Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Güçlü orduya her zamankinden daha fazla ihtiyaç var

Türkiye'miz dünyanın en netameli coğrafyasında, ne yapalım coğrafya kaderdir. Bu netameli coğrafyada sonsuza kadar var olabilmenin birincil şartı güçlü olmaktır. Türkiye eğitim, ekonomi, sanayi, tarım, siyaset, dış politika, askeri güç, hukuk vb. her alanda güçlü olmaya mecburdur. Diğer bir deyişle "milli güç unusurları"nın tümünü diri ve güçlü tutmak zorundadır. Türkiye yıllardır PKK terörü ile uğraşıyor. Bu alanda nice şehitler verdik. Emperyal Güç güneyimizde bir "sözde Kürdistan" kurmak ve BOP Projesi ekseninde Ortadoğu'da sınırları değiştirmek peşinde. Rusya 300 yıllık hayali olan "sıcak denizlere inmek" projesini gerçekleştirmek peşinde ve bunu da bir ölçüde gerçekleştirdi. Fransa, Mısır, İsrail, Yunanistan ve GKRY yanlarına AB ve ABD'yi de alarak Doğu Akdeniz'de bin türlü dalavere ile meşru haklarımızı gasp etmeye çalışıyorlar. Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip olan Türkiye'yi Antalya ve İskenderun körfezine sıkıştırmaya çalışıyorlar. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırmak, Kıbrıs'ı bir Yunan adası yapmak için adeta el ele vermişler. Yunanistan Ege Denizi'ni bir Yunan gölüne çevirme peşinde. Türkiye Cumhuriyeti Devleti tüm bunların hepsine karşı koymakta ve oyunları bir bir boşa çıkarmaktadır. Kuzey Irak'ta Kahraman Ordumuz Pençe Kaplan Harekâtı ile PKK teröristlerini birer birer imha ediyor. Emperyal gücün ve onun maşası PKK/PYD'nin Suriye'nin kuzeyinde "sözde garnizon Kürt Devleti kurma çabaları" Türkiye'nin El- Bab, Fırat Kalkanı, Afrin Zeytin Dalı ve Barış Pınarları Harekâtları ile akamete uğradı. Ancak Emperyal Güç ve onun maşaları vazgeçmiyorlar. Daha geçen gün ABD Merkez Kuvvetleri (Centcom) Komutanı General Kenneth Franklin 'Frank' McKenzie , önceki gün terör örgütü PKK'nın Suriye'deki uzantısı YPG'nin sorumlusu Mazlum Abdi ile bir araya geldi. Öte yandan Türkiye çok doğru bir kararla Libya Meşru Hükümeti ile Münhasır Ekonomik Bölge ile Askeri Güçbirliği Anlaşmaları'nı imzalayarak Doğu Akdeniz'de yani "Mavi Vatan"da gasp edilmeye çalışılan haklarını koruma altına alarak, kurulmak istenen ahlaksız oyunu bozdu. Tüm Akdeniz'de şanlı Türk Donanması bayrak gösterdi. Toparlarsak Türkiye; Kuzey Irak, Suriye, Doğu Akdeniz, Ege Denizi ve Libya'da Kahraman Türk Ordusu ile milli hak ve menfaatlerini koruma gayreti içindedir. Bütün bunlara ilaveten son sıcak olay da Ermenilerin Azerbaycan topraklarına ateş açması, Azerbaycanlı üç askerimizi şehit etmesi oldu. Azerbaycan derhal reaksiyon gösterdi ve açtığı karşı ateşle Ermenistan güçlerine gerekli cevabı verdi. "Bir millet iki devlet" durumunda olan Türkiye ve Azerbaycan, Ermenistan'ın yaptığı bu saldırılar sonucunda Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan tarafından "Türkiye kadim dostluk bağları ve kardeşlik ilişkileri bulunduğu Azerbaycan'a her türlü saldırı karşısında yer almakta asla tereddüt göstermeyecektir. Dünyadaki bütün ilişkilerimizi bu doğrultuda seferber etmek boynumuzun borcudur" sözleri ile tavrını tüm dünyaya ilan etti. Yani Kafkaslar'da da durum çok sakin değil. Görüldüğü gibi etrafımız adeta ateş çemberi ve bu çember içinde en güçlü "ikna ve caydırma" unsurumuz Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri'mizdir. Günümüz dünyasında ne yazık ki "uluslararası hukuk"un adı var kendi yoktur. Hukuk Fakültelerinde bile "uluslararası hukuk" sorgulanır hale gelmiştir. Günümüz dünya siyasetinde ne yazık ki "hukukun gücü" yerini "gücün hukuku"na bırakmıştır. Türkiye için bu gücün en önemli unsuru da "askeri güç" yani Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Son yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yaptığı olağanüstü hamleler sonucu zaten çok savaşçı bir tecrübeye sahip olan Türk Ordusu dünyanın en önemli birkaç askeri gücünden biri haline gelmiştir. Yerli ve milli olarak üretilen birçok "harp silah ve aracı" örneğin İHA'larımız, SİHA'larımız, MİLGEM projemiz, Anadolu gemimiz, Atmaca füzelerimiz, Temren füzelerimiz, Seyir füzelerimiz, Altay tankımız, Fırtına Obüslerimiz vb. harp sanayimizdeki göğsümüzü kabartan çalışmalardır. Bütün bunların yanı sıra unutmamak gerekir ki tüm bu silahlar kullanıcıları olan insan faktörü ile vücut bulurlar. Milli Savunma Bakan Yardımcısı Şuay Alpay birkaç gün önce TBMM Milli Savunma Komisyonu'nda "Hakikaten çok kritik, askeri tabip olarak kadro 2 bin 43, mevcut ise 347… Karşılama oranı yüzde 17, çok vahim durumdayız" dedi. Bunun üzerine MHP Genel Başkan Yardımcısı Hidayet Vahapoğlu da "Savaş cerrahisi özel bir konudur. Askeri hastaneler yeniden açılmalı." diye görüş bildirdi. Gerçekten "harp cerrahisi" tıbbın çok özel bir ihtisas alanıdır. Normal Tıp Fakültelerinde bu eğitim verilmez, verilemez. Muharebe sahasında bir harp cerrahı bazen bir tükenmez kalemden Mehmetçiğe soluk borusu açar ve onun "cephe gerisi sahra hastanesi"nde ya da "yurtiçi sabit hastane"de ameliyat olmasına kadar hayatta kalmasını sağlar. Bunu normal bir cerrah yapamaz, çünkü o eğitimi almamıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri'nde hemen her şey yüzyıllarca süregelen harp sahasındaki kanla yazılan birikimler sonucunda oluşmuştur. Hain FETÖ teröristi asker kılıklı kişilerin hain darbe kalkışması nedeniyle Gülhane Askeri Tıp Akademisi başta olmak Askeri Okullar kapatıldı. Türkiye'nin içinde bulunduğu yukarıda anlattığımız konjonktür nedeniyle daha güçlü bir ordumuz olması için bu okulların açılması konusunda MHP'li Vahapoğlu'nun görüşleri çok isabetlidir. Zira 15 Temmuz alçak darbesini kapatılan okulların duvarları değil, FETÖ tarafından o okullara yerleştirilen asker kılıklı teröristler yapmıştır. O okullara düzgün, vatana millete bağlı insanların koyulması halinde bu tür hain işler asla olmaz. Askeri Liseler de, Harp Okulları da, Harp Akademileri de, Astsubay Hazırlama Okulları da yeniden güncel biçimde işlevselleşmelidir. İçinde bulunduğumuz dünya ve bölge koşullarında dediğimizi yaptırabilmek ve ülkemizin bekasını sağlayabilmek durumunda isek Türk Ordusu'nun "Teşkilat ve Malzeme Kadrolarını" (TMK) tam tutmak zorundayız. Zira bu kadrolarda Manga'dan Ordu'ya kadar her birliğin hangi personelden kaç kişi ile ve hangi harp silah araçları ile oluşacağı yüzyılların birikimi ile tek tek yazılıp çizilmiştir. Milli Savunma Bakan Yardımcısı Sayın Şuay Alpay çok önemli bir konuyu işaret etmektedir ve mutlaka dikkate alınmalıdır. Dün 15 Temmuz hain darbe kalkışmasının yıldönümü idi. Bu kalkışmada hain FETÖ teröristlerine karşı göğüslerini siper ederek Türkiye'yi korumaya çalışırken şehit olan tüm aziz şehitlerimize Yüce Allahtan rahmet dileriz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları