Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

İki önemli mesele

Bu yazımızda iki ayrı ama iki önemli meseleyi sizlerle paylaşacağız. İlki Kerkük konusudur. Birkaç gün önce Kerkük’te ciddi olaylar oldu ve 1 kişi öldü, 6 kişi de yaralandı. Peki, Kerkük’te neler oluyor? Bunu anlamak için birkaç yıl geriye gidelim. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne (IKBY) bağlı Peşmerge güçleri, 2014'te IŞİD'in ortaya çıkmasından sonra Irak ordusunun Kerkük'te boşalttığı üslere konuşlanmaya başlamış ve 3 yıl boyunca kentte denetimi fiilen ele almıştı. IKBY'nin 25 Eylül 2017'de düzenlediği bağımsızlık referandumunun ardından, merkezî hükûmete bağlı güçler 16 Ekim 2017'de Kerkük'e girerek kentteki Peşmerge varlığına son vermişti. Irak ordusu KDP binasını boşaltıp Kerkük Operasyonlar Komutanlığı karargâhı yapmıştı. Şimdi KDP, söz konusu binanın daha önce kendileri tarafından kullanıldığını ve yeniden kendilerine verilmesi gerektiğini belirtiyor. Türkmenler ve bazı Arap aşiretleri de haklı olarak buna karşı çıkıyorlar. Çünkü herkes biliyor ki Barzani’nin niyet ve maksadı başkadır. Komutanlık karargâhının sembolik önemi ve psikolojik üstünlüğü vardır. Barzani burayı geri alarak Kerkük’te komutan benim, hâkim benim mesajını işlemeye çalışıyor. Zaten Barzani yıllardır Kerkük’ü ele geçirmek ve bir Kürt şehri yapmak istedi. Ancak Kerkük bir Türkmen şehridir ve yetim Türkmenlerin her durumda gözü kulağı Türkiye’de olmuştur. Nitekim 2017’ deki bağımsızlık referandumunda Barzani, Kerkük’ü Kürt şehri ilan etmek için de büyük gayretler gösterdi. Ancak başaramadı. Barzani daha önce de Süleymaniye şehrindeki Türkmen nüfusu silmek için her türlü oyunu oynadı. Tapu kayıtlarına kadar sildiler ve değiştirdiler. Aynı oyunu Kerkük’te sergilemek için fırsat kolluyorlar. Oysaki Kerkük, Bölge, Türk Hükümetleri ve halkı açısından daima önemli olmuştur. Musul ve Kerkük şehirlerindeki Türkmenlerin varlığı Türkiye açısından da ciddi bir psikolojik üstünlük kaynağıdır. Bölge önemli petrol rezervlerine sahip olduğundan, yüz yıl evvel de Emperyal güçlerin ilgi odağı oldu. Osmanlı devleti yıkıldıktan sonra bölgede yaşamak çok zorlaşmıştı. Tarih boyunca Türk halkı bölgeyi korumak için binlerce şehit verdi. Genç Türkiye Cumhuriyeti, Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulurken, Albay Özdemir Bey’i, Atatürk bölgeye gönderdi. Genç Türk hükümeti bölgedeki soydaşlarını korumak istiyordu. Albay Özdemir Bey bölgeye gittikten sonra soydaşlarımız için çok gayret sarf etti fakat bu gayretler tarihin tozlu raflarında kaldı. Kaç kişi bilir bugün Kuşçubaşı Eşref'in, Yakub Cemil'in Resneli Niyazi'nin ve bu kahramanlardan biri olan Albay Özdemir Bey’in uğraşlarını. Albay Özdemir Bey, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından bölgeye gönderildikten sonra, bölgeye ait problemleri çözmeye çalıştı ve önemli ölçüde de başarılı oldu. Lakin dünyada değişen siyasal koşullar nedeniyle istenilen sonuçlar alınamadı. Kurtuluş savaşı ve sonrası bölgeye politik ve ekonomik problemler açısından bakarsak, günümüzde dahi Emperyal güçlerin oyunlarını hâlâ görüyoruz. Son oyun da BOP projesidir. Türkiye Kerkük’teki Türkmenlerin politik ve askerî durumlarını görmeli ve her daim gerekli desteği vermeli, bu desteği devam ettirmelidir. Zira bir anlamda o Türkmenler Türkiye’nin o bölgedeki ileri karakollarıdırlar. Kerkük’te son yaşananları asla görmezden gelemeyiz. Dış politik tavrımızı koymalıyız. Kerkük Barzani peşmergesine bırakılamayacak kadar değerlidir.

Dış politikadan iç politikaya geçelim ve CHP de olan danışman skandalına bir bakalım. Skandal büyük. Perinaz Mahpeyker Yaman isimli bir hanım CHP Genel Başkanı’na danışman olarak göreve alınıyor. Anladığımız kadarı ile işin mimarı Bülent Kuşoğlu. Düğünde tanışmış falan filan, geçiniz. Danışman hanımın geçmişine bir bakıyorlar, danışman hanım sosyal medya hesaplarında Atatürk’ü “maymuna” benzetmiş, Kemal Bey’e “zavallı, hain, kanı bozuk vb.” vermiş veriştirmiş, CHP’yi darbecilikle suçlamış, daha bir sürü şey. Yani, kısacası fikri belli. Hani bir söz vardır; “dervişin fikri neyse zikri de o dur.” diye. CHP açısından söyleyelim; iyi ki danışmanın fikri, zikre geçmeden ortaya çıkmış, ya zikre geçseydi ne yapacaklardı acaba? Yahu kardeşim bir Genel Başkan hem de Anamuhalefet partisi genel başkanı nasıl olur da böyle birini kendisine danışman alır, akıl alır gibi değil. Hadi diyelim ki Genel Başkan çok yoğundu, ilgilenemedi, olabilir. Peki, CHP genel merkezindeki o kadar genel başkan yardımcısı, diğer danışmanlar, MYK üyeleri vb. bu kadar adam ayakta mı uyudu da bu hanımı fark edemedi? Yahu hiç mi istihbarat, araştırma filan gibi bir kavram yok sizde? Bir Allah’ın kulu bir bakmaz mı kimdir, nedir diye? Ya Bülent Kuşoğlu’na ne demeli? Alenen Kılıçdaroğlu’nu sabote etmiş. Ayrıca bu hanımın kariyeri ne, bilgisi ne, yaşı başı kaç ki deneyimi, birikimi olsun da genel başkana danışman olsun. Genel Başkana hangi konuda ne fikir verebilir ki? Zaten bu danışman işi ülkemizde tam bir tiyatro haline gelmiş durumda. Danışman demek bir alanda derinlemesine bilgi ve birikimi olan, yaşanmış tecrübelere sahip, doğru fikirler verebilecek, önerilerde bulunabilecek uzman kişi demektir. Çok merak ediyoruz, bu hanım acaba hangi bilgi birikimi ve tecrübesi ile genel başkana doğru fikirler verip önerilerde bulunabilecekti? Aslında bu hanımın danışman olmakta çok mahir olduğunu da görüyoruz. Zira hem partinin kurucu önderi hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Atatürk’e hakaret edeceksin, hem de Genel Başkana tüm hakaretleri sayacaksın sonra da o partide genel başkana danışman olacaksın. Vallahi çok büyük başarı ve herkesin yapabileceği bir iş değil. Alkışlamak lazım. Şimdi meselenin daha can alıcı noktasına gelelim. Peki, velev ki CHP iktidarda olsaydı her rastgelen böyle danışman olsaydı, o danışmanların hangi merkezlere hizmet edebileceğini kim bilebilirdi ? CHP ülkede bu kadar alanında fevkalade uzman, mükemmel yeteneklere sahip kişi varken neden danışman diye onları almaz da hiçbir fikir veremeyecek, üstelik de böylesi hakaretler etmiş birini genel başkan danışmanı alır? Açık söyleyelim, CHP iyi yetişmiş insanları istemiyor, içine almıyor, danışman yapmıyor, üye yapmıyor, memleket için onlardan yararlanmıyor. Kapalı bir devre kurmuşlar onun içinde dönüp duruyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu “liyakat liyakat” diye en çok vurgulayan liderdir. Bu mudur liyakat? Ne diyelim hayırlı işler, Allah kolaylık versin.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları