Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Bireysel silahlanmanın önüne geçilmeli

Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Ayhan Akça''nın Birgün''den Dilara Şimşek''e yaptığı bir açıklaması dikkatimizi çekti. Akça diyor ki; "Türkiye''de her üç evden birinde silah var ve silahlı şiddet 6 yılda yüzde 74 arttı. Yasalar gözden geçirilmeli. Her İki erkekten birinde, 3 evden birinde yaklaşık 25 milyon silah var. Bunlara her an ulaşabiliyorlar. Yapılması gereken şeyler belli ama yapılmadığı için bu şiddet olayları ve bireysel silahlanma artarak devam ediyor. Günde 15 kişi silahla öldürülüyor. En önemli cinayet nedeni silah. Yaygın, ulaşılabilir. İnsanların çok olduğu yerlerde artık güpegündüz silahları görüyoruz. Bireysel silahlanmayı artırıcı değil, azaltıcı yasal düzenlemeler yapılmalı."  Akça''nın söylediklerinin tümüne katılıyoruz. Daha geçen gün seri katilin biri eline alıyor silahı arkadaşını, yengesini, yeğenini öldürüyor. Sonra kimlik kontrolü yapmak isteyen iki polisimizi biri ağır olmak üzere yaralıyor sonra da yakalanıyor, bir de bakıyorlar ki 71 yaşında bir adamı da öldürmüş bu katil. Ülkemiz bu silah meselesinde acayip bir memleket oldu. Ne kadar ipsiz sapsız varsa belinde silah mafyacılık oynar hale geldi. Yıllar önce de ekranda bu silahlanma konusu ile ilgili pek çok yayın yapmıştık. Silahlanma hızla artıyor, bunun önüne geçilmeli demiştik. Kurtlar Vadisi türü diziler bazı insanları farklı kimliklere götürdü. Bu konuda bu tür diziler ve onların yayınlandığı televizyonların da günahı büyük. Düğünden kutlamaya kadar her toplantıda, eğlencede rast gele açılan ateşler, yorgun mermiler (fişekler) kaç masum insanın, çocuğun hayatına mal oldu, kaç aileyi yasa boğdu bu memlekette kim bilir? Kadın cinayetlerinden tutun sokak tartışmasına kadar aklına esen belindeki (çok büyük bölümü ruhsatsız) silahı çekiyor ve karşındakine kurşun yağdırıyor. Bu arada oradan geçen ve kaza kurşunundan nasiplenen başka masumlar da oluyor tabii. Sonra katil yakalanıyor, hapse tıkılıyor, indirim, af filan derken10-15 senede dışarıda. Peki ya ölenler? Onlar 10-15 sene sonra geri geliyorlar mı? Onların yakınlarının acıları 10-15 sene sonra bitmiyor ki. Devlet yasal biçimde av tüfeği alırken bile ruhsat için sağlık raporu dâhil bir yığın belge istiyor. Ancak ruhsatsız bulundurulan silah zaten tamamıyla yasalara aykırı biçimde taşınıyor veya bulunduruluyor. Devlet ruhsatlı silah verirken birçok harç yatırılıyor. Ruhsatsız silahın bir belgesi de olmadığından burada devletin aldığı hiçbir bedel de yok. O halde ruhsatsız silah teminin önüne geçilmesi lazım. Bunun için de ruhsatsız silah taşıyanlara, bulunduranlara yönelik cezalar çok daha fazla olmalıdır. 6136 sayılı Kanunun m.13/1''ine göre, "Ruhsatsız Silah Taşıma, Satın Alma veya Birden Fazla Ruhsatsız Silah Bulundurma Suçunun Cezası; Bir veya birden fazla silahı taşıma veya satın alma fiili ile birden fazla silahı bulundurma suçunun cezası aynı fıkrada düzenlenmiştir. Buna göre, bir veya birden fazla silahı taşıma veya satın alma suçu ile birden fazla silahı bulundurma suçunun cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve 30 günden 100 güne kadar adli para cezasıdır Silahların sayı veya nitelik bakımından vehamet arz etmesi halinde faile verilecek ceza 5 yıldan 8 yıla kadar hapis ve 500 günden 5000 güne kadar adli para cezasıdır (6136 sayılı Kanun m.13/2). Taşınan, satın alınan veya bulundurulan silahın tüfek veya seri ateşli kısa sürede çok sayıda ve etkili biçimde mermi atabilen tam otomatik veya dürbünlü tabanca veya benzerleri olması halinde, suçun cezası 5 yıldan 8 yıla kadar hapis ve 500 günden 5000 güne kadar adli para cezası verilir. (6136 S. Kanun Md. 13/3)" Görünen o ki bu cezalar yetersizdir. Cezalar caydırıcı olmalı ve suç oluşmadan caydırıcılığın etkisi ile suçun oluşmasını engellemelidir. Esasen ABD gibi kovboy kültüründen kalma bir ülke hariç gelişmiş Batı ülkelerinde vatandaşların bireysel silaha gerek duyduklarını düşünmüyoruz. Birçok Avrupa ülkesinde bulunduğumuzda silaha ihtiyaç duyan sıradan vatandaşları hemen hiç duymadık. Çünkü devlet vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamaktan birinci derecede sorumlu ve görevlidir. Ülkemizde de devlet bu görevi yerine getirir. Devletin Silahlı Kuvvetleri, yargısı, kolluk kuvvetleri vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamakla görevli kurumlardır. O nedenle biz Silahlı Kuvvetler, Yargı, Emniyet Güçleri ile bu kurumlarda görev yaptıktan sonra emekli olanlar, mülki idare amirleri ve emekli olanları, milletvekilleri, devletin istihbarat kurumlarının personeli ile buradan emekli olanları, dışişleri personeli ve emeklileri gibi kritik kurumlarının personelinin haricinde hiç kimsenin silah taşımasını ve bulundurmasının uygun olmadığını düşünenlerdeniz. Sayılan görevlerdeki kişiler de silahı sadece "kişisel korunma ve kişisel savunma amaçlı" bulundurur ve taşırlar. Özellikle eğitim düzeyi düşük bireylerde asla silah bulunmamalıdır. Bizim ülkemizde zaten insanlar televizyon dizilerinden bile fazlasıyla etkileniyorlar. Hatırlayın Kurtlar Vadisi dizisinde Çakır öldü diye gıyabi cenaze namazı kılınmadı mı bu ülkede? Ya da o dönemlerde ilkokul çocuklarına "Büyüyünce ne olacaksın sen ?" diye sorulduğunda "Memati olucam abi!" demedi mi küçücük çocuklar? Devletimiz güçlüdür, vatandaşını korur. Ancak yasalar çok caydırıcı olmalı ve hiç indirimsiz uygulanmalıdır. Yazının başında yazdığımız hadisede cani ruhlu bir katilin o kadar kişinin canını almaya ne hakkı var? Afsız, amasız, fakatsız, indirimsiz atacaksın içeri bir daha güneşin yüzünü görmeden içeride çürüyüp gidecek. Dışarıda olduğunda zararından başka ne faydası var topluma? İşte böylesi cezaların caydırıcılığı hem kaçak bireysel silahlanmayı önler hem de bu tür adamların suç işleme oranını azaltır. Tabii bütün bunların ötesinde esas önlem ise hiç kuşkusuz eğitimdir. Eğitim de bir süreç işidir.

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları