Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Ekonomide zor zamanlar

Yeni kabine kuruldu ve Mehmet Şimşek Hazine ve Maliye Bakanı oldu. Şimşek’in dünya finans piyasalarında tanınırlığı ve kalibresi bilinen bir gerçektir ve herşeyden önemlisi Şimşek ciddi bir kişidir, öyle gözlerimin içine bak parıltı göreceksin yok uyusam 6 ay sonra bir uyansam ekonomi çok iyi olsa gibi komedi replikleri edecek biri değildir. Şimşek’in bu ciddi duruşunun ilk anda olumlu bir etki yarattığına da kuşku yoktur.Lakin sadece ciddi devlet adamı duruşu çok vahim durumda olan ekonomimizi düzeltmeye yetmez. Türkiye’nin acilen dövize ihtiyacı vardır. Bir ülkeye döviz birkaç yolla girer. Birincisi çok üretirsiniz, iyi üretirsiniz, düşük maliyetle katma değeri yüksek ürünler üretirsiniz ve bunu rekabetçi ortamda dünya pazarlarına satarsınız karşılığında elde ettiğiniz dövizi ülkeye getirirsiniz. Gelen bu dövizin bir kısmını yeni yatırımlara yöneltirsiniz, kalanını millete hakça bölüştürürsünüz. İşte o zaman ülkeniz zenginleşir. En sağlıklı ve doğru yol aslında bu yoldur. Ancak bu gün Türkiye’nin üretim olanakları çok düşük görünmektedir. Ne yazık ki bu gün bizim üretim yapımız ithal ikamesine dayanmaktadır. Yani ithalatımız ihracatımızdan fazladır. Bu da dış ticaret açığını doğurmaktadır. Öte yandan kıt kaynakların rasyonel kullanılması da pek mümkün olmadığından ekonomik yapı ciddi bir kriz içinde adeta boğuşmaktadır. Bakan Şimşek bu yapıyı en iyi bilenlerdendir. Türkiye’nin kısa vadede ciddi döviz ihtiyacı olduğundan uluslararası piyasalardaki kredibilitesini kullanarak ülkeye döviz kaynağı bulmaya çalışıyor. Ülkeye dövizin ikinci geliş yolu da dış yatırımcılardır. Dış yatırımcı güven ve garanti ortamı ister. Para güvenli olmayan limanda demirlemez. Özellikle üretim ve istihdama dönük dış yatırımlar için bu durum olmazsa olmaz şarttır. Dövizin ülkeye diğer bir giriş yolu da dış yatırımcıların ülkenin varlıklarını satın almaları yolu ile döviz girmesidir ki bu orta ve uzun vadede tehlikeli sonuçları doğurabilecek bir yoldur. Çünkü bir atasözünde olduğu gibi hazıra dağ dayanmaz. Bu gün topraklarından petrol fışkıran Körfez ülkeleri bile artık petrol satarak yaşayamıyorlar ve başka ülkelerde yatırımlar gerçekleştiriyorlar. Bir başka yol ise gayrimeşru yollarla elde edilen ve kaynağı belli olmayan dövizin yurda girişidir ki bu da kabul edilebilir bir yol değildir. Zira devamında ülkenin itibarını dünya devletleri arasında çok kötü duruma düşürmesi kuvvetle muhtemeldir. O nedenle Bakan Şimşek’in üretim ve istihdam yaratmak için yatırım amaçlı dövizi ülkeye getirmesi sağlıklı ve doğru bir yol olacaktır. Zaten Bakan Şimşek de yaptığı açıklamada temel ilkeleri olarak şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik ve hesap verilebilirlik olarak sıraladı. Bunlar oluşmazsa ekonominin ayağa kalkması imkânsızdır. Sayın Erdoğan’da Şimşek ile daha dengeli bir ekonomi politikası izleyecek gibi görünüyor. Burada şu soruyu da sormalıyız; Şimşek’in kemer sıkma politikaları ile vatandaşı daha da olumsuz etkileyecek kısıtlamalar gelirse bunun 9 ay sonraki yerel seçimlere yansıması nasıl olur? Zira Morgan- Stanley doların kısa bir müddet sonra 26 lirayı bulabileceği görüşünü ileri sürdü. Kur artışının bütçe üzerinde enflastyonist bir baskı yaratacağı kaçınılmazdır. Türkiye’de dolardaki artış frenlenebilirse uluslararası piyasalarda Türkiye’nin kredibilitesi artma eğilimine girebilir. Türk lirasındaki ciddi değer kaybı konvertibl olmayan Bulgar Levası, Gürcü Larisi karşısında dahi zayıf duruma düştü. 1 Leva 12 TL’ye, 1 Gürcü Larisi 9 TL.’ye eşitlenmiş durumda. Bu sebeple gerek Bulgarlar ile gerekse de Gürcüler ile sınır ticareti oldukça yüksek seviyede seyrediyor. Türkiye’den ucuz mal alıp ülkelerine götürüyorlar. Bu durum ekonomik yönden bize 1989-1990 yıllarındaki Sovyetlerin Prestroika dönemini hatırlattı. O dönemde hatırlarız her hafta Kırklareli’nde Bulgar ve Rus pazarı kurulurdu. 12 parçalık kaliteli porselen yemek takımları 1-2 dolara satılırdı. 10 dolara Bepox marka deniz motoru bile vardı. Hatta 5 balya Lux tuvalet sabununa, 3 balya bayan naylon çorabına Burgaz’da, Köstence’de deniz kenarında lüks villa sahibi olanlar olduğunu bile duyuyorduk. Bir önemli nokta da enflasyon hesaplamasında TUİK’in uygulaması. Kur artışının enflasyonu arttıracağı biliniyor. Devlet doğalgazda hanelere 25 m3 yardımı yapıyor. Bu da aşağı yukarı 1875 lira gibi bir rakama denk geliyor. TUİK enflasyon oranını hesaplarken doğalgaz kaleminde artışı 0 olarak gösterdi. Bu durumda dolardaki artış nedeniyle 6 aylık maaş ve ücret artış sürecinde hane halkının aşağı yukarı 2500 TL. gibi bir kaybını oluşturuyor. Aslında yapılan vatandaşlara bir devlet yardımıdır. Bu yardımın enflasyon oranı hesaplamasına katılması pek de isabetli değildir. Maaş ve ücret artışları Ocak ve Temmuz aylarında yapılıyor. Ocakta yapılan artış Haziran dâhil aynı miktarda lakin enflasyon Şubat, Mart, Nisan Mayıs, Haziran aylarında üstüne koyarak yükseliyor ama ücret- maaş artışı Ocakta yapılan ile sabitlenmiş durumda oluyor. Temmuzda sıfırlanıyor yeniden artış yapılıyor ama durum aynen Aralığa kadar devam ediyor. Böylesi koşullarda dar gelirli memur- işçi- emekli gibi kesimler ile küçük esnafın enflasyon karşısında ezilmemesi olanaksız oluyor. Bakan Şimşek bu sorunu da çözmek için çaba harcamak durumunda kalacaktır. Üstelik de daha birlikte çalışacağı Merkez Bankası Başkanını getirememişken. Günün sonunda şunu söylemek mümkün; ekonomiye biraz olsun nefes aldırmayı hedefleyen Şimşek’in işi gerçekten çok zor. Ne diyelim Allah kolaylık versin.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları