Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Devletlerin karar alma süreçleri

Türkiye hem siyasi hem de ekonomik açıdan ciddi bir sürecin içinden geçiyor. Avrupa Parlamentosu 2022 Türkiye Raporu’nu yayınladı, temel haklar, demokrasi, hukukun üstünlüğü gibi konularda sert eleştirilerin olduğu rapora Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tepkisi sert oldu ve “Avrupa Birliği Türkiye’den kopmanın gayreti içinde. AB’nin kopuş hamleleri yaptığı bu dönem içerisinde biz de bu gelişmeler karşısında değerlendirmemizi yaparız ve yolları ayırırız.” dedi. Türkiye’nin AB macerası 1950’lerde o dönemin adı ile “Ortak Pazar” ile başlar. Yani yaklaşık 70 küsur yıllık bir yol süreci. Bu süreç içinde Türkiye AB’ye tam üyelik konusunda pek çok fırsat ve teklif ile karşılaştı ama birtakım hesaplar ile dönemin yöneticileri bu fırsatları değerlendirmediler, tekliflere olumlu cevap vermediler. AB projesi aslında Büyük Atatürk’ün “muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkma” hedefinde önemli bir manivela olacaktı. Ama dedik ya bir türlü olmadı. Türkiye öyle veya böyle Batı’nın bir parçasıdır ve öyle kalmaya da devam etmelidir. Zira en başta NATO üyesidir. NATO’dan çıkmak bugünkü koşullarda asla mümkün değildir ve anında “ham” yaparlar. Öte yandan kör topal da olsa AB ile süren ilişkiler vardır ve Türkiye’nin Parlamento’da komisyon üyelikleri bulunmaktadır. Ekonomik açıdan da Avrupa ile çok yakın ilişkileri bulunan Türkiye’nin ihracatının en büyük bölümünü AB ülkeleri ile olan ticareti oluşturmaktadır. AB’nin Türkiye’nin tam üyeliği konusunda ayak sürüdüğü bilinen bir gerçektir. Lakin Türkiye’nin de AB konusundaki tüm taahhütlerini yerine getirdiğini söylemek ne derece isabetli olur bilemiyoruz. Hâlâ pek çok eksiğimiz olduğu birçok çevrede ifade edilmektedir. Şunu net bilmeliyiz; “Briç kulübünde pişpirik oynatmazlar.” Günümüz dünyasında ülke güvenliği için güçlü ittifakların içinde bulunmak şarttır. Ancak kendimizi de kullandırmamak koşulu ile. Örneğin Türkiye olmasa idi başta Suriyeliler olmak üzere pek çok sığınmacı AB’ye gidecekti. AB kendi sosyal ve demografik yapısı bozulmasın diye ne idüğü belirsiz tüm sığınmacılar ve mülteciler için Türkiye’yi bir depo gibi kullanmaya devam ediyor. Bu durumun Türkiye’nin demografik ve sosyal yapısını bozduğunu ve gelecekte Türkiye için en büyük beka tehdidini oluşturduğunu defalarca yazmıştık. Avrupa Birliği’nde pek çok ülke yöneticisinin Türkiye’yi AB’ye almak istemediğini biliyoruz. Hatta AB ülkelerinde yaşayan insanların bir kısmı da bu meseleye pek sıcak bakmıyorlar. Lakin AB ülkeleri yöneticilerinin büyük bir kısmının da ABD’nin ağzına baktığını biliyoruz. Çünkü AB üzerinde de ABD hâlâ önemli bir etkin güç. Bunun yanına Papa’nın geçmişte söylediği “Anadolu Türklere bırakılmayacak kadar değerlidir” sözlerini de koyarsak AB’nin gerçekte Türkiye ile kol kola girmek istemeyeceği, sadece çıkarları doğrultusunda kullanmak isteyeceği ortadadır. Buna karşın Avrupa ülkelerinde sokaktaki vatandaşların ülke yönetimleri üzerinde etkileri çok güçlü olduğundan söz konusu ülkelerin yöneticilerinin Türkiye’ye karşı ciddi bir haksız tepkide bulunmaları halinde kendi kamuoylarından gelecek reaksiyondan çekindikleri de bilinmektedir. Türkiye AB’den kopmamalıdır. Uymayı ve hayata geçirmeyi anlaşmalarla taahhüt ettiği kriterleri mümkün olduğu kadar süratle hayata geçirdiğinde AB ülkeleri yöneticilerinin de Türkiye üzerindeki olumsuz görüş ve etkileri giderek minimalize olacaktır. Çünkü o durumda hakem Avrupa kamuoyu olacaktır. Türkiye’nin AB ile ilişkilerini kopartması hem siyasal hem de ekonomik açıdan çok büyük sorunları da beraberinde getirir ve Türkiye’nin yalnızlığa itilmesine sebep olur. Günümüz dünyası jeopolitiğinde “değerli yalnızlık” diye saçma sapan bir kavram yoktur. Böyle bir zırva kavramın Türkiye’ye verdiği zararları yıllarca hep birlikte gördük. Yalnızlığa itilen Türkiye bölgesinde de gücünü kaybeder. Bugün bölgesinde “bölgesel oyun kurucu” iken o durumda üzerinde oyun oynanan satranç tahtası durumuna düşer. Türkiye’nin çevresi her an durumun değiştiği kritik süreçlerle sarmalanmış vaziyettedir. Kafkaslar çok gergin görünüyor. Ermenistan ile Azerbaycan arasında yine gerginlik artıyor. ABD, Ermenistan ile ortak tatbikat yapıyor ve hem Karadeniz’de hem de Kafkaslarda etkin olmanın çabası içinde. Dengeler öylesine değişiyor ki, 40 yıllık düşmanı İran bile Ermenistan’ın ama aslında ABD’nin safında yer alıyor. Öte yandan ABD’nin dünyadaki en yakın müttefiki İsrail, Azerbaycan’ın dolayısıyla Rusya’nın yanında gözükebiliyor. Ukrayna-Rusya savaşı giderek yılan hikâyesine dönüyor, ne zaman biteceği ya da ne zaman birden bire patlayıp bölgeyi yakacağı belli değil. Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi Türkiye’nin Mavi Vatan projesini ortadan kaldırmak, adaların karasularını 12 mile çıkartmak için her türlü düzenbazlığa devam ediyor. Bölgemizin en büyük sorunlarından biri de “su sorunu”dur. Yarın Allah korusun Orta Doğu’da su yüzünden çok ciddi çatışmalar ve savaşlar çıkarsa hiç şaşırmamak lazımdır. İran’da büyük su kaynaklarından biri olan Urmiye gölü kuraklık yüzünden kurudu. Yarın İran’ın Türkiye’nin sularına göz dikmeyeceğini garanti edebilir misiniz? Edemezsiniz. E, Türkiye olarak biz zaten çok ciddi bir ekonomik kriz içindeyiz. Bu koşullarda AB ile ipleri kopartmak yapılacak en büyük stratejik hatalardan biri olur. Türk Milletinin öz vatanı olan Türkiye Ortadoğulu bir Arap ülkesi değil, bir Batı ülkesidir ve öyle de olmalıdır. Sayın Cumhurbaşkanımız Türkiye için raporda yazılanlar üzerine doğal bir tepki tavrı ortaya koymuştur. Ancak Sayın Cumhurbaşkanının AB konusunda da devlet aklı ile hareket edeceğine de hiç kuşku yoktur. Devletlerin geleceklerine yönelik karar alma süreçlerinde “devlet aklı” ile hareket etmek esastır. Aksi halde sonu hep hüsranla biten durumlarla karşılaşmak kaçınılmazdır. Tarih bunun örnekleri ile doludur.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları