Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Dev bir çaresizlik - Ağlıyorum...

Yazının başlığındaki birinci kısım bize ait değil. Büyük bir gazetenin manşeti. Ağlıyorum ise bizim. Ülkemiz geçtiğimiz pazartesi günü tarihin görmediği bir felaketle karşılaştı. 10 il aynı anda sabah saat 04.10''da 7.7 (kimi otoritelere göre 7.9) 9 saat sonra da aynı yerde 7.6 (kimi otoritelere göre de 7.7) peş peşe iki depremle karşılaştı. Binlerce canımızı kaybettik, onbinlerce canımız da yaralı. İşte bunun için ağlıyoruz. Yüreğimiz acıyor. Hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımıza Yüce Allah''tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyoruz. Aziz milletimizin başı sağolsun. Enkaz altındaki tüm canlarımızın ise salimen kurtulmasını diliyoruz. Gazetenin "Dev bir çaresizlik" başlığına ise katılmamız asla mümkün değildir. Zira bu millet dünyanın en zor şartlarında, açlık yokluk içinde Büyük Atatürk''ün liderliğinde dünyanın hayranlıkla izlediği ve emsalsiz olan Türk İstiklal Harbini kazanmış bir millettir. Büyük Atatürk der ki; "Umutsuz durum yoktur, umutsuz insan vardır." Bu depremde de çaresizlik yoktur. Organizasyon eksikliği olmuştur. Böylesi büyük afetler çok organize kurumların işin içine girmesini gerektirir. Ülkemizde bu organize kurumların en başında da dünyanın gıpta ile baktığı Kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri gelir. TSK hem mevcut organizasyon yapısı, hem planlama yeteneği, hem çok büyük personel kadrosu hem de çok güçlü ekipmanları ile büyük afetlerde başrolü üstlenecek ilk kurumdur. Batı ülkeleri başta olmak üzere dünyanın bütün ülkelerinde askerler sadece savaşlarda ya da operasyonel harekâtlarda değil doğal afet zamanlarında da ilk sahaya çıkarılan kurumlardır. Örneğin zaman zaman ekranlarda görürüz; ABD''de büyük kasırga felaketlerinde Amerikan Ordusu derhal devreye girer. Şehirlerde ABD askerleri görülür. Zira bu kadar büyük afetlerde başka kurumların ne organizasyon yapısı, ne personel kadrosu ne de mevcut araç gereç ve ekipmanları o ülkenin Ordusu kadar kuvvetli değildir.

Bugün çeşitli mecralarda vatandaşlar "Asker neden bu kadar geç sahaya çıktı?" diyorlar. Türk Milleti her zor koşulda çok haklı olarak Mehmetçiğini yanında görmek ister. Çünkü 2500 yıllık Kahraman Türk Ordusunun asli ve yegâne sahibi Büyük Türk Milletidir. Lakin Türk Silahlı Kuvvetleri her faaliyetini yasal emir-komuta zinciri içinde yapar. Ne zaman emir verilirse o zaman tereddütsüz göreve koşar. Türk Silahlı Kuvvetlerinde her duruma karşı planlar yapılır ve bu planların yıl içinde tatbikatları yapılarak planlar güncellenir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin beş-on sene öncesine kadar böyle büyük afetler, büyük toplumsal olaylar için yüz yıllık deneyimlerle hazırlanmış EMASYA (Emniyet Asayiş ve Afetlerde Hareket Tarzı) Planları vardı. Bu planlar tabur seviyesinden başlar ordu seviyesine kadar yapılırdı. EMASYA Planları İller İdaresi Kanunu gereğince Valilere verilmiş olan yetkilerle Valiler tarafından Garnizon Komutanlıklarından bir talep olduğunda derhal yürürlüğe girerdi. Yani yetki İl Valilerinde idi. EMASYA Planlarında böylesi bir afet durumunda kimlerin ne yapacağı, her birliğin kendi sorumluluk bölgesinde olan bir afette nereye gideceği, nasıl emniyeti sağlayacağı, nereye mutfak kurulacağı, ilk gün hangi yemeklerin çıkarılacağı, (kıta yükü erzaklar her daima hazırdır ve sürekli yenilenir ama asla kullanılmaz.) vatandaşları barındıracak çadırların nerelere kurulacağı, ahtapot ısıtıcıların nerede nasıl çalıştırılacağı, nereye sahra banyolarının kurulacağı (deprem bölgesinde su ve banyo imkânı olmadığından soğuk kış şartlarında Allah korusun bir salgın hastalık olursa çok ciddi sıkıntılar sözkonusu olabilir.), nereye sahra tuvaletlerinin kurulacağı, haberleşmenin ve ulaştırmanın nasıl sağlanacağı, hangi iş makinaları ile enkaz kaldırma yapılacağı, hangi timler ile (MAK Timleri dâhil) ve hangi köpekler ile enkaz altında canlı aranacağı, sivil-askeî iş makinalarının hangi sayıda ve nerelerde kimler tarafından kullanılacağı, enkazdan kurtarılanların ilk sağlık işlemlerinin hangi Sıhhiye Birliğince yapılacağı, Seyyar Hastanelerin nereye kurulacağı, hangi hekimlerin ve cerrahların bu hastanelerde görev yapacağı, Sıhhi Tahliye ve Tedavi Zincirinin nasıl işleyeceği dâhil akla gelen her husus yazılı idi.

Bunun yanısıra EMASYA Planlarında o ildeki Emniyet Teşkilatı, Bakanlık birimleri, Sivil Arama Kurtarma birimleri, Belediyeler, Kızılay teşkilatı gibi kurumlar ile İl Valisinin direktifleri içinde nasıl bir koordinasyonda bulunulacağı gibi hususların tümü de yer alırdı. Zira özellikle böylesi büyük felaketlerde ilk bir veya iki saat hemen direktiflerin verilmesi açısından hayati önem taşır. Öylesi durumlarda da o ildeki Garnizon Komutanına sıralı komutanlıklardan ve İl Valisinden "EMASYA Planı yürürlüğe girsin." şeklindeki bir talimat geldiğinde düğmeye basılır, birlikler en kısa sürede beklemeksizin görev yerlerine intikal ederler. Ancak görülen lüzum üzerine yıllar önce EMASYA Planları yürürlükten kaldırıldı. Lakin bugün ne kadar gerekli olduğu acı ama yaşanarak görülmektedir. Yine dünyanın bütün ordularında var olan Askerî Hastanelerin ve Askerî Hekimlerin bu gün bizde olmayışı çok ciddi bir eksiklik olarak ortaya çıkmıştır. Askerî Hastaneler ve Askerî Hekimler olsa idi deprem bölgesinde derhal büyük "sahra hastaneleri" kurulur, Sıhhi Tahliye ve Tedavi Zinciri çalıştırılır, savaş şartlarında çalışmaya göre eğitilmiş askeri hekimler bu sistemi işleterek çok büyük yararlar sağlayabilirlerdi. Hastane gemisi İskenderun''a yanaşabilirdi. Böylesi büyük bir deprem felaketinde uzmanlar ilk 72 saatin hayat kurtarmak için en kritik süre olduğu, sonrasında ise mucizelerin gerçekleştiğini ifade ediyorlar. Bu gün devletimiz tüm imkânlarını seferber ederek bu büyük felaketle mücadele ediyor. Ancak yalnızca AFAD kontrolünde bu işin yürütülmesi ne kadar imkân dâhilindedir bunu da izleyerek göreceğiz. AFAD da canla başla çalışıyor ama personel sayısı da dâhil organizasyon olarak Türk Silahlı Kuvvetleri kadar büyük bir yapıya sahip değil. Madencilerin de arama kurtarmada çok deneyimli olduğunu biliyoruz ve onların da geç de olsa sahaya gelmiş olmaları büyük katkı sağlayacaktır. Bu tür büyük felaketler ile başetmenin yolu büyük ve sağlıklı çalışan organizasyonlar ile olur. Örneğin ulaşılamayan köylere askeri ve sivil helikopterler ile yiyecek, giyim ve sağlık malzemeleri götürülebilir, inilemiyorsa paketlenerek havadan atılarak ikmal yapılabilir, yıkılması nedeniyle ulaşılamayan köylere o nehir üzerine İstihkâm Köprücü Bölükleri ile geçici köprüler atılabilir, haberleşme olmayan noktalarda Muhabere Taburlarının imkânları kullanılarak haberleşme sağlanabilir.

Kısacası Kahraman Türk Ordusunun tüm imkânları asli sahibi olan Aziz Türk Milleti için son noktasına kadar kullanılabilir, kullanılacağına da eminiz. Nitekim bu gün Kahraman Mehmetçik sahadadır, canla başla çalışmaktadır, Hava Kuvvetlerimiz "hava köprüleri" kurmuştur, Deniz Kuvvetlerimiz çıkarma ve personel gemileri ile görev başındadır, Kahraman Jandarmamız, Kahraman Polislerimiz fedakârca her türlü hizmet için milletimizin yanındadır. Tüm ilgili Bakanlıkların birimleri, Sivil Kuruluşlar, gönüllü vatandaşlarımız kısacası Devletimiz ve Milletimiz tüm imkânları ile bu büyük felaketin içinden çıkmanın gayreti içindedirler. Öyle veya böyle Büyük Türk Milletinin altından kalkamayacağı hiçbir şey yoktur. Tarih boyunca da olmamıştır. Evet, canımız çok yanıyor, kalbimiz çok acıyor ama bunu da atlatacağız, kimsenin kuşkusu olmasın. Aziz Milletimizin bir kez daha başı sağolsun. Allah bir daha böylesi felaketler göstermesin.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları