Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Ekonomide durum

Türkiye dış politikada çok zorlu sorunlar ile uğraşıyor. Bir yanda sınırötesi terör operasyonları, bir yanda Suriye sınırımızdaki teröristler ve onlara büyük destek veren sözde müttefikimiz ABD, bir yanda şımarık Yunanistan''ın çıkardığı marazalar, bir yanda Mavi Vatan meselesi, bir yanda Ukrayna- Rusya savaşının ülkemize yansımaları say sayabildiğin kadar. Bunların eksiği var fazlası yok. Lakin içerde bunların birçoğu kamuoyunun yanından bile geçmediği konular. Zira vatandaşın en büyük derdi, ilk sıradaki sorunu ekonomi. Daha da doğrusu günlük yaşayabilme, karnını doyurabilme ve barınabilme sorunları ile uğraşıyor vatandaş. Hep söyleriz Abraham Maslow''un "İhtiyaçlar Merdiveni kuramının" ilk basamağı yani insanın aklının ilk öncelediği ve düşündüğü ihtiyaç merdivenin birinci basamağındaki yeme, içme, örtünme ve barınma ihtiyacıdır. Bu ihtiyaçları tatmin olmamış insana ne anlatırsanız anlatın sizi duymaz, dinlemez. Onun bütün derdi ilk önce karnını doyurmaktır. Çünkü ekonomi bilimi anlamda ihtiyaçlar tatmin edildiğinde haz, tatmin edilemediğinde elem veren duygulardır diye tanımlanır. Bu gün gıda fiyatlarının çok pahalı olduğu siyasi irade dâhil herkesçe ifade ediliyor. Geçen hafta Beşiktaş Kulübünün olağan kongresi vardı. Gittik. Beşiktaş semtinde her yer yiyecek-içecek dükkânı, kafe-bar, pub, kokoreççi, balık lokantası, kumpirci, dönerci filan olmuş. Bizim aklımız durdu. Çocukluğumuzun bütün evlerinin alt katları hatta bazılarında bütün katlar saydığımız türden işletmeler. Sanki başka esnaflık alanı yokmuş gibi. Birçok ülke gördük, hatta Avrupa ülkelerinde kasabalarına kadar gittik ama hiçbir yerde bir arada bu kadar çok yiyecek içecek dükkânını bir arada görmedik. Tabii çocukluğumuzun ve gençliğimizin geçtiği doğup büyüdüğümüz yeri böyle görmek bizi çok üzdü o da ayrı konu. Bu yerlerde hiç oturmadık ama çalışanlara fiyatları sorduk, fiyatlar da uçmuş. Bir sandviç 25 lira olmuş. Düne kadar 1,5 lira olan bir küçük şişe su 4 lira. Biz eski dönemin insanıyız, bu paralar bize çok pahalı geliyor. Hele İstanbul yolunda mola verdiğimizde bir dönerci restoranında bir porsiyon İskender dönerin 146 lira evet 146 lira olduğunu duyunca aklımız durdu. Biz ilaç için, paramız olsa dahi bir porsiyon dönere 146 lira vermeyiz. Olacak şey değil. Belki işletmeci de haklıdır, girdi maliyetleri nedeniyle ama sonuçta çok çok pahalı. Sıradan bir vatandaşın da bunu alıp yemesi mümkün değil. TÜİK''in açıkladığı verilere göre Türkiye ekonomisinin ilk çeyrekte %7.3 büyüdüğü ifade edildi. Bu ilk anda kulağa hoş gelen güzel bir haber. Tabii ki ülkemizin ekonomik açıdan büyümesi fevkalade iyi bir gelişmedir. Lakin ekonomi biliminde esas olan İktisadi büyümeden ziyade iktisadi kalkınmadır. Kalkınma toplumun her alanında olan kalıcı olan bir gelişmeyi tanımlar ve içinde teknolojiden sanata, eğitimden spora birçok öğeyi barındırır. Yani sosyolojik olarak toplumsal yapının çıtasının yükselmesi demektir. Büyüme ise rakamsal değerleri içeren bir kavramdır. Büyümede milli hâsıla artar ama bireyin cebine giren ve bir ay boyunca harcanabilir gelirinde genellikle bir artış olmaz. Aslında burada toplumdaki gelir dağılımının durumu en etkili kavramdır. Çünkü büyüme sürecinde gelir belli küçük bir kesime yönelirse büyük kitleler de göreceli biçimde artan oranda gelir kaybına uğrarlar yani fakirleşirler. Bu durumun üzerine enflasyon ve artan fiyatlar genel düzeyi eklenince büyük kitlelerin ihtiyaçlarının tatmini çok güçleşir. Fiyatlar genel düzeyinin hızla ve çok yüksek biçimde artmasının nedenlerinden biri de özellikle enerji girdi maliyetlerinde olan artıştır. İstanbul''da benzinin litre fiyatı bir yıl önce 7,72 TL, yılbaşında 12,29 TL idi. Son zamla birlikte benzinde zam oranı yıllık yüzde 240, yılbaşından bu yana yüzde 113 oldu. İstanbul''da motorinin litre fiyatı bir yıl önce 7,20 TL, yılbaşında 11,43 TL idi. Son zamla birlikte motorinde zam oranı yıllık yüzde 260, yılbaşından bu yana yüzde 127 oldu. Toplumda onyıllardır kullanılan genel bir kanaat vardır; benzine zam gelince her şeye zam gelir. Bu doğru bir toplumsal tespittir. Akaryakıt zamları iğneden ipliğe her alanda zam getiriyor.  Çünkü başta nakliye olmak üzere her emtia fiyatı yükseliyor. Bu duruma elektrik, doğalgaz gibi enerji kaynaklarına yapılan zamlar da eklenince tüketim malları fiyatları normalden fazla yükseliyor. Fırsatçı zihniyete sahip olan satıcılar da bu kadayıfın kaymağı oluyorlar. Türkiye''de önemli bir sorun da vergilerin doğrudan gelirden alınan vergiler değil, büyük oranda dolaylı vergiler olması zaten bozuk olan gelir dağılımının harcanabilirliğinde de adaletsizliğe neden oluyor. Dolaylı vergiler emtia üzerinden alınan vergilerdir. Örneğin domatesteki KDV, ya da benzin pompasındaki KDV, ÖTV filan. Her gelir düzeyinde olan her birey bu emtiaları satın aldığında aynı vergi miktarını ödemek zorunda kalmaktadır. Yani çok zengin bir bireyin domatesi 20 liradan alırken ödediği bu dolaylı vergiyi fakir bir birey de domatesi 20 liradan alırken aynı miktarda ödüyor. Bu ise harcanabilir geliri önemli ölçüde olumsuz etkiliyor. Siyasi iradeler bu durumu daha adil bir biçime dönüştürecek tedbirleri almalıdır diye düşünüyoruz. Öte yandan ekonomimizin iyi durumda olmamasının önemli bir nedeni de üretim düzeyimizin özellikle tarımsal üretim düzeyimizin yeterli ölçüde olmayışıdır. Siyasi iktidar özellikle tarımsal alanda üretim düzeyinin artması için gayretlerini arttırmalıdır. Çünkü bir toplumun en önemli ihtiyacı gıda ve bu gıdayı satın alabilmektir. İnsanların açlıkla mücadele etmesi aslında dünyadaki tüm milletler için bir beka sorunudur. Her siyasi iktidar bu meseleyi çözülmesi gereken birinci sorun olarak değerlendirmelidir.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları