Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Dolar ve sanayi

 Yazıyı yazdığımız gün Merkez Bankası faiz oranını açıkladı ve faizleri 1 puan yani 100 baz puan düşürdü. Tabii dolar anında yukarı uçtu, 11.30 TL'yi gördü. Yazımızı yazarken 11.02 TL idi. Faiz düştü, dolar çıktı ne olacak böyle? E, bir daha anlatalım efendim. Geçtiğimiz hafta içinde İzmir Medya Platformu üyeleri gazeteci ve televizyoncular olarak tanınmış sanayicilerden, EBSO Eski Başkanı, Güney Afrika Cumhuriyeti Fahri Konsolosu kıymetli dostum Tamer Taşkın'ın fabrikasında sabah kahvaltısında konuğu olduk. Bizim platform başkanı Ahmet Kaplan güzel bir organizasyon yapmış. Gittik. Kahvaltıda sohbetin konusu doğal olarak Türkiye ekonomisi, sanayinin durumu, döviz, istihdam, üretim, ithalat, ihracat gibi konular oldu. İktisat dersleri vermiş naçizane bir ekonomist olarak anlatılanlarını dikkatle dinledik. Önce duayen bir sanayicinin neler söylediğini sizlerle paylaşalım. Tamer Bey özetle şu konuları vurguladı: "Türkiye sanayisini yeniden dizayn etmeliyiz. Türkiye ve dünyada bu süreçte yaşanan en büyük sorunların başında emtia fiyatlarındaki artış, lojistik sorunu ve artan maliyetler var. Biz sanayici ve işadamlarını bu üç kalemde yaşanan gelişmeler olumsuz etkilemektedir. Pandemi sürecinde hiç personel çıkarmadık. Yeni istihdam artışlarımız oldu. Halen de yeni personel alımlarımız devam ediyor. En büyük zorluğumuz ise ara eleman bulamıyoruz. Üretimimizin yüzde 80'ni iç pazara, yüzde 20'sini ise yurtdışına ihraç ediyoruz. Asgari ücret 4 kişilik bir ailenin ücreti değildir, hayata sıfırdan başlayan ailesi ile yaşayan bir kişinin ücretidir. Asgari ücret 4 kişilik bir ailenin geliri değildir. Asgari ücretle 4 kişilik bir aile geçinemez. Biz işletmemizde çalışanlara asgari ücretin üzerinde bir ücret veriyoruz. Çalışanların mutlu olması lazım. Türkiye hâlâ dövizle borçlanma yapıldığını görüyoruz. Ben işadamlarımıza dövizle borçlanmayı kesinlikle tavsiye etmiyorum. Sabah kalktığınızda neler olacağını bilemezsiniz. Türkiye'de oynak kur nedeniyle dövizle borçlanmak riskli bir durumdur. Dövizin inmesi de çıkması da ülkemiz için risk teşkil ediyor ve dövizdeki değişkenlikten olumsuz etkileniyoruz. Dolar değişkenliğinden dolayı mal tedarik süreçlerinde ve fiyat kontrolünde büyük zorluklar yaşıyoruz. Bir önceki ay aldığımız malı yerine koymakta zorlanıyoruz. Dolar da ne bu şekilde hızlı bir yükseliş olsun ne de düşüş. Stabil seyretmesi bizim için ideal olandır. İş dünyası olarak hükümetten beklentilerimiz ise; biz destek ve teşvik istemiyoruz, biz herşeyden önce istikrar istiyoruz. Ekonomik ve siyasi istikrar iş dünyası için öncelikli bir konudur. Türkiye Afrika'da güzel işler yapıyor. Ama bu yeterli değil. Oysa Afrika'da büyük bir potansiyel var. Şimdiye kadar sadece Kuzey Afrika'ya odaklandık. Şimdi ilk kez müteahhitlerimiz Afrika'nın derinliklerine inerek yeni pazarlara yöneldiler. Afrika ülkelerinde özellikle müteahhitlerimiz için muazzam işler var. Bu pazara mutlaka yatırım yapsınlar. Türk sanayicisi işçisiyle mühendisiyle patronuyla 1990'lı yıllarda iki kelimeyi çok iyi öğrendi. Başarısının altında da  "kalite ve verimlilik" yatıyor. Afrika'da mallarımız 'Avrupa kalitesinde' Uzak Doğu fiyatlarıyla anılıyor. Bu büyük bir imaj."

Duayen bir sanayicinin üzerinde durduğu konuları kısaca özetledik. Görüldüğü üzere sanayicileri de en çok etkileyen ekonomik enstrümanlardan biri dövizde yaşanan kur değişiklikleridir. Çünkü artık bırakın İktisat Fakültesi öğrencilerini ilkokul talebeleri bile biliyor ki dolar arttıkça enflasyon yükseliyor, çünkü mal ve hizmet fiyatları artıyor. Dar ve sabit gelirli vatandaşların gelirleri de göreceli olarak azalmış oluyor. Örneğin tarladan sebzeyi getiren kamyonun ödediği mazotun litresi artınca nakliye fiyatı artıyor bu da sebzenin satış fiyatı üzerine maliyet olarak biniyor. Ama sabit ve dar gelirlilerin ücret ve kazançlarında aynı oranda artış olmayınca alım gücü de düşmüş oluyor. Alım gücü azalınca iç piyasalarda ticaret hacmi daralıyor, ihracat ile bu daralma kapatılamaz ise o zaman da üretim hacmi düşüyor. Böylece bir kısır döngü, bir sarmal içine girilmiş oluyor. Çünkü reel sektörde günlük kur artışı günlük fiyat artışını oluşturuyor.

Öte yandan dövizdeki dalgalanma istikrarın bozulmasına neden olmakla birlikte özellikle döviz kurunun yükselmesi üretiminde büyük ölçüde dış kaynaklı ham madde kullanılmasından ötürü maliyetleri aynı ölçüde arttırmaktadır. Maliyetlerdeki artış sanayide kapasite kullanım oranlarını önemli ölçüde düşürürken üretilen emtianın dış pazardaki rekabet gücünü de büyük ölçüde geriletmektedir. Rekabet edebilmek ekonomide çok etkin bir parametredir, çünkü rekabet edemezseniz ürettiğinizi satamazsınız.

Tamer Bey toplantıda şöyle bir konuyu ifade etti; "AB'ye tam üye olmadan Gümrük Birliği'ne girmiş olmamız bizim Afrika'ya yaptığımız ihracatta % 25 gümrük ile karşılaşmamıza neden oldu. Bu da bizim rekabet gücümüzü önemli ölçüde olumsuz etkilemiştir." Yani yönetimler bu tür sözleşmeleri imzalarken geleceği düşünerek hareket etmelidirler. Merkez Bankası'nın 1 puan yani 100 baz puan faiz düşürmesi doları yukarı fırlattı. Yükselişinin devam edeceği de değerlendiriliyor. 1dolardaki 1 kuruşluk artışın ülkemizin dış borcuna yeni parayla 94 milyar lira ek borç getirdiği sürekli vurgulanıyor. Ekonomi yönetimindeki kısa aralıklı değişiklikler iç piyasalarda güveni sarstığı gibi dış yatırımcıların da ülkeye sermaye transferine şüphe ile yaklaşmalarına sebep olur.

Bu koşullar ise çözülmesi en zor ekonomik sorun olan stagflasyona doğru gidişe sebep olur. Basitçe söylersek stagflasyon; durgun piyasalar, işsizlik ve enflasyonun üçü bir arada ve aynı anda oluşmasıdır. (İşsizlik konusunda sanayici eleman arıyor ama makine başında duracak olan meslek lisesi mezunu ara eleman arıyor. Bunu bulamıyor.) Meselede önemli bir nokta da okuma hatası yapıldığıdır. Dünyada da enflasyon var ve geçici değil. Türkiye'de Merkez Bankası geçici olarak değerlendiriyor, ama değil. Örneğin Norveç'te rezerv çok, bizden daha da zengin ama faizi arttırıyor. Meksika, Polonya bizim gibi ancak onlar da arttırıyorlar. Para politikalarının etkileri zaman içinde aşamalı olarak ortaya çıkar. Kısa vadede enflasyonda bir iki puanlık düşüş olursa bu aldatıcı bir düşüştür. Bu günkü ekonomik icraatın etkileri kümülatif olarak 7-8 ay sonra daha yüksek bir olumsuzlukla ortaya çıkar, yani daha yüksek enflasyonla. Öte yandan iktisat bilimi sosyal yapıyı esas almakla birlikte matematik bilimi üzerine kurulmuş bir disiplindir. İspatlanmış hipotez olarak faizin enflasyonun sonuçlarından biri olduğu ise bilimsel literatüre girmiştir. Buna karşın enflasyon sebep - faiz sonuç kuramı iktisat biliminde henüz görülmüş değildir.

Ülkesini çok seven biri olarak biz de faiz lobilerinin ülkemizin kanını emmesine şiddetle karşıyız. Bu durum mutlaka önlenmelidir. Ancak önlemedeki metodun isabetli olmadığı kanaatindeyiz. Ama aynı ölçüde dolar baronlarının da ülkemizin kanını emmesine şiddetle karşıyız. Bize göre tüm bunları önlemenin en doğru ve etkin yolu karma ekonomik bir sistem içinde "üretimi, özellikle de tarımda ve bilgi teknolojilerinde üretimi hızla arttırmak, bu ürünleri de olabildiğince dünyaya pazarlamaktır." Başka da bir yolu yoktur. Varsa da biz bilmiyoruz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları