Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

Bir insanlık dramı: Filistin

Öncelikle şunun altını çizerek başlayalım; İsrail'in Filistin'de Filistin halkına gösterdiği şiddeti nefretle kınıyoruz. Dünyada hiçbir amaç savunmasız, masum küçücük çocukların öldürülmesini haklı gösteremez. 7-8 yaşlarındaki o küçücük çocukların ne günahı var? Hangi çocuğun doğacağı yeri, aileyi seçme şansı vardır ki? İsrail'in Filistin'de yaptıkları bize göre bir insanlık suçudur.  Bu tespiti yaptıktan sonra Fatih Erbakan'ın yaptığı açıklamaya gelelim. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, "Kudüs'e yapılan saldırıları sonlandırmak üzere acilen Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) öncülüğünde 'Barış Gücü' oluşturulmalıdır. Dünya siyonizmi tarafından atılan bu adım karşısında 50 seneden beri ifade ettiğimiz gibi, tüm İslam âlemi olarak yapmamız gereken boş laflar, sözlü kınamalar ve ağlayıp sızlanma yerine, mutlaka fiili adımlar atmak ve yaptırımlar ortaya koymaktır… Gün artık konuşma günü değil, icraat günüdür. İslam İşbirliği Teşkilatı, Türkiye'nin çağrısıyla acil olarak tekrar toplanmalıdır. Filistin Devleti'nin talebiyle, Filistin Devleti'nin başkenti Kudüs'e yapılan saldırıları sonlandırmak üzere acilen TSK öncülüğünde bir barış gücü oluşturulmalıdır. " dedi.

İlk anda bakıldığında Erbakan'ın bu sözleri kulağa hoş gelebilir. Lakin Fatih Erbakan'ın bu sözleri tamamen popülist bir yaklaşımla, tabanının gönlünü hoş etmek için söylediğine de hiç kuşku yoktur. Çünkü bu söylem reel dış politik gerçeklerle örtüşmemektedir. Öncelikle Ortadoğu binlerce yıldır Batı dünyasının zemin hazırlaması sonucu her türlü entrikanın döndüğü bir coğrafyadır. Ortadoğu'ya özellikle de Arap dünyasının işlerine fiilen askeri bağlamda müdahale etmek çok mümkün değildir. Zira Arap dünyasının arasında da kendi içlerinde bir birlik yoktur. Yöneticilerin çıkarı neredeyse orada olmuşlardır. Örneğin Suudlar hep ABD'nin emrindedir. Öte yandan ABD başta olmak üzere emperyal güçler de böyle bir müdahale teklifine hiç sıcak bakmazlar. Daha da önemlisi Türkiye kendi iradesi ile oraya askerini gönderirse işgalci diye dünya ayağa kalkar. Bunun için ancak BM gibi meşru kuruluşların kararları ve ortak askeri gücü içinde olmak gerekir. Ortada çok ciddi bir insanlık dramı vardır ve Türkiye'nin de bu bağlamda yapabilecekleri mevcuttur. Neler olduğunu yazmadan önce bazı tespitleri yapalım. İsrail, Filistin halkının ve Hamas'ın Gazze'den sürülmesini istiyor. Hamas lideri İsrail'in hedefindedir. İsrail önceki operasyonlarından farklı olarak Gazze'nin içinden aldığı bilgilerle bu gün operasyon yaptığını vurguluyor. Netanyahu seçime giderken İsrail'in içinde ciddi sıkıntılar yaşıyor dolayısıyla kendi konumunu güçlendirecek bazı operasyonlara ihtiyaç duyuyor. Gazze'de Hamas hâkim denilse de İran yanlısı İslami Cihad, Tetik, Demokratik Cephe gibi on iki örgüt mevcut ve bu örgütler bir anlaşma sonucu ortak bir karargâhtan ortak bir komuta ile yönetiliyorlar. Yani bir tür güçbirliği yaptılar. Bu yapı, yaptığı açıklamada Hamas'ın saldırılarını durdurması için Mescid-i Aksa'ya İsrail'in bir daha saldırmamasını, Gazze'ye saldırıların durdurulmasını, tutuklanan Filistinlilerin serbest bırakılmasını ve evleri ellerinden alınan Filistinlilerin evlerine geri dönmelerini şart koşuyor. Tabii İsrail'in bu taleplere verdiği yanıt şimdilik olumsuz. İsrail Mescid-i Aksa'ya girdiğinde Kudüs'teki İsrail vatandaşı olan Araplar nöbet tutarak bu girişi engellemeye çalıştılar. Ancak İsrail, şiddeti arttırdı ve İsrail şehirlerindeki Arap nüfus İsrail yönetimine karşı çıktı. Lakin burada Hizbullah tam olarak devreye girdi de denilemez, en azından bu yazı yazılırken. Çünkü evvelce Hamas'ın elinde olan roketler 40-60 km. menzilli idi, şimdi 160 km. menzilli (tahminen İran'dan alıyorlar) ve İsrail'in "demir kubbesine" rağmen %20si geçip hedefleri vurabiliyor. Bu durumda İsrail daha büyük bir kara operasyonuna girerse "üçüncü intifada" önceki ikisinden çok daha büyük ve farklı olur. Ancak kara harekâtının Golani ve Megian seçkin birliklerince nokta hedefli olabileceği de düşünülebilir. Filistinli Z kuşağı İbranice, Arapça ve İngilizce bilen, sosyal medyayı iyi kullanan bir kesim. Son durumda iyi mobilize oldular ve özellikle Doğu Kapısı olayında etkindiler. Filistin'de meselenin üç ana damarı var; Z kuşağı için Doğu Kapısı konusu, sıradan Filistinliler için Şeyh Cerrah'ta ellerinden alınan mal-mülk konusu, dini ağırlıklı kesim için de Mescid-i Aksa konusu. Bu üç konu çatışmaların görünen sebepleri ancak asıl sebep İsrail'in Filistinlileri Gazze'den kovma hedefidir. Türkiye, bu gün "Kudüs İsrail'in başkentidir demek Filistinlileri yeryüzünden silmektir." diyerek çok haklı bir tespiti ifade ediyor. Lakin Türkiye'ye dost görünen dönemin ABD Başkanı Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan ettiğini ve ABD Büyükelçiliğini Tel-Aviv'den Kudüs'e taşıyarak dinamitin fitilini ateşlediğini de unutmamak lazımdır. Medeni dünya İsrail'in Filistin'e karşı kapsamlı bir kara harekâtı yapmasına asla izin vermemelidir. Çünkü İsrail'in konvansiyonel askeri gücü ile Filistin'in askeri gücü asimetrik olup Filistin'in büyük kayıplar vereceği kaçınılmazdır. Ama görünen o ki başta ABD olmak üzere Batı sessiz, üstelik de Biden Filistinli çocukların İsrail tarafından katledilmesine "İsrail'in kendisini savunması meşrudur." diyerek adeta tasvip ediyor. Bu insanlık adına kabul edilemez. Filistin'deki insanlık dramına şu sırada fiili tepki veren iki ülke var; biri Türkiye diğeri Katar. Aslında burada etkili olabilecek iki ülke Türkiye ve Mısır'dır. İsrail devlet aklı bu operasyonları yürütürken Mısır'ın eski gücünde olmadığını, Türkiye'nin de İslam Ülkeleri Konferansı yolu ile çok etkili olamayacağını, Ürdün'ün kendi içinde darbe vb. konularla uğraştığını düşünüyor. Zaten İslam ülkelerinin tamamından ziyade önce Arapların kendi soydaşlarına destek vermeleri ve İsrail'e karşı durmaları gerekmez mi? Ama öyle değil, 1967 Mısır- İsrail savaşında bile hiçbir Arap ülkesi lider kabul ettikleri Mısır'ın yanında olmadı ve Mısır İsrail'e karşı büyük bir yenilgi aldı. İsrail, Arap dünyasının tepkilerini defalarca test etmiş olduğundan dolayı Filistin'de böyle acımasız katliamlar yapabiliyor. Medya'dan öğrendiğimize göre Türkiye, "Doğu Akdeniz'deki çıkarları için" İsrail ile ilişkilerini yumuşatmaya çalışırken Filistin olayı patlak verince "kendi çıkarlarını düşünmeden" İsrail'e tavrını koydu ve Antalya'da yapılacak Enerji Toplantısına davet ettiği İsrail Enerji Bakanına yaptığı daveti geri çekti. Doğrudur. Ancak Türkiye'nin bu yaptığı büyük bir fedakârlıktır. Filistin Devleti yöneticileri de Türkiye'nin masum Filistin halkı için yaptığı bunca fedakârlığı kafalarına iyice kazımalı ve "nankörlük ederek" Azerbaycan'ın yanında Ermenileri tutmamalı, KKTC'yi tanımalı, Doğu Akdeniz meselesinde Türkiye'nin karşısındaki tarafta yer almamalı, Türkiye'nin haklarını gasp etmeye kalkan Türkiye düşmanı Rumlarla ve Yunanlılarla anlaşmalar imzaladıkları gibi Türkiye'yi bundan sonra da sırtından bıçaklamamalıdır.

Türkiye; Filistin'de yaşanan bu insanlık dramını durdurmak konusunda Kudüs'ün üç semavi dinin de merkezi olduğundan hareketle ve Hıristiyanların da orada mülkiyet sahibi olması hasebiyle Hıristiyan dünyasını, Vatikan'ı ve Ortodoks Kilisesini harekete geçirebilir. Biliyoruz ki İsrail'i durduracak olan AB, ABD ve Rusya'dır. Dileriz Filistin'deki bu insanlık dramı daha fazla devam etmeden son bulur. Çocuklar ölmesin, yaşasın. Mübarek Ramazan Bayramını idrak ediyoruz. Bu vesile ile tüm okurlarımızın, tüm milletimizin, tüm İslam dünyasının Ramazan Bayramını tebrik eder, bayramın sağlık, barış ve huzur getirmesini dileriz. Bu gün eczacılar günü. Kovid 19 sürecinde fedakârca mücadele eden tüm eczacılarımızın eczacılar günü kutlu olsun.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları