Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Hayatın nabzı - Krizde Montrö'nün anlamı

Biz bu yazıyı yazarken ABD'nin mutlaka olacak dediği Rusya'nın Ukrayna harekâtı henüz başlamadığı gibi Rusya'dan bazı yumuşama sinyalleri de gelmeye başlamıştı. Ancak hem ABD hem de İngiltere bu yumuşama sinyallerini ve Putin'in diplomasi ile çözümden yana olduğu yönündeki Kremlin açıklamalarını inandırıcı bulmuyor. Tersine Rus birliklerinin takviye edildiğini, yeni takviyelerin yollarda olduğunu iddia ediyorlar. Sanırız uydu görüntüleri ile bu tespitleri yapıyorlar. ABD Başkanı Joe Biden 150 binin üzerinde Rus askerinin hâlâ Ukrayna sınırında olduğu uyarısında bulundu. İngiltere de ABD'nin açıklamasına destek vererek, Rus birliklerinin Ukrayna'dan geri çekildiğine ilişkin açıklamaların henüz ikna edici olmadığını dile getirdi. Ayrıca ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Rusya'nın kritik askeri birliklerinin Ukrayna sınırından geri çekilmediğini, tam tersi sınıra konuşlandırıldığını belirtti. Rusya'nın sözleriyle eylemlerinin örtüşmediğini ifade eden Blinken, "(Rus birliklerinin) geri çekildiğini görmedik" dedi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise açıklamasında, "Rusya'nın geri çekilip çekilmeyeceği henüz belli değil… Birlik sayısını artırdıklarını ve daha fazla birliğin yolda olduğunu gördük" dedi. Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki, Rusya-Ukrayna krizine ilişkin "Ukrayna işgaline yol açabilecek yanıltma operasyonları ya da bahaneler olabilir. Rusya'nın her an Ukrayna'yı işgal edebileceği bir zaman dilimindeyiz" ifadesini kullandı. Rusya'nın tüm girişimlerine rağmen diplomatik temasların sürdüğünü açıklayan Psaki, Rusya'nın Ukrayna'yı uydurma bahaneler, haberler kullanarak işgal etme planının olduğunu belirtti. Askeri analistler ise, Rus birliklerinin geri çekildiğine dair en önemli göstergenin sahra hastanelerinin ve yakıt depolarının kaldırılması ve Rusya'nın Uzakdoğu bölgesinden gelen ve bu hafta Belarus'ta tatbikat yapacak olan birliklerin binlerce kilometre uzaktaki üslerine geri dönmesi olacağını vurguladı. Rusya güvenlik uzmanı Mark Galeotti ise, Rusya'nın Ukrayna'ya henüz saldırmamış olmasını Putin'in geri adımı olarak düşünmemek gerektiğini belirterek, "Sahada ciddi manada değişen hiçbir şey yok. Putin dün işgal edebilirdi, yarın da işgal edebilir" diyor. Görüldüğü gibi Batı bloğu hiç de inanmış değil. Bütün bunların anlamı "Rusya hala Ukrayna'yı işgal edebilir, Rusya Doğu Avrupa topraklarında Batı ile karşı karşıya gelebilir, Rusya ve Batı zayıf olasılık da olsa Karadeniz'de karşı karşıya gelebilir." demektir. Geçen yazılarımızda da yazdığımız gibi böylesi bir sıcak çatışma sürecinde en çok etkilenecek ülkelerin başında Türkiye geliyor. Zira hem NATO üyesi, hem Ukrayna ile ticari ve komşuluk ilişkileri var hem de Rusya ile yakın ilişkileri var. Rusya ile olan ilişkilerinin başında da enerji alımından tutun turizme, ihracata kadar ekonomik ilişkileri, komşuluk ilişkileri en önemlisi de Suriye gibi belalı bir coğrafyada terörle mücadele konusunda askeri ve diplomatik ilişkileri var. Yani Türkiye işin tam göbeğinde. Türkiye her ne kadar NATO üyesi olarak sorumluluklarını yerine getireceğini açıkladı ise de Rusya ile Ukrayna arasındaki bir çatışma NATO ile Rusya'nın çatışması olmayacaktır. Çünkü Ukrayna bir NATO üyesi değildir, toprakları işgal altında olduğundan şu an için üye olması da mümkün değildir. O nedenle Rusya ile Ukrayna arasındaki olabilecek muhtemel bir çatışma NATO ile Rusya arasında değil, yalnızca perde arkasında ABD ve İngiltere'nin perde önünde ise Ukrayna'nın çatışması olacaktır. Bu koşullarda ABD ve İngiltere Ukrayna'ya denizden destek sağlamak amacı ile bir kısım donanmalarını Karadeniz'e sokmak için Türkiye'ye baskı yapabilirler iddiası da gündeme geliyor. Bu ise Karadeniz'de bir deniz muharebesi anlamına gelmektedir. Ancak bu konuda işin en önemli uzmanlarından biri olan E. Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı Paşa tersine bir görüşle deniz muharebesi açısından şöyle diyor; "Ukrayna'ya destek vermesi gereken ABD ve NATO gemileri neredeler? Yoklar. Başından beri aklı başında hiç kimse bu dar denize kriz ve çatışma durumlarında önemli deniz unsurunu asla sokmazlar dedik ve haklı çıktık."  Biz bir deniz subayı olmadığımız için deniz muharebeleri konusunda uzman değiliz. Ama anladığımız kadarı ile Cihat Paşa Karadeniz'in büyük deniz güçlerinin çatışma alanı olabilmesi için yetersiz bir su alanı olduğunu ifade ediyor. Buna karşın tersi görüşte olanlar ise Rusya'nın Gürcistan ile çatışması, Osetya- Abhazya işgali sırasında ABD'nin Karadeniz'e önemli ölçüde savaş gemisi sokmak istediği talebini hatırlatıyorlar, Montrö Anlaşması gereği Türkiye Cumhuriyeti Devletinin buna izin vermediğini ve ABD'nin, donanmasına ait sadece bir hastane gemisini sokabildiğini, bunu da 20 gün kadar Batum limanına demirlediğini ifade ediyorlar. Evet, Karadeniz Cihat Yaycı Paşanın işaret ettiği gibi büyük deniz muharebeleri için küçük bir su alanıdır, lakin bir savaş da çok bilinmeyenli bir denklemdir. Bizim hep söylediğimiz; savaş başlayana kadar her şey belirgindir ancak ilk kurşun atıldıktan sonra bir savaşın hangi koşullarda gelişeceği ve nereye kadar gideceğini kestirmek de pek mümkün değildir. Bu, hem ABD ve Ortakları hem de Rusya için geçerlidir. O nedenle iyi ki Montrö Anlaşması var, iyi ki Montrö'nün katı- kesin hükümleri var ve iyi ki Boğazların kilidi de anahtarı da ülkemize ait. Türkiye'nin milli çıkarları neyi gerektiriyorsa anahtarı da kilidi de o yönde kullanabilme hakkına sahip tek egemen olması ülkemiz için büyük bir güvencedir. Zaten Cihat Paşa da bu konuda "Rusya- Ukrayna krizinde dengeyi net bir biçimde Montrö Boğazlar Sözleşmesi sağladı." diyerek Montrö'nün öneminin altını çiziyor.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları