Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Harekât alanındaki değişiklikler ve bölgeye muhtemel etkileri

Rusya- Ukrayna Savaşında harekâtın doğası gereği sahada durumlar sürekli değişiyor. Bu değişimler yalnız harekât bölgesini değil tüm çevre ülkeleri de etkileyecek gelişmeleri beraberinde getirmektedir. Nedeni ise Rusya’nın Ukrayna harekâtı ile ilgili Rus Genelkurmayının son derece başarısız bir harekât planı yapmasıdır. Bu başarısız harekât planı başlangıçta Putin’e de tüm dünya kamuoyuna da Rusya’yı çok güçlü gösterdi ve denildi ki; “Rusya Ukrayna ordusundan 5 kat daha güçlü bir ordu. Hedefleri vurur, yumuşatır sonra Zırhlı Birlikler ile Ukrayna’nın bir ucundan girer 72 saatte diğer ucundan çıkar.” Putin’i de bu kanaate inandırdılar. Ama gelin görün ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Bu yazı yazılırken Rus işgalinin 14’ncü günü idi ve Rusya istediği hedefleri elde edememişti. Ukrayna Ordusu ve en önemlisi de Ukrayna halkı daha başlangıçta çok ciddi bir direniş göstermeye karar verdi. Nitekim geçen 14 gün içinde özellikle Rus Kara Kuvvetlerine ciddi kayıplar verdirildiği ajanslar tarafından sürekli geçiliyor. Tabii savaşın bir parçasının da psikolojik harekât olduğunu düşünerek bu bilgileri değerlendirmeliyiz. Açık kaynaklardan elde edilen bilgilere göre, Rus Hava Kuvvetlerinin ve Rus Deniz Kuvvetlerinin güçlü olduğunu biliyoruz. Yine Rus Kara Kuvvetleri de zırhlı birlik kapasitesi olarak çok güçlü. Zaten çok sayıda füze, ÇNRA, topçu birlikleri gibi çok yüksek etkili ateş destek unsurlarına da sahipler. Lakin bu güne kadar yaşanan muharebelerde Rus Ordusu askerlerinin (Spednas Birlikleri hariç) iyi eğitimli olmadıkları görüldü. Nitekim Putin yükümlülerden oluşan Rus Ordusunun iyi eğitimli olmadığını gördüğünden harekâtın bundan sonrasında özellikle “meskûn mahal muharebelerinde” vekâlet savaşları yapacak olan Vagner vb. unsurların kullanılacağını açıkladı. Ayrıca zaten Tank ve ZPT’ler ile meskun mahal muharebesine girilmez çünkü çok büyük zayiat verilir. Ukrayna birliklerinin ve Ukrayna Mukavemet Teşkilatının çok sayıda yükümlü Rus askerlerini imha ettikleri, ölen bu askerleri infial oluşturur endişesi ile Rusya’ya götürülmeyip Belarus’a götürdükleri çeşitli kaynaklardan öğreniliyor. Ayrıca harekât süresinde oluşan politik baskılar, gelişen sosyolojik durum, insani tahliye vb. nedenlerle de Rusya harekâtı yavaşlatarak sürdürmeye devam etti. Bu durum Rusya’nın özellikle Kiev’de ve Odessa’da girişeceği meskûn mahal muharebelerine de hazırlık sürecini arttırmasına imkân verdi. Kiev’in uzun bir savaşa sahne olacağı bekleniyor. Ancak Rus harekâtının asıl hedefi Ukrayna’yı doğudan hilal şeklinde sarmak, Odesa dâhil tüm kıyı şeridini almak, Ukrayna’yı Dinyeper nehri ile bölerek Batı Ukrayna’yı bir kara devleti haline getirip NATO ile arasında silahtan arındırılmış bir tampon devlet oluşturmaktır. Göründüğü kadarı ile de zaten bu savaşta Ukrayna’nın stratejisi savaşı kazanarak kaybedilen toprakları Ruslardan geri almak üzerine değil, meskûn mahal çatışmalarında Ruslara olabildiğince zayiat verdirmek üzerine kurgulanmış. Bu belki de bir anlamda Rusya’nın yeni Afganistan’ı haline gelerek ileride Ukrayna’dan çekilebilecekleri üzerine kurgulanmış bir strateji olabilir. Ama Afganistan’da olanın Ukrayna’da olacağını düşünmek çok da isabetli değildir. Çünkü tüm koşullar farklıdır. Sahadan gelen bilgilere göre Odessa’nın kuzeyine yapılan “uçar birlik harekâtı” ile Rus Hv. İnd. Brl.leri indirilmiş. Ruslar uçar birlik harekâtını iyi yaparlar. Demek ki Ukrayna elindeki Stinger füzelerini burada yeterince kullanamamış. Zira alçak irtifa silah sistemleri taarruz helikopterlerinin uçuşunu tahdit edebildiği gibi hedefi vurmak için alçak inişe geçmek zorunda olan SU-25 uçaklarını da vurabilir. Rusya’nın önemli zafiyetlerinden birinin de arazideki birliklerinin lojistik desteğini yeterince sağlayamıyor olmasıdır. Harkov bölgesinde de görüldü ki, küçük çaplı Ukrayna unsurları Rus lojistik destek birliklerini düz araziden de yararlanarak çapraz ateşle imha ediyorlar. Rusya’nın Odessa’yı da alması ile çevrelenen Ukrayna’nın bu hali Türkiye açısından da çok ciddi ekonomik sonuçlara sebep olabilir. Zira harekâtın gelişen şekli Rusya’nın artık burada kalıcı olacağı emaresini yaratıyor. Bu ise yeni bir 2’nci Soğuk Savaş döneminin başladığının kesin göstergesidir.

Ukrayna, Türkiye ile Rusya arasında tampon bir ülkedir ve ileri teknolojiye sahiptir. Söz konusu soğuk savaş dönemi Türkiye’ye Karadeniz ve Kafkasya’da sıkıntılı bir dönem getirebilir. Buna karşın Batı’nın özellikle de ABD’nin Türkiye’ye karşı olan tutumunu da çok büyük ölçüde değiştirebilir. Örneğin CAATSA yaptırımlarında, Suriye’deki ilişkilerde, Doğu Akdeniz’de. Nitekim İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Hertzog 14 yıl sonra Türkiye’ye geliyor. Bu çok önemlidir.

Batı, Gorbaçov’dan beri Türkiye’nin NATO’nun bir cephe ülkesi olduğunu unutmuştu. Şimdi Türkiye’nin ne kadar önemli bir kanat ülkesi olduğu tekrar ortaya çıkmış oldu. Joseph Borrell “Jeopolitik Avrupa” sözü ile ne anlatıyor? Türkiye’nin devre dışında kaldığı bir Avrupa güvenlik mimarisi inşa edilemez. Savaşın Türkiye’ye doğrudan etkilerini bir sonraki yazımıza bırakarak önemli bir noktanın altını çizelim. Putin’in eski Sovyetler etki alanı içindeki devletleri yeniden hegemonyasına almak düşüncesinde olduğu biliniyor. Bunun için Ukrayna’dan sonra Moldova’yı da işgal etme ihtimali çok yüksektir. Rusya’nın karşısındaki en önemli bariyer ise NATO’dur. Rusya, NATO’ya karşı “Sırp kartını” açabilir. Geçtiğimiz günlerde Sırbistan’da Rusya’yı destekleyen gösteriler yapıldı. Yakın vadede Balkanlarda özellikle de Bosna-Hersek’de çok ciddi karışıklıklar olabilir. Sırplar, Bosnalı Müslümanları tanımayacaklarını söylemişlerdi. Rusya, Bosna-Hersek’deki ayrılıkçı muhalif Sırpları kışkırtıp cesaretlendiriyor. Özellikle doğu Bosna’da Sırplar bağımsızlık talebi ile ayaklanabilirler. Sırbistan da bunu gerekçe göstererek Bosna-Hersek’e karşı mütecaviz bir harekâtta bulunabilir. Tıpkı Rusya’nın Donbass bölgesinde olduğu gibi. Bu durumda Avrupa’nın doğusunda Rusya’nın etki alanında olan bir Sırbistan ortaya çıkar. Öylesi bir durum savaşın yayılmasına sebep olduğu gibi Avrupa’nın da dünyanın da bir bilinmeze doğru yol almasının Ukrayna’dan sonra ateşlenen ikinci fitili olur. Türkiye’nin bu gün izlediği “her kesime eşit mesafe –dengeler politikası”nın içinde bulunulan süreç itibariyle fevkalade isabetli olduğunun da altını çizelim.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları