Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Ekonomik durumun etkileri

Tüm dünyayı saran pandemi ve arkasından Rusya-Ukrayna savaşı dünya ekonomisini büyük ölçüde olumsuz yönde etkiledi. Bu bir gerçek. Bu süreçte Almanya, Fransa, ABD, İsveç, Norveç, Belçika, Hollanda, İngiltere, Kanada, Avustralya vb. ekonomisi güçlü ülkeler oluşan krize karşı daha az hasarla cevap verebildiler. Lakin ekonomisi zayıf, üretim gücü düşük ülkeler ise daha fazla hasar gördü. Türkiye de krizden ciddi biçimde etkilenen ülkelerin içinde maalesef. Örneğin Türkiye'de pandemi sürecinde zorlu bir dönem geçiren özellikle küçük esnaf şimdilerde de artan enflasyon karşısında çaresiz kaldı. Bunun üstüne Rusya-Ukrayna savaşı da eklenince işleri daha da zorlaştı.

*

Türkiye ekonomisi özellikle son kırk yılda üretim ekonomisi olmaktan öteye geçip "hizmet sektörü" ağırlıklı ekonomi haline dönüştürüldü. AVM'de çalışan bir güvenlik görevlisi ya da bir mağaza tezgâhtarı hizmet sektörünün çalışanıdır, üretim sektörünün değil. Aynı durum inşaat sektörü için de geçerlidir, inşaat sektörü de ekonomi biliminde bir hizmet sektörü olup bir üretim sektörü değildir. Türkiye son yirmi yılda gerçekten önemli ve değerli altyapı yatırımları gerçekleştirmiştir. Emeği geçen herkesten Allah razı olsun. Lakin bir ülkede yatırımlar planlı ve dengeli yapılmaz, kaynak kullanımı ülkenin birincil ihtiyaçları sıralaması gözetilerek gerçekleştirilmez ise ekonomik yaşamda ciddi sorunlar ile karşılaşmak kaçınılmazdır. Örneğin tarım üretimi için çiftçiye ayrılması gereken kaynak çiftçiye verilmez, alt yapı yatırımlarında ya da cari harcamalarda kullanılması tercih edilirse tarımsal üretimde beklenen hâsılanın gerçekleşmesi mümkün olmaz. Biz iktisat biliminde buna "kaynakların optimal kullanımı" diyoruz. Yani kaynaklar optimal kullanılmak zorunluluğundadır. Çünkü yeryüzünde hiçbir kaynak sınırsız değildir. Türkiye'de bu gün çok ciddi ekonomik sorunlar ile karşı karşıyadır. Devletin kurumu olarak TÜİK'in açıkladığı 2021 yılı enflasyon oranı %36,08 iken 2021 yılı için ENAG (Enflasyon Araştırma Grubu)'ın açıkladığı rakam % 82,81 dir. TUİK rakamını esas aldığımızda bu rakamın bile çok yüksek olduğunu görmek mümkündür.

Öte yandan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Mart ayına ilişkin tüketici ve üretici fiyat endekslerini yayımladı. Üretici-tüketici enflasyonu arasındaki makas Mart ayında da rekor kırdı. Enflasyon yüksek enerji ve gıda maliyetlerinin etkisiyle bir eşiği daha aştı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Mart ayında yıllık tüketici enflasyonu % 61,14 olarak gerçekleşti. Türkiye'deki % 61,14 e karşın AB ülkelerinde ise enflasyon örneğin Almanya'da %7,3, İtalya'da% 6,7, Hollanda ve İngiltere'de % 6,2, İspanya'da % 9,8, Euro bölgesinde %7,5 olarak gerçekleşti. Verilere göre Türkiye'de aylık bazda artış ise yüzde 5,46 oldu. Tüketici fiyatları bazında Mart'ta en fazla fiyat artışı yüzde 32,67 ile motorinde görüldü. Motorindeki fiyat artışını yüzde 24,41 ile benzin, yüzde 23,47 ile kömür, yüzde 20,56 ile kuru soğan ücreti izledi. Motorinde yani mazottaki artış otomatik olarak iğneden ipliğe tüm ürünlerin fiyatlarının artmasına da neden oluyor. Oluşan bu maliyet enflasyonu toplumdaki alım gücünü etkiliyor ve tüketici ürün alamıyor. Ürün satın alınmayınca üretim oranları düşüyor ve bir kısır döngünün içine giriliyor. Çünkü üretimin çok önemli bir kısmı ithal ikamesine dayalı yani üretilen emtianın büyük kısmı ya ham madde ya da yarı mamul madde olarak dışarıdan ithal ediliyor. Bu durumda ülke ekonomisine katkı oranı da düşük oluyor. İthal ikamesinin hepten kaldırılması mümkün olmayabilir ama büyük ölçüde ithalata dayalı olan bir ekonomik yapının sürdürülebilirliği olamayacağından ithal ikamesi oranlarının düşürülmesi şarttır. Yani; al dışarıdan yok, üret içerden var.

Dünya Bankası verilerine göre, 1960 yılında Güney Kore'nin GSYH' 3,9 milyar $ ve kişi başı milli geliri sadece 120 $ iken Türkiye'nin tam 14 milyar $ ve KBMG'si 500 $ idi. Yani Türkiye G. Kore'den tam 4 kat zengin idi. 2020 yılı IMF verilerine göre G. Kore'de Satınalma Paritesine göre Kişi Başına Gelir 27.195 $ dır. GSYH'sı ise 2,011 milyar (İki trilyon 11 milyar $)'dır. Türkiye'nin GSYH'sı ise 2020 Dünya Bankası verilerine göre 720,1 milyar $, TÜİK verilerine göre 2020 yılı Kişi Başına Geliri ise 8.597 $ olarak belirlenmiştir. Yani 1960 da Türkiye Güney Kore'den tam 4 kat zengin iken bu gün Güney Kore Türkiye'den tam 4 kat zengin duruma gelmiştir. Bunu şöyle de ifade edebiliriz; göreceli olarak Güney Kore Türkiye'yi 16 defa geçmiştir. Peki, nasıl? Cevap basittir; Güney Kore 1960-1980 yılları arasında "Chaebol" dedikleri "Karma Ekonomik Sistem"i uygulayarak Han Nehri Mucizesini yaratmıştır. G. Kore bu sistemde devletin de desteği ile tamamen "üretime" odaklanmış ve Hyundai, Samsung gibi markaların temelini özel sektörle birlikte ama tamamen "planlı karma ekonomik kalkınma" kuralları içinde atmıştır. Yani Güney Kore Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarındaki ekonomik model ile bu mucizeyi gerçekleştirmiştir. Türkiye ise 1960'lardan günümüze yine rakamların adeta gözümüzün içine soktuğu gibi sözkonusu modeli terk ederek üretimden uzaklaşmış bu suretle günümüzde G.Kore'ye göre göreceli olarak tam 16 kat eksi fark yemiştir.

Türkiye'nin bu gün yaşadığı ekonomik sıkıntılardan kurtulmasının yegane yolu başta tarımsal üretim olmak üzere, mevcut kaynaklarını optimal kullanarak tıpkı savunma sanayimizde olduğu gibi tüm alanlarda üretime ağırlık vermesidir. Başka da hiçbir çıkış yolu yoktur. Savaşın da olduğu bu dönemde öyle turist beklemekle filan ülkenin geliri artmaz. Sokaktaki adamın karnı doymaz, çöpten çürük sebze toplaması engellenemez.

Türkiye; Rusya-Ukrayna savaşında çok başarılı ve doğru bir dış politika izlemiştir. İzlemeye de devam etmelidir. Türkiye benzer bir gayreti de planlı kalkınma-karma ekonomik sistem modeli ile tüm sektörlerde üretimini arttırmak için göstermek zorundadır. Türkiye'nin buna imkân ve kabiliyeti vardır. O nedenle kesinlikle uzunca bir süre alt yapı yatırımlarına yani kıt kaynakları betona gömmeye veda etmeli, sanayide ve tarımda önce iç pazarın ihtiyacını karşılamalı bu ihtiyacı karşıladıktan sonra da özellikle günümüzün gıdaya en çok ihtiyaç duyduğu dönemde ihracata yüklenmelidir. Aksi durumda Türkiye'nin binlerce yıldır gelen yüksek değerli "sosyo-kültürel yapısı" da bir çöküşle karşı karşıya kalır. Çünkü yoksulluk değerlerin yıkılmasına sebep olur. İnsanlar açlıklarını gidermek için değerlerinden vazgeçmeye başlar. Toplumda mafyasal yapılar, sahtekârlık, riyakârlık vb. olumsuz gelişmeler giderek artar. Bu durum toplumsal yapıyı çürütür ve giderek millet bilinci kaybolur ve Allah korusun bir dağılma bile gerçekleşebilir. Yüksek enflasyonist süreçler büyük finans sahiplerine üretmeden yüksek kazançlar sağlarlar ama buna karşın toplum yapısında büyük çürümelere neden olurlar. Haberlerde sıkça görülüyor; çiftlikbank, sanal para gibi dolandırıcılar hızla çoğalıyor.

BDDK "evim şirketi" olarak bilinen 21 firma için tasfiye kararı almış ve 47.389 vatandaş bu şirketlerin mağduru olmuş. Bu şirketler daha çok inanç değerlerini öne çıkartarak ağırlıkla mütedeyyin vatandaş kitlesinden müşteri portföyleri olan şirketler. Ama baktığınızda vatandaşların paraları ile lüks içinde bir yaşam sürdürmüşler, değeri 3-4 milyon olan Bentley marka arabalara binmişler. Yani toplumu kandırmışlar. Vatandaş ekonomik imkânsızlıkları nedeniyle alamadığı evini bu kuruluşlar vasıtası ile alabileceğine inandırılmış ama sonuçta mağdur olmuş. İşte tüm bu ve benzeri meselelerin temelinde toplumsal refah düzeyinin artmayışı, onun temelinde de Türkiye'nin yeterince üretmeyen bir ülke olması yatmaktadır. Üretmeden halkı zenginleşen dünyada hiçbir ülke yoktur. Ekonominin temel kuralları içinde "üretim ekonomisi" Türkiye'nin ekonomik kurtuluşu için yegâne yoldur. Unutmamak lazımdır ki; Milli Gücün temel direklerinden biri de "ekonomik güç"tür. Milli Gücün her direğinin sağlamlığı ise asıl gerçek beka meselesidir.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları