Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Doğayı öldürmek

Hiç kuşku yok ki önümüzdeki 10 yılda dünyanın ve dünya ekonomisinin bir numaralı gündem maddesi iklim krizi ve karbon piyasası olacaktır. İklim krizinin temel sebebi ise doğayı her türlü vasıta ile katletmektir. İnsanoğlu aç gözlülüğü ve ihtiraslarına gem vuramadığı için ne yazık ki hem kendisine hem de gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya kalmaması için elinden gelen her şeyi yapıyor. Doğa iki biçimde katlediliyor. Birincisi sorumsuz ve düşüncesiz insanlar tarafından ikincisi de para kazanma hırsı içinde olanlar tarafından. Sorumsuz ve düşüncesiz kişiler örneğin ormanda ateş yakarak orman yangınlarına sebep oluyor, doğanın akciğerlerini yok ediyorlar, ya da denizlere kola kutusundan naylon poşete kadar her şeyi atarak denizleri kirletiyor, deniz canlılarının yok olmasına sebep oluyorlar. İkinci grupta para için doğayı katledenler var. Yıllardır Edremit Güre''ye gider geliriz. 40 yıl evvel o bölgede şimdiki kadar konut da yoktu, insan da. Deniz Kaz Dağlarından gelen kaynak suyunun karışması ile daha soğuktu. Yıllar içinde yapılan evler ve evlerin bahçelerinde açılan artezyenler denize ulaşan suyu iyice azalttı. Denizin ısısı değişti. Öte yandan artan nüfus nedeni ile katı ve sıvı atık miktarı da arttı. Yapılan foseptik çukurları, vidanjör çekimleri yetersiz kaldı. Uzun yıllar atıklar denize verildi. Arıtma tesisi masraflı olduğundan sitelerdeki villaları yapan müteahhitlerce göz ardı edildi. Arıtma tesisi yapım mecburiyeti getirilince de olabildiğince az masrafla işin içinden çıkılmaya çalışıldı, adeta göz boyandı. Sonuçta güzelim deniz giderek kirlendi. 15-20 yıl evvel denize girdiğimizde yüzlerce levrek balığı görürdük. Şimdi bir tane bile yok. Çünkü levrek balığı çok temiz suda yaşamak ister. Bölgede hala yeterli bir kanalizasyon sistemi yok. Tabii denizin bu denli katlolmasına sebep yalnız yerleşim yerlerinin yarattığı sorun değil. Bundan 10-12 yıl evvel çok büyük balıkçı tekneleri trolleri ile körfeze girdiler ve Türkiye''nin balık havuzu niteliğinde olan körfezi öldürdüler. Bilindiği gibi trol ile balık avlamak sığ sularda yasaktır ama yasağı takan kim. Çünkü trol dipten kazıyarak geldiği için hem küçük balıkları, hem de balığın yuvalandığı ve yumurta bıraktığı deniz dibi meralarını da yok eder. Nitekim tüm deniz dibi meralar yok oldu ve yatak balığı tükendi. Meralardan beslenen balıklar da körfezi terk etti. Yunanistan körfezin karşısındaki Midilli adasının etrafını yemleyerek balığı kendi sularına çekti. Öte yandan ne yazık ki bu deniz katilleri gelecekteki kendi ekmeklerini de yok ettiklerini hiç düşünmediler. İhracat için deniz patlıcanı, denizkestanesi gibi canlıları da avlayarak denizlerin iyice kirlenmesine neden oldular. Zira deniz patlıcanı, denizkestanesi gibi canlılar denizlerin çöpçüleridir. Denizi kirleten organizmaları yiyerek yaşamlarını sürdürürler. Müsilaj sorununun bir nedeni de bize göre denizlerimizdeki bu çöpçü deniz canlılarının avlanarak yok edilmesidir. Sadece para hırsı ile denizleri katletmek böyle bir şey işte. Hâlbuki beğenmediğimiz Yunanistan''da bile denizkestanesinin, deniz patlıcanını avlayanlar büyük para cezalarına çarptırılıyor. Yani biz ihracat için yok ederken onlar koruma altına alıyorlar. Yine para için ormanlar özellikle zeytinlikler yok edilip inşaat alanına dönüştürülüyor. Eskiden zeytinlikler sulanırdı. Hem zeytin daha büyük olurdu hem de hasat yüksek olurdu. Şimdi kimse sulamıyor, zeytinlik sahipleri bir an önce müteahhide verelim de villa alalım, birden servet kazanalım derdindeler. Hâlbuki yine Yunanistan''da zeytinlikler sulandığı için hem iri zeytin oluyor hem de fazla ürün alıyorlar. Ağaçları yok edip inşaat yapıyoruz. Ama o ağaçların her yerde toprağı tutup selin, heyelanın olmasına engel olduğunu asla düşünmüyoruz. Yine deniz doldurularak yapılan inşaatlar ile doğayı yok etmeye devam ediyoruz. Yalova depreminde denizin dolgu alanındaki evleri, yoldaki otobüsleri, iskeledeki vapuru nasıl yok ettiğini kolayca unuttuk. Ama bir depremde deniz hepsini yutuverdi. Dere yataklarına inşaat yapıp derelerin akışını bozuyoruz. Taşkınlara sebep oluyoruz. Sonra Kastamonu''daki gibi sel felaketi ve ardından ölümler, yıkımlar geliyor. Neden bir müteahhit para kazanacak diye. Hiç kimse düşünmüyor ki doğa elinden alınanı bir biçimde mutlaka geri alır. Adam fabrika yapıyor, bacasına filtre takmak masraflı geldiği için kaçıyor. Bacadan çıkan zararlı ve ölümcül gazlar havayı kirletmiş, insanlar hastalanmış zarar görmüş omurunda mı? O sadece cebine girecek parayı arttırmanın peşinde. Sanki giderken öbür tarafa götürecekmiş gibi. Trafikte bile egzozu köfteci dükkânı bacası gibi tüten kamyonlara otobüslere rastlamıyor muyuz? Maalesef her alanda doğayı katletmeye var gücümüzle gayret ediyoruz. Ama unutmamak lazım ki doğanın intikamı çok acı olur ve verdiklerini bir gün mutlaka geri alır. Yine hiç unutmamak lazım ki; hiçbir insanoğlu doğayı asla yenemez. İnsanın doğa ile yaptığı her savaşta yenen hep doğa, yenilen ise hep insanoğludur. Doğayı katletmeyelim, çünkü doğa bize gelecek nesillere bırakılmak üzere verilen bir emanetten öte değildir. Doğayı katlettikçe iklim değişiklikleri hızlanacaktır. İklim değişikleri yaşamı doğrudan etkileyecek, hastalıklar artacak, kıtlıklar olacaktır. Kısacası insanoğlu kendi yaşamını cehennem çevirmiş olmaktan başka bir şey yapmamış olacaktır.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları