Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Değişiklik?

Geçtiğimiz hafta Türk Silahlı Kuvvetlerinin kaynağı olan Harp Okulları ile Astsubay Meslek Yüksek Okulları yönetmeliklerinde okullara öğrenci alımı ile ilgili çok önemli bir değişiklik yapıldı. Değişiklikten önce ilgili madde; "Okula girecek olanların kendisi, anne-babası, kardeşleri ve velisinin, tutum ve davranışları ile yasa dışı, siyasî, yıkıcı, irticaî, bölücü ideolojik görüşleri benimsememiş, bu gibi faaliyetlerde bulunmamış veya bu gibi faaliyetlere karışmamış olması" şartını içeriyordu. Değişiklik sonrası ise aynı madde "Terör örgütlerine veya Millî Güvenlik Kurulunca Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti, iltisakı ya da bunlarla irtibatı olmamak." biçiminde ifade edildi. Maddedeki irtica kelimesi kaldırılmış oldu ve sadece irtica değil diğer yıkıcı bölücü yasadışı kavramlar da çok net olmayan biçimde koyuldu. Milli Savunma Bakanının açıklamasına göre, esas olarak da "irtica" kelimesinin Türk Ceza Kanununda (TCK)  tanımlanmış bir suç olmadığı hukuki gerekçe olarak gösterildi. Bu yeni durumla ilgili itirazlar da "Cemaatlerin müritlerinin Türk Ordusunun içine yerleşmesine imkân sağlayacağı" üzerine oldu. Türkiye'nin var olduğu coğrafya dünyanın en netameli coğrafyasıdır. Bu coğrafya, Anadolu- Mezopotamya coğrafyasıdır ve binlerce yıldır bu topraklarda silahı güçlü olan hayatta kalmıştır. O nedenle Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu topraklarda sonsuza dek yaşayabilmek için milletinin emrinde çok güçlü bir orduya sahip olmak zorundadır. Başka da hiçbir şansı ve seçeneği yoktur. Tarih bunu böyle söylüyor. Türk Ordusu bu coğrafyada "bölmek ve yutmak" emelleri olan Emperyal Gücün önündeki en büyük engeldir. Emperyal Güç bunu çok iyi biliyordu ve oyunu ona göre kurdu, yıllarca da oya gibi işledi. FETÖ olayı 3-5 yıllık bir olay mı? Kesinlikle hayır. FETÖ'nün TSK'ya fiilen ve ağırlıklı girişi 1980'li yılların ortasında Özal Hükümeti tarafından kapatılan TSK Fakülte ve Yüksek Okullar Komutanlığı ile başlar. FYO kapatılınca sivil üniversiteden Askeri Liselere "Öğretmen Subay" alımı yapıldı. Bu Öğretmen Subaylar iyice kök salınca soruları çalıp müritlere verdiler ve FETÖ'nün orduya girişi sağlandı. Yine 1980'lerin sonunda merhum Özal, "Hâkim Subay" sınıfına sonradan hukuk bitiren Harp Okulu mezunu subayların alınmasını yasakladı ve "sivil kaynaktan" Hukuk Fakültesi mezunu müritler Orduya alındı Hâkim Subay yapıldı. Tabii bu işlerin olmasında dik duramayan, doğruları siyasetçilere anlatamayan, ülke yerine koltuğunu daha çok düşünen "Şak-Tak" Paşalar gibilerinin de günahı çok büyük oldu. Sonrasındaki süreçte FETÖ'cülerin yükselmesi için Ergenekonlar, Balyozlar tertiplendi, Askeri Şura'nın değişen yapısı ile FETÖ'cüler general oldu. Sonuç malum; 257 şehidimize malolan lanet 15 Temmuz kalkışmasını yaşadı bu ülke. Önündeki en büyük engel olan TSK'yı yıpratmak amaçlı ne yazık ki bir takım çevreleri iyi kullanan Emperyal Güç, Türk Ordusunu hep dine karşıymış gibi bir tutum içinde göstermeye çalıştı. Zira halkın din konusundaki hassasiyetini çok iyi biliyordu. Ayrıca bu durum din üzerinden menfaat temin eden bazı çevrelerin de işine geldi. Hâlbuki Türk Ordusu dünyada dinine en bağlı ve inançları en yüksek olan orduların başında gelir. Soruyorum; "Dünyada hangi Ordunun askerleri taarruza kalktığı zaman, düşmanın üzerine yani ölüme giderken Allah Allah diye koşarak gider?" Başka ordu yok. Hatta bırakın savaşı eğitimlerde taarruz tatbikatlarında bile Allah Allah diye taarruza kalkılır ki personel bunu alışkanlık edinir. Türk Ordusunun Müstakil Tabur ve Alay yukarısı bütün birliklerinde camilerimiz vardır. İmam asker vardır. İsteyen tüm personel gider namazını kılar. Ramazanlarda yemek düzeni "sahur ve iftara" göre alınır. İsteyen orucunu da tutar, namazını da kılar, Kur'an'ını da okur. Kimse de tek bir soru sormaz, tek bir söz söylemez. Dini bayramlarda da komutanlıklarca bayramlaşma düzeni tertip edilir, bayramlaşılır. Bunun dışında söylenenler Emperyal Gücün görevli memurlarınca çıkartılmış yalanlardır. Örneğin; Türk Donanmasının bütün gemilerinin en yüksek direğinin en üstünde özel yalıtımlı bir kutu vardır. Bu kutunun içinde yine özel yalıtımlı "Kur'an-ı Kerim" vardır. Türk Ordusu reklama ihtiyaç duymadığından bunları her gün kamuoyunun gözünün önüne sermez. Türk Ordusunu asırlardır Mehmetçik yapan iki temel faktör vardır; biri sarsılmaz imanı diğeri ise sarsılmaz emir-komuta disiplinidir. Komutan "Git orada öl der, gidilir orada ölünür." Bu kadar basit ve nettir. Türk Ordusu özel bir kurumdur. Dışarıdaki sivil kurumlar gibi düşünmek büyük bir yanlıştır. Çünkü hiçbir sivil kurumun birinci görevi vatanı için koşarak ölüme gitmek değildir. Türk Ordusu tamamen siyasetin dışında olması gereken birincil kurumdur. Tarikat ve cemaatlerin Ordu'nun içine girmeleri Türkiye'nin yok olmasına sebep olacak en büyük etkenlerden biri olur. Herkesçe anlaşılacak bir örnekle açıklayalım. Allah korusun, diyelim ki Türkiye bir savaşa girdi. Orduda da 5-6 tür tarikat mevcut olsun. Bir Tümen Komutanı astı olan Alay Komutanına "düşmana taarruz et ya da şu bölgeyi alayınla tut" emri verdi. Tümen Komutanı X Tarikatından Alay Komutanı da Y tarikatından olsun. Alay Komutanı açtı telefonu, Şeyhine sordu "emri yapayım mı?" diye. Şeyhi "hayır yapmayacaksın" dedi. O Alay Komutanı artık o emri yapmayınca ne olur? Tüm Ordu darmadağın olur, ülke de yok olur. Hele bir de o şeyh düşman tarafında olan satın alınmış biri ise! Tıpkı FETÖ'de olduğu gibi Emperyal Güçlere çalışan bir çete ise. Ülkeye Allah rahmet eylesin o zaman. 15 Temmuz'da FETÖ'cü General kendi Komutanına "Sizi isterseniz efendimizle görüştürelim." demedi mi? Basında herkes okudu; Harp Okulunda öğrenciler "Senin tarikatının- cemaatinin imamı Cumayı kıldıracak yok benimki kıldıracak diye kavga etmediler mi?" 1980'lerin ortasından itibaren Türk Ordusunun içine bilerek önce ticaret girdi sonra da siyaset sokuldu. Ayda iki-üç araç alım satımı yapanlar, borsa takip edenler filan. Hâlbuki eskiden bırakın personelin kendisini eşi bile ticaretle uğraşsa derhal o garnizondan tayini çıkartılırdı. Şimdi nasıl bilmiyoruz. İnşallah ticaret yoktur. Lakin ticaret giderek siyaseti getirdi. En etkili olanı ise siyasal İslamcı görünen, alnı secdeye değiyor denilen ama aslında büyük bir ihanet ve casusluk şebekesi olan ABD imalatı FETÖ oldu. Yine çok önemli bir nokta da Sayın Akar'ın açıkladığı üzere "irtica vb. ifadelerin TCK'da suç olarak gösterilmediği gerekçesi ile kaldırıldığı" yönünde idi. O zaman şunu soralım; "homoseksüellik" de TCK'da suç olarak yazmıyor. Ama "homoseksüellik" Şanlı Türk Ordusundan atılmak için yeterli en büyük suçlardan biridir ve öyle de olmalıdır. Yarın "homoseksüel" birini tespit ettiğinizde atmaya kalkarsanız, "efendim bu TCK'da suç olarak yazmıyor o nedenle beni atamazsınız." derse ne olacak? Umarım bir cevap vardır. Sahibi sadece Türk Milleti olan Türk Ordusunun temeli inanç ve kesin itaat ile disiplindir. Türk askeri yalnızca Komutanından emir alır, Komutanı da Türk Milleti tarafından seçilmiş olan ve onu temsil eden siyasi iradeden emir alır. Başka yerden emir alınmaya başlandığında Türkiye'nin ruhuna Fatiha okuruz. Balkan Harbi felaketi de bu tür sebeplerden dolayı yaşanmıştı. Tarih, tarihten ders almayanlar için tekerrür eder. Bizden söylemesi. Son söz; Kazım Karabekir Paşa'nın ünlü sözü "Bir Ordu yenilirse şerefini kaybeder, lakin bir Millet yenilirse namusunu kaybeder."

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları