düşündü diye atılmayacak. Üniversitenin ürettiği bilgiler sanayici tarafından elle tutulur metaya dönüştürülecek. Açık ve net söylüyorum. Başkalarının pazarı değil, üreten ve dünyaya mal ihraç eden bir ülke olacağız. 20''nci yüzyıl petrol yüzyılıydı 21''inci yüzyıl çip savaşlarıydı. Çipin nerede üretileceğine biz, yani insan karar verir. 21''inci yüzyıl Türkiye''sinin temel hedefi bilimde, sanayide çip üreten bir ülke olmaktır." dedi. Biz de hep söylüyoruz Türkiye''nin kalkınmasının temeli üretimdedir ve ürettiğini satabilmektedir. Üretmeden zengin olan bir ülke dünya tarihinde yoktur. Biz Sayın Kılıdaroğlu''nun dediği bilgi üretme ve bunu dünyaya pazarlama konusuna katılsak da Türkiye''nin zenginleşmesinin ve dünyada çok güçlü olabilmesinin imkânının elindeki muazzam "tarım silahından" geçtiğini düşünüyoruz. Özellikle de katma değeri yüksek ve ileri teknoloji ile üretilen tarımdan. Tabii ki bilgi üretmek dünya lideri ülkeler içine girebilmek için esastır ama unutmamak lazım ki geleceğin en büyük silahı gıda ve su olacaktır.

Kılıçdaroğlu''nun söylediği bir nokta da çok dikkatimizi çekti. Kılıçdaroğlu " Ulusal bir vergi konseyi kurulacak ve vergilerin nereye harcandığı her yıl yayınlanacak olan yayında tek tek gösterilecek yani her şey şeffaf olacak." dedi. Diğer bir nokta da TBMM de Bütçe Denetleme Komisyonu kurulması ve bu komisyonun başkanının Ana Muhalefet Partisinden olması hususu idi. Ali Babacan konuşmasında "Şeffaflık azaldığında ülke fakirleşiyor. Ekonomi için olmazsa olmaz en önemli iki kavram hukuk ve eğitimdir." Özgürlüklerden bahseden Ali Babacan "Cumhurbaşkanı adayımıza bir teklifim var, kazanınca yapacağı balkon konuşmasında ''Medya mensupları artık tamamen özgürsünüz. İstediğinizi yazıp çizebilirsiniz. Hâkimler siz de tamamen özgürsünüz. Kararlarınızı kanunlar ve vicdanınızla verin.'' demesini isteriz." dedi. Temel Karamollaoğlu "Adaletten başlayacağız. Ahlaki ve manevi değerler ihya edilmeden bir ülkede huzur olmaz. Devlet adalet üzerine inşa edilir. Dürüstlük mutlaka olacak. Şu anda ülkemizin sıkıştığı en büyük problem işte bu noktada düğümleniyor. Ne adalete güven kaldı ne dürüstlük var." Ahmet Davutoğlu "Ekonomiyi temizlemek istiyorsak, ilgili makamların tümü mal varlığı beyanlarında bulunmalıdırlar. Herkes şeffaf bir şekilde bunu açıklamalıdır. Ben hesap vermeye hazırım, önce benden başlayın. Siyasi ahlak kanunu mutlaka çıkacak ve bu ülkede sahip olduğu pozisyon dolayısıyla servetini kimse arttıramayacak." dediler. Karamollaoğlu''nun işaret ettiği, özellikle ahlak ve manevi değerler konusu önemli idi. Ne yazık ki son 40 yılda ülkemiz bazı hasletlerimizi yitirdi. Komşuluk ilişkileri bile kalmadı. Bize özgün bu hasletlerimizi tekrar kazanmalıyız. Davutoğlu''nun söylediği en önemli nokta ise siyasi ahlak yasası idi. Siyasi ahlak yasasının mutlaka çıkması gerektiğine biz de inanıyoruz. Ahlak hayattaki her alanın temelidir. Zaten inançların dahi temeli de ahlaklı iyi insan olmak değil midir? Bir ülkenin gelişmesi ve kalkınması için olmazsa olmaz koşul siyasetin bireysel zenginleşme alanı olmasının muhakkak engellenmesidir. Aksi halde o ülkenin kalkınması, halkının zenginleşmesi asla mümkün değildir. Dünyada bir tek örneği de yoktur. Kısacası Kongrenin siyasi yönünü de Millet İttifakı liderlerinin yaptıkları bu açıklamalarda görmüş olduk. Ramazan ayının içine girdik. Ramazan ayının ülkemize huzur ve bereket getirmesini dileriz.

Benim çocukluğum ve gençlik yıllarım Beşiktaş''ta geçti. Lakin çocukluğumun ramazanlarını çok arıyorum desem yeridir. Rahmetli anacığımın özenle hazırladığı ve her gıdanın doğal olduğu bereketli iftar sofralarını, 7-8 Hasan Paşa fırınında girdiğimiz pide kuyruklarını, her iftar sofrasında bulunan farklı akraba ve misafirlerin varlığını, rahmetli babamın eve gelmesini, iftar sofrasına oturduğumuzda hemen yakınımızdaki camiden okunacak ezanın sesini ve kandillerin yanmasını heyecanla bekleyişimizi, en çok da her sofrada mutlaka bulunan güllacın tadını öyle özlüyorum ki. Yıllar su gibi akıp geçiyor ve giden zaman asla geri gelmiyor. Önümüzdeki her anın kıymetini iyi bilmek gerek.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları