Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Doğu Akdeniz ve AB yaptırımları

Sizler bu yazıyı olurken muhtemelen AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirve Toplantısında Türkiye'ye yönelik yaptırımların görüşmeleri yapılıyor olacaktır. AB'nin lokomotifi Almanya'dır. Görüşmeler öncesinde Almanya'da hâkim görüş Dışişleri Bakanı Heiko Mass tarafından deklare edildi. Mass "AB Dönem Başkanı Almanya'nın son aylarda Türkiye ile diyalog zeminini yaratabilmek için olağanüstü çaba gösterdiğini ama sonuç alamadığını" söyledi. Avusturya Dışişleri Bakanı Alexander Schallenberg ise "Ankara'nın izlediği politikalar artık kabul edilemez ve artık çok açık ve net bir dil kullanmalıyız." dedi. Bu görüşler son derece haksız ve mesnetsizdir. AB açıkça şımarık çocuk Yunanistan'ın oyuncağı olmak yolundadır. Aklın ve izanın gördüğü gerçekleri AB'nin gözüne sokamıyorsak bunu da bizim kamu diplomasisindeki eksikliğimiz olarak görmemiz gerekir. Çünkü Türkiye, Doğu Akdeniz meselesinde yüzde "bin" haklıdır. AB diyor ki "Türkiye hukuksuz hareket ediyor." Kesinlikle hayır. Zira neyin hukuki olup olmadığına AB kendisi karar veriyor.

Bu konuda çok değerli kardeşim Müs. Tümamiral Doç. Dr. Cihat Yaycı kaç yıldır çalışıyor ve en son geçen gün bir televizyon kanalında adeta çok iyi hazırlanılmış bir brifing verdi. Yaycı aynen şöyle dedi; "Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin kıyı uzunluğu 2280 km. Yunanistan'ın ise Doğu Akdeniz'e bakan adalarının toplam kıyı uzunluğu 167 km. Arada tam 13,5 kat fark var. Bu koşullarda Türkiye'ye 1 veririz biz 3 alırız diyorlar. Fransa'nın Manş kıyısında İngiliz'lerin Manş adaları var. Onlara da karasuları kadar deniz yetki alanı tanınmış. Çünkü onlar Fransa'nın kıta sahanlığında. Söz konusu Türkiye olunca bu işin tam tersi oluyor ve Yunanistan hak ettiğinden tam 45 kat fazla hak talep ediyor. Türkiye ise hukuka uygun makul taleplerini ifade ediyor." Böyle bir şey olabilir mi? Akdeniz'in en uzun sahildar devleti olacaksınız sonra kıytırık bir ada gerekçe gösterilerek sizden 45 kat fazla hak talep edecekler ve Türkiye de buna eyvallah diyecek. Yok öyle bir Türkiye, yok öyle bir dünya.

FRANSA'NIN SESİNİ KESTİK

Yunanistan 1814'te Odessa'da Rus Generali Alexande Ypsilanti tarafından kurulan Filiki Eterya örgütü vasıtasıyla 1821'de ayrılıkçı ayaklanmayı başlatıp 24 Nisan 1830'da bağımsızlığını kazandı. O tarihten bugüne savaş kaybetmesine rağmen tıpkı kuruluş safhasında olduğu gibi Batı'nın tüm diplomatik oyunları ile tam 5 kez topraklarını genişletti. Şimdi bu alışkanlığı ile Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin haklarının üzerine çökmek peşinde. Burada önemli nokta defalarca yazdığımız gibi "Türkiye Doğu Akdeniz'deki hak ve menfaatleri için asla ve kata Yunanistan ile bir müzakere masasına oturmamalıdır. Eğer boş bulunur oturursa geri dönülemez en büyük hatayı yapmış olur. Zira masaya oturmak demek Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de bir hakkı varmış gibi bunu zımnen kabullenmek olur. Türkiye ancak ve ancak Ege (Adalar) Denizindeki uyuşmazlıklar için Yunanistan ile masaya oturabilir." Bu konuda yürütülen "kamu diplomasisi" de çok önemlidir. Değerli kardeşim Yaycı Paşa'nın şu tespiti de çok önemlidir. Yaycı Paşa dedi ki "Türkiye'nin kamu diplomasisi çok zayıf. Karabağ Savaşı sırasında Azeriler büyük yürüyüşler yaptılar ama nerede, Bakü'de. Ama Ermeniler nerede yaptılar, Paris, Londra ve New York gibi dünya başkentlerinde. Fransa Meis için deniz yetki alanı tanımalısınız diye Türkiye'ye çok baskı yaptı. BAU olarak Fransa'ya 11 dilde mektup yazarak -önce sen böylesi hakkı İngiltere'ye ver, sonra Meis için konuş- dedik, Fransa'nın sesi kesildi." dedi.

Görüldüğü gibi "kamu diplomasisi"ni çok etkin kullanmak gereklidir. Bu konu Türkiye'nin turizm alanı için de geçerlidir. Ne yazık ki birçok fuara katılıp, üç gün iki stant açmakla tanıtım ve lobi yaptığımızı sanıyoruz ama maalesef olmuyor. Kamu diplomasisi ve lobicilik devamlılık isteyen bir süreçtir. Yurt dışındaki Türk STÖ'lerinin bu konudaki katkıları büyüktür. Öte yandan Doğu Akdeniz hem jeopolitik hem de ekonomik olarak Türkiye için olmasa olmaz değerde vazgeçilmezimizdir ve gelecek 500 yılın karşılığıdır. Stratejik önemini bir başka yazımızda anlatacağız ama sadece şunu belirtmekte yarar var; yine Yaycı Paşa'nın hesaplama ve açıklamasına göre Karadeniz ve Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin Münhasır Ekonomik Bölgesinde (MEB) Karadeniz 272 yıl, Doğu Akdeniz 570 yıl Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılayacak "gaz hidrat" yataklarına sahip. 1 birim gaz hidrat 164 birim doğal gaza dönüşüyor. Yaycı Paşa'nın ifadesi ile bu konuda Türkiye'nin yapacağı bir hata "Günlük hesaplarla asırlık kayıplara sebep olur." Biz de Yaycı Paşa'nın görüşlerine katılıyoruz. AB2den yaptırım gelecek diye Yunanistan'ın soytarılığına boyun eğmek kabul edilemez. Yine daha önce defalarca yazdık; Türkiye acilen Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarını belirleyip BM'ye bildirimde bulunmalıdır. Bu ilan iki türlü oluyor, birincisi sahildar ülkenin MEB sınırlarını belirleyip komşu sahildar ülke ile anlaşma yapmadan BM'ye bildirmesi ve sonradan anlaşma imzalaması, ikincisi de sahildar ülkenin komşu sahildar ülke ile anlaşma imzaladıktan sonra BM'ye bildirimde bulunması. Türkiye ivedilikle birinci yolu kullanmalıdır.

Yaycı Paşa'nın Türkiye ile İsrail arasındaki deniz komşuluk sınırı ile MEB'yi belirleyen haritası İsrail medyasında manşet oldu. Çünkü Türkiye'nin olduğu kadar İsrail'in de menfaati var. Türkiye'nin İsrail ile de söz konusu anlaşmayı imzalaması Doğu Akdeniz'deki millî menfaatleri açısından çok önemlidir. Türkiye bu yolla Filistin'in de KKTC'nin de haklarını koruma altına almış olacaktır. AB toplantısında işin teknik ve hukuki boyutları dikkatle anlatılırken MEB de saniye bile kaybetmeden ilan edilmelidir. Rahmetli Anacığım çocukken ben bir işte kararsız kalıp oyalandığımda "Oğlum sen ağzım burnum diyene kadar elalem atı alıp Üsküdar'ı geçer." derdi. Eskilerin her söylediğinde bir hikmet vardır.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları