Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Gerçek beka sorunu-Göç

Bu gün Türkiye, çok önemli bir beka sorunu ile karşı karşıyadır. Bilindiği gibi Türkiye'de bu gün resmi rakamlarla 3,5 milyon gayriresmi rakamla 5 milyon civarında "Geçici koruma statüsünde sığınmacı" Suriyeli mevcuttur. 2018'den beri gelen Afganlar ile birlikte diğer ülkelerden gelen sığınmacı ise 2 milyon civarında olduğu ifade ediliyor yani şimdilik toplam 7 milyon gibi görünüyor. Yani birçok ülkenin nüfusundan fazla ya da yakın. Örneğin Yunanistan'ın nüfusu 9 milyon. Bu gün özellikle doğu sınırımızdan günde ortalama 1500 Afgan sığınmacının girdiği bilinmekte. Taliban'ın Afganistan'da daha da egemen olması ile bu rakamın güne 5-7 binlere çıkacağı öngörülüyor. Hadi ortalamasını alalım günde 4 bin kişi demektir. Ayda 120 bin, yılda 1,5 milyona yakın insan yapar. İki senede 3 milyon, üç senede 5 milyon olur. Hem Suriyeli hem de Afgan kadınlarının 16 yaşından 30 yaşına kadar doğum yapabildiğini ve üreme oranının da 1'e 9 olduğunu hesaba katarsak 20 yılda yaklaşık 40-50 milyon nüfus eder. Bu şu demektir; vatandaşlık almaları halinde Emperyal güçlerin de akıl öğretmesi ve önayak olması sonucu 10 yıl sonra parti kurmaya kalkarlar 20 yıl sonra da bu partileri ile iktidar olabilirler. Ya da bir bölgede yoğunlaşıp "self determinasyon yani kendi kaderini tayin hakkı" talep ederek özerklik veya daha ilerisinde toprak talebinde bulunabilirler. Bu durum ise Türkiye'nin paramparça olması demektir. Milli güvenlik stratejisi derslerinde öğretilenlerden biri de "milli güç unsurları" meselesidir. Milli gücün unsurları bir ülkenin varolma unsurlarıdır. Milli gücün unsurları; siyasi güç, askeri güç, ekonomik güç, kültürel güç, coğrafi güç ve demografik güç (nüfus gücü)tür. Demografik güç yani nüfus gücü o ülke üzerindeki millet denen topluluğun varlığının devamını sağlayan güçtür ve hayati önemdedir. Demografik güçteki bozulmalar o milletin tarihten silinmesine neden olur. Demografik güçteki bozulmalar da büyük göçler sonucunda gerçekleşir. Örneğin Roma İmparatorluğunun yıkılarak tarihten silinmesine "kavimler göçü" sebep olmuştur. Çünkü Roma'nın demografik yapısı yani nüfus yapısı değişmiştir. Bu gün Türkiye'nin yaşadığı, Empeyal Gücün (ABD ve AB'nin) bölüp parçalamak istediği ülkenin "Stratejik Göç Mühendisliği" yöntemi ile demografik yapısını bozma çalışmalarıdır. Condelessa Rice'nin meşhur BOP haritasında Türkiye parçalanmış olarak gösterilmiyor muydu? Türkiye'ye yakın Suriye'de, Irak'ta iç savaş çıkarttılar, en insani ve vicdani yanımızdan vurarak bu ülkelerden kaçanları Türkiye'ye almamızın yolunu açtılar. Şimdi de Afganistan'dan geliyorlar. İyi de Afganistan'daki savaşı Türkiye çıkartmadı ki! Daha sonrasında gelen bu sığınmacılar şehirlerde belirli bölgelerde gettolaşıyorlar. İstanbul'da örneğin Laleli'ye gittiğinizde acaba hangi ülkedeyim diyorsunuz, yani bir tür yabancılaşıyorsunuz. Devamında giderek mülkler el değiştirmeye başlıyor. Çünkü sizin mahalle artık başka bir mahalle olmuş, satıp gidiyorsunuz. En sonunda da yukarıda yazdığımız gibi dernekler, partiler kuruluyor ve bir de bakmışsınız bir gün siyasette yönetimde olan 30 yıl evvelinin göçmenleri, geçici sığınmacıları. Sonrası Allah rahmet eylesin. Emperyal güçler hedeflerine ulaşmıştır artık. Çünkü sözkonusu sığınmacıları 15-20 sene sonra kontrol etmek mümkün olmaz, asimile de edemezsiniz, bir de bakarsınız ki Afgan hakları, Suriyeli hakları diye ortaya çıkmışlar. Türkiye-Suriye sınırında mayınlar 2009 da kaldırılmaya başlandı, 2011 de bitirildi. Ne garip tesadüf ki Suriye iç savaşı da tam da 2011 de başladı. Yani sanki sınırdaki mayınların temizlenmesini beklemişler gibi. Doğu sınırımızdaki mayınları da temizledik. Sınırı kontrol etmemiz şart, zira sınır namustur denir. Bizim İHA'lar orada kuş uçurmazlar. Mutlaka doğu sınırında da İHAları kullanmalıyız. Gerek Suriye'den gerek Afganistan'dan vb. ülkelerden gelen sığınmacıların kalburüstü olanları zaten ABD, Kanada gibi ülkelere gittiler. Bir alt segmenttekileri de AB ülkelerine yerleşti. Bize en döküntü takımı kaldı. İşsiz güçsüz, niteliksiz olanlar. Bunların da önemli kısmının suça meyilli kişiler olduğu söyleniyor. Haber Türk Teketek programında konuk olan Prof. Ümit Özdağ bir Başsavcının kendisine "duyulan her olayı 10 ile çarpın" dediğini söyledi. Eğer bu ifade doğru ise durum gerçekten vahim demektir.

Kilis'in nüfusunun yarısı Suriyeli, Gaziantep'te büyük nüfusa sahipler. Yine yayında günde 6 bin Afganlının pasaport başvurusunda bulunduğu da söylendi. Bu çok büyük bir rakam. Avrupa 20 bin Suriyeli aldı Türkiye ise 5 milyon. Avusturya Başbakanı Kurz "Afganlılar için Türkiye daha doğru yer." diye açıklama yaptı. Bu düpedüz bize karşı yapılmış bir terbiyesizliktir. Ne demek Türkiye daha doğru yer? Yani adam bizi Afganlılarla aynı seviyede görüyor ve AB'ye gelmesinler diyor. Kendilerini daha üst seviyede görüyorlar ya. Bir de üstüne Merkel "size 3 milyar € verelim." dedi sadaka verir gibi. Açıkçası bizim onurumuza çok dokundu bu. Zaten AB'ye girmemizin mümkün olmadığını da söylemişti. Biz üçüncü dünya ülkesi ya da geri kalmış Afrika kabile ülkesi değil modern Türkiye Cumhuriyetiyiz. Hollanda'da bir göçmenin maliyeti 65€, Fransa'da 45€, yılda ise 22bin €. 1 milyon sığınmacı için 22 milyar €, 4 milyon sığınmacı için 100 milyar € yapar. Türkiye'ye gelince sadaka gibi 3 milyar € ver yeter. Bu kabul edilemez. Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda AB'ye serzenişte bulunmakta çok haklıdır. Suriye'de artık iç savaş filan da yok. Olsaydı daha bu bayramda adamlar tatillerini geçirmek için Suriye'ye giderler miydi? Kim tatilini geçirmek için savaşın olduğu yere gider? Üstelik de tv de gördük Suriyeli genç hem tatile hem de evlenmeye gidiyorum dedi. Dönüp gelecek sonra 8 çocuk garanti. 1,6 milyon insan AB ülkelerinden Afrika'ya döndürüldü. Geçici sığınmacı olduklarından isteseler de istemeseler de AB onları geldikleri yere gönderdi. Cenevre Konferansı gereği devletler, kamu güvenliği gerekçesi ile sığınmacıları sınır dışı etme hak ve yetkisine sahiptir. Suriye'de iç savaş hemen hemen kalmamış gibidir. Geçici koruma altında olan Suriyeli sığınmacılar istenirse hiçbir gerekçe olmaksızın geri gönderilebilirler. Bu arada sözkonusu sığınmacılar için Suriye Arap Cumhuriyeti yönetimi ile görüşülmek sureti ile bu insanlara kötü muamele yapılmayacağının protokolü yapılabilir, ülkelerinde iskân edilmeleri konusunda destek de verilebilir. Bu iş hemen yapılamayabilir ama mümkün olduğunca kısa sürede çözülmeli ve sığınmacıların bu ülkede ilânihaye kalmasına imkân verilmemelidir. Tamam, biz vicdanlı, inançlı, tarih boyunca mazlumlara yardım etmiş bir milletiz. Bununla da gurur duyarız. Ama biliriz ki; her şeyden önce Türk Milleti ve Türk vatanı gelir, bunun üzerinde bir değer olmaz, olamaz.

Emperyal Güçlerin kurduğu tuzağa düşmemek için sınırlarımızı koruma altına alıp kimseyi içeri almamalı, ülkede bulunan sığınmacıları da ya memleketlerine ya da Avrupa'ya göndermeliyiz. İran üzerinden gelenler de İran'da kalsınlar. Bu işin tarihsel bağlarla, aynı dine mensup olmamızla filan da hiçbir ilgisi yoktur, bu iş tamamen Türkiye'nin bekası ile ilgilidir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları