Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Bir televizyon yayını üzerine…

Geçtiğimiz Pazartesi günü gündemin en sıcak konularında soruları cevaplamak için İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu bir ulusal televizyon kanalında yayına çıktı. Yayında bir moderatör kardeşimiz ile soru sormak üzere dört gazeteci meslektaşımız vardı. Hemen baştan yazalım, bizim burada yazacaklarımız programın konusu olan gündemle ilgili değildir. Yazacaklarımız 23 yıl kesintisiz 3000 civarında rekor sayıda canlı yayın yapmış bir televizyoncu ve 25 yıldır köşe yazısı yazan bir köşe yazarı gazetecinin deneyimlerine dayalı yayıncılık tekniğine yönelik izlenimlerimdir. Bunları yazmamızın nedeni de genç gazeteci ve televizyoncu arkadaşlarımızın zihinlerine mesleki bazı notları kaydetmelerini sağlamaktır. Televizyon yayıncılığımızda şimdiki Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı AK Parti Genel Başkanı olarak Türkiye'de ilk defa canlı yayında konuk eden televizyoncu olduk. Hatta öyle ki dönemin iki ünlü ulusal kanalındaki iki ünlü televizyoncusu (birisi yıllar önce televizyonculuğu bıraktı) iki ulusal gazetede yazdıkları köşelerinde aynen şöyle dediler; "Biz aylardır peşinde koştuk yayına almak için, alamadık ancak Sayın Erdoğan gitti ilk defa İzmir'de yayına çıktı ve 'Hayatın Nabzı'nda Kemal Kamburoğlu'nun konuğu oldu." Bir televizyoncu olarak bu bizim için mutluluk vericidir. 23 yıl boyunca 9'ncu Cumhurbaşkanı Sayın merhum Süleyman Demirel, KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Sayın merhum Rauf Denktaş, Makedonya Cumhurbaşkanı Sayın George Ivanov, Karadağ Cumhurbaşkanı Sayın Flip Vujanoviç, Azerbaycan Cumhurbaşkanı 1'nci Yardımcısı Ali Hasanov, Eğitim Bakanı Mısır Merdanov, Azerbaycan Meclis Başkanı Oktay Esedov, Başbakanlar Sayın Binali Yıldırım, Tansu Çiller, merhum Mesut Yılmaz, TBMM Başkanı Hikmet Çetin, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, BBP Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, DSP Genel Başkanları Zeki Sezer, Masum Türker, Murat Karayalçın, ANAP Genel Başkanı sonra Turizm Bakanı Erkan Mumcu, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, TDP Genel Başkanı Mustafa Sarıgül, Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş,  Bakanlar merhum İsmail Cem, merhum Ekrem Pakdemirli, Ali Naili Erdem, Ahmet Kenan Tanrıkulu, Bekir Pakdemirli, Nihat Zeybekçi, Vecdi Gönül, Mehmet Aydın, Ertuğrul Günay, Abdüllatif Şener, Mehmet Şimşek, Ahmet Aslan, Genel Başkan Yardımcıları, çok sayıda milletvekilleri gibi siyasetçiler, rektörler, yüksek bürokratlar, üst düzey emekli generaller, belediye başkanları, akademisyenler, sanatçılar ve sporcular bire bir canlı yayın konuklarımız oldular. Tabii bu canlı yayınlarımızda 25 yıl devlet görevini yerine getirmiş, üst düzey devlet görevlerinde bulunmuş olmaktan ötürü aldığımız "devlet terbiyesinin" de büyük katkıları olmuştur. Bu deneyimler sonrasında geçen akşam tüm Türkiye'nin ilgi ile beklediği yayına dönersek televizyon yayıncılığının olmazsa olmaz kuralları olduğunun altını çizmeliyiz. Bu tür yayınlarda gazeteci ve televizyoncu ekrandaki konuğa soru sorarak halkın haber alma hakkını kullanmasında aracı olur ve özellikle kendi düşüncesini asla belirtmez. Belirtirse taraf durumuna düşer ki gerçek gazeteci ve televizyoncu olamaz. Tartışma programlarındaki yorumculuk ise farklı bir şeydir, gazeteci orada kendi yorumunu ifade edebilir. Ancak moderatörün tarafsızlığı esastır. Moderatör yayında asla taraf olamaz. Bu tür yayınlarda gazeteci sadece konu ile ilgili net, açık ve somut soru sorar, aynı netlikte açık somut cevap almaya çalışır. Alabilme oranı ise o gazetecinin tecrübesi ile ilgilidir. Salt o durumda sadece gazetecilik yaparak halkı bilgilendirmiş olur. Gazeteci ne kimsenin hasmı, ne kimsenin rakibi ne de kimsenin amigosudur. Gazeteci dümdüz bir adamdır. Televizyon yayıncılığında sayın genel müdürüm, sayın bakanım, sayın genel başkanım gibi hitaplar kullanmak hatalı bir söylemdir. Sayın genel müdür, sayın bakan, sayın vali, sayın genel başkan gibi ifade kullanılmalıdır. Müdür-üm, bakan-ım denildiği anda programın hâkimi olması gereken moderatör yayını konuğa teslim etmiş olur ve onun iradesine girer. Bu durum izleyici tarafından hemen algılanır. Hatırlayın merhum Mehmet Ali Birand konuklarına sadece adı ve soyadı ile hitap ederdi. Bu durumun en önemli istisnası Cumhurbaşkanlarının konuk edilmesidir. Yayıncıların "Sayın Cumhurbaşkanım" diye hitap etmeleri gereklidir. Çünkü Cumhurbaşkanları ülkenin birliği ve bütünlüğü ile milletin tümünü temsil eden makamdadırlar. Ekrana çıkmayı kabul eden her konuk makamı ve görevi ne olursa olsun yayını yöneten kişinin ve gazetecilerin ev sahipliğini peşinen kabul etmiş demektir. Yani orada hâkim güç moderatör ve gazeteciler olmak durumundadır. Onlar da bunun bilinci ile hareket etmek mecburiyetindedir. Hiçbir konuğa saygısızlık etmek, onu zor duruma düşürmeye çalışmak asla kabul edilemez. Tam tersine konuğa son derece nezaketli davranmak esastır. Ancak bu söylediğimiz gibi yayının kontrolünü asla konuğa bırakmak demek değildir. Bu durum çok ince bir çizgidir ve ciddi bir birikimle birlikte kıvrak bir zekâ ister.

Yayıncı ekranda yayının direksiyonunu konuğa kaptırdığı anda izleyici hemen bunu fark eder ve yayıncı kendini sıfırlamış olur, biter. Yayını gerçekleştiren kişi her an ölçülü olmak zorundadır ve bu bir duruş, bir tavır işidir. Lakin günümüzde televizyonlarda böylesi bir yönetici (moderatör) -gazeteci çok az olduğundan biraz eli yüzü düzgün, biraz ağzı laf yapanlar işi yürütüyor. Ekrana gelen konuk sizi daha önce izlemiştir, duruşunuzu, tavrınızı biliyordur. Zaten duruşunuz net olduğunda konuk kim olursa olsun öyle kolay kolay ipleri eline alamaz, buna yeltenmez bile. Biz birçok üst düzey konuğun canlı yayına ilk çıktığında ellerini koyacak yer bulamadığına çok tanık olmuşuzdur. Birçok televizyoncu bilmez ama özellikle Cumhurbaşkanı, Başbakan gibi konuklar ile yayına çıkıyorsanız canınızın her istediği kıyafeti giyemezsiniz. Erkek yayıncı iseniz siyah veya lacivert bir takım elbise, beyaz gömlek, düz renk bir kravat kullanırsınız. Bayan yayıncı iseniz mutlaka ve mutlaka siyah veya lacivert bir tayyör ile zarif ayakkabılar giymek zorundasınız.

Yıllar önce 9'ncu Cumhurbaşkanımız merhum Süleyman Demirel ile yayına çıkacaktık. Bize gelmeden önce bir başka kanala uğradı. Karşısına oturan genç yayıncı kızımız, hiç unutmayız dik yakalı bir kazak, gri bir kısa etek ve ayağında o günün modası olan "postal" ile yayına çıktı. İzledik tabii. Merhum Cumhurbaşkanı o kanalda 14 dakika kaldı. Bize konuk oldu ve 1 saatten daha fazla sürede uzun bir canlı yayın yaptık. Tekrar geçen günkü yayına dönersek ekrandaki moderatör çok genç bir hanım kızımızdı, eminiz ki 20 yıl sonra o da pişmiş, deneyim kazanmış daha farklı bir yayıncı olacaktır. Diğer gazeteci arkadaşlarımızdan da deneyimli olanlar sorular sormaya çalıştılar. Ancak şunun altını çizmek lazım gazetecinin muhalifi yandaşı filan olmaz, gazeteci gazetecidir ve dümdüzdür. Sadece ve sadece halkın haber alma, bilgi edinme hakkını yerine getirmeye çalışır. Başka bir şey değil. Gazeteciler de televizyoncular da kendilerinden sonraki genç meslektaşlarını iyi eğitmekle yükümlüdürler. Bu onların mesleki borcu ve görevidir.

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları