Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Bir Milli Bayram; Kabotaj ve Denizcilik Bayramı

Bu gün 1 Temmuz, bir milli bayramımız. Ama kamuoyunda pek bilinmez, diğer milli bayramlar gibi coşku ile kutlandığı haberlerini pek göremeyiz. Sokaktaki insana sorsak 1 Temmuz ne bayramıdır diye halkımızın pek çoğunun doğru cevabı vereceğinden emin değiliz. Hâlbuki 1 Temmuz çok önemli bir milli bayramımızdır, Kabotaj ve Denizcilik Bayramıdır. Kabotaj ne diye sorsak yine ne kadar bir kesimin doğru cevap verebileceğini pek tahmin edemiyoruz. Peki, o halde "kabotaj" nedir, neden önemlidir, neden bayram olarak kutlanmaktadır bunları anlatalım. Kabotaj, bir devletin kendi limanlarına deniz ticareti konusunda tanıdığı ayrıcalıktır. Bu ayrıcalıktan yalnızca yurttaşlarının yararlanması, millî ekonomiye önemli bir katkı sağlayacağından, devletler yabancı bandıralı gemilere kabotaj yasağı koyma yoluna gitmişlerdir. Diğer bir deyişle bir ülkenin kıyıları boyunca, iskele ve limanları arasında gemi işletme işinin sadece kendi vatandaşlarınca yapılması işine kabotaj denir. 1 Temmuz 1926 tarihinde yürürlüğe giren Kabotaj Kanunu Osmanlı Devletinin kapitülasyonlar kapsamında yabancı ülke gemilerine tanıdığı ayrıcalıkları ortadan kaldırmış ve karasularımızda deniz ticareti yapma ayrıcalığını Türk vatandaşlarına vermiştir. Kabotaj aslında bir egemenlik hak ve göstergesinin karşılığı olarak da okunabilir. Şöyle ki; egemenlik olgusunu sadece kara parçaları üzerinde veya bir devletin toprakları üzerinde algılamak isabetli değildir. Tarihten bu güne suyolu taşımacılığının ülkeler arası yapılmaya başlanmasından bu yana karalarda olduğu gibi egemenlik mücadelesi için denizlerde de büyük savaşlar olmuştur. Hatta hem dünya hem Türk tarihi, deniz savaşlarıyla doludur. Osmanlı Devletinin gölleri, nehirleri ve karasuları içine kalan deniz alanlarında cumhuriyetten önce ticaretin çoğunluğu gayrimüslimlerin elinde olmasından ötürü onlar tarafından yönetiliyordu. Ticari amaçlarla deniz yoluyla ülkemize gelen Avrupa devletleri ülkemizde denizcilik alanındaki limancılık, yükleme, boşaltma, yakıt su kumanya ikmali, romörkör, onarım gibi hizmet ve faaliyetlerimizi yetersiz buluyorlardı. Denizcilik konusunda yetişmiş yeteri miktarda uzman ve zanaatkârımız bulunmuyordu. 1 Temmuz 1926''da Kabotaj Kanunu çıkarılarak yürürlüğe girmiş ve bu kanun Türk denizciliği için gerçek bir dönüm noktası olmuş, sözkonusu kanunla Türk kıyılarında deniz taşımacılığı, limanlar yükleme, gemi işlemciliği ve taşımacılığı Türk vatandaşlarına ve Türk gemilerine verilmiş neticede Kabotaj Bayramı olarak tarihte yerini almıştır. Kabotaj hakkının Türkiye''ye geçişi ilk kez 1 Temmuz 1935''te "Denizcilik Bayramı", 1 Temmuz 1939''da birleştirilerek "Kabotaj ve Denizcilik Bayramı" olarak kutlanmıştır. Bu tarih Lozan''ın denizlere yansıtılması, bağımsızlığımızın ve egemenliğimizin denizlerdeki tescili, Cumhuriyet sonrası, denizciliğimizin gelişmesine yönelik ilk yasal dayanaktır. Denizcilik alanında en güçlü ülke Osmanlılardı. Bu ilerleme on altıncı asıra tekabül eder. Öyle ki Avrupa''nın Birleşik Donanmasını tek başına yok etme gücüne sahipti. Avrupa''nın sipariş ettikleri savaş ve ticaret gemilerini de Osmanlılar yapıyordu. Dünyanın en büyük tersaneleri İstanbul Haliç ve Gelibolu''daki tersanelerdi. Deniz ticaretinde tanınmış bir ülke olan Venediklilerin bile sipariş ettiği gemiler Türk mühendislerinin gerçekleştirmiş olduğu planlarla bu tersanelerde yapılmıştır. Osmanlılar denizcilikte dünyanın en ileri ülkesi olmayı başarmışlardı. 1513-1515 senesinde Piri Reis tarafından, ceylan derisi üzerine çizilerek yapılan harita, Amerika kıyıları hakkında gerçeğe çok yakın ayrıntılar gösterdiğini biliyoruz. Halen mevcut olan ve 1461 senesinde İbrahim Reis tarafından çizilen harita da Osmanlıların o devirde ilim alanında kesinlikle Batıdan üstün olduğunu gösterir. (Tabii sonra onlar ilerledi, biz geriledik. Bunun sebeplerini daha sonra bir yazımızda yazarız. Aslında bu konuda ciltlerle kitap yazılır ya neyse.) Donanmada da çok güçlü olan Osmanlılar deniz nakliyatında ve ticaretinde de çok ileri idiler. Tersanelerinde 800 yolcu kapasiteli gemiler de yapılmıştır. Bahriye Nezareti teşkilatı içerinde Şirket-i Hayriye ve Haliç şirketleri bulunuyordu. Çeşitli isim değişikliğiyle günümüze kadar faaliyetlerini devem ettiren kuruluşlar Türk denizciliğinde önemli rol oynamışlardır. Cumhuriyet tarihinin Türkiye gemi tezgâhlarında inşa edilen ilk Türk tankeri olan "Gölcük" gemisinin 1934 yılında inşasıyla devam eden ve günümüzde büyük bir hızla gelişen gemi inşa sanayi ile Türk denizciliği dünyada halen adından gururla söz ettirmektedir. 20 Temmuz 1936 yılında imzalanan Montrö Boğazlar Sözleşmesi''nin 24. maddesi gereğince; "boğazlar kayıtsız şartsız Türk hükümranlığına bırakılacaktır" hükmüyle dünya deniz ticareti için büyük öneme sahip olan İstanbul ve Çanakkale Boğazı üzerinde tarihte kurulan hâkimiyet yeniden sağlandı. Başlangıçta ağır bir tempo ile ancak istikrarlı bir şekilde gelişmesini sürdüren deniz ticaret filosu, 21 Ocak 1982 tarihinde 2581 sayılı "Deniz Ticaret Filosunun Geliştirilmesi ve Gemi İnşa Tesislerinin Teşviki Hakkında Kanunun" yürürlüğe girmesi sonrasında daha bir hız kazandı. Türkiye her nekadar bu gün MİLGEM gibi onur duyduğumuz bir proje sayesinde Türk Donanmasını hızla geliştiriyorsa da denizcilik alanında çok yeterli olduğumuz pek söylenemez. Evet, Türk Donanması FETÖ terör örgütünden yediği darbelere rağmen yine de dünyanın sayılı donanmalarından biridir. Ama "denizcilik" sadece donanma demek değildir. Denizcilik aynı zamanda ve ağırlıklı olarak deniz ticaret filolarını da içerir. Deniz taşımacılığı otoyollara veya raylı sistemlere yapılan büyük altyapı maliyetlerini içermediğinden en ucuz ulaştırma sistemidir. Gelişmiş ülkelerde en ağırlıklı taşımacılık deniz yolu taşımacılığıdır. Türkiye 8333 km''lik sahil şeridi ve üç yanının denizlerle çevrili olması açısından en ucuz ve en çevre dostu taşımacılık türü olan deniz taşımacılığını geliştirmek için her türlü avantaja sahiptir. Ama hala deniz taşımacılığı yeterince gelişmemiştir. Türkiye''nin ithalat ve ihracatının % 85''lik bölümü denizyoluyla gerçekleşmektedir. Lakin bu ithalat ve ihracatın oldukça küçük bir bölümü Türk bayraklı gemilerle yapılırken büyük bir bölümü hala yabancı bayraklı gemilerce yapılmaktadır. Hâlbuki bir yarımada devleti olan Türkiye''de bu tam tersi olmalıdır. Önümüzdeki süreçlerde Türkiye deniz taşımacılığına daha fazla ağırlık vermeli, deniz ticaret filosunu büyütmelidir. Hepsinden önce de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bir Denizcilik Bakanlığının olması şart, olmaması büyük eksikliktir. Bulunduğumuz coğrafyanın bize verdiği büyük deniz imkânlarını milletimizin refahı için en yüksek ölçüde kullanmalıyız. Bunu en yüksek ölçüde kullanan Yunanistan''dan neyimiz eksik? 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramının 87nci yıldönümü tüm milletimize kutlu olsun.

 

 

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları