Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Kemal Kamburoğlu

Kemal Kamburoğlu

HAYATIN NABZI

ABD yaptırımlarının amacı nedir?

Bilindiği üzere ABD Türkiye'ye CAATSA yaptırımlarını uygulamaya koydu. Yaptırımların gerekçesi olarak da Türkiye'nin bir NATO üyesi olmasına rağmen ABD'nin düşman olarak kabul ettiği Rusya'dan S-400 Hava Savunma Sistemleri almasını gösterdi. Ancak bize göre bu gerekçe krizin görünen kısmı idi. Yani buzdağının üstü de denebilir. ABD Türkiye'yi bahane ederek Orta Doğu'da kendi yerleşme planını uygulamaktadır. Aynı ABD Orta Doğu için önemli gördüğü Türkiye'yi "denetimli müttefik" olarak görmek istemektedir. Zira 70 yıllık müttefiklik sürecinde Türkiye, kararlarını NATO konsepti çerçevesinde ve ABD'nin çıkarlarına uygun biçimde almaya gayret etmiştir. Ancak ABD yüz yıllık plan dediğimiz Wilson Planını zaman zaman buzdolabına kaldırmış olsa da asla vazgeçmemiştir. O nedenle Sovyetler Birliği'nin yıkılması ve Soğuk Savaş'ın bitmesi sonucunda Büyük Ortadoğu Projesi'ni uygulamaya koymanın zamanının geldiği kanaatine varmıştır. Proje gereği Condoleezza Rice'ın dediği gibi Orta Doğu'da yirmi beş devletin sınırlarının değişmesi hedeflenmiştir. Zira BOP projesinin hayata geçirilme sürecinde bölgede çıkarılacak karışıklıklar ve sonrasında Arap Baharı denilen süreç silah satışları çarkının sürekli dönmesi demektir. Çünkü ABD'de ana akım siyaset, güç odakları, devlet, senato, dış politika gibi merkezler için temel yapı "askerî endüstriyel yapıdır".

TARAFINI SEÇ MESAJI

ABD dış politikada çok realist ve çok katı bir kurallar zinciri ile yol alır ve bu hiç değişmez. Cumhuriyetçiler "sert güç" yani askerî güç ile Demokratlar da "yumuşak güç" yani bazı "organizasyonlar" ile istediklerini yaptırırlar. Şimdi ABD'nin başına Demokrat bir başkan olan Biden geldi. Bu demektir ki Orta Doğu'da artık "organizasyonlar" faaliyette olacak. Türkiye'nin bu organizasyonlara karşı da çok dikkatli olması gerekmektedir. ABD bu yaptırımlar ile Türkiye'ye "tarafını seç, benden yana mısın Rusya'dan yana mısın" mesajını vermiştir. Bir müddet sonra da ABD Orta Doğu'da ipleri kendi elinde olan organizasyonlar ile Suriye ve Kuzey Irak'ta Türkiye'yi sıkıntıya sokmaya gayret edebilir. Zira gizli servislerin adeta tur operatörleri gibi çeşitli ülkelerden yabancı savaşçılar devşirdiğini unutmamak lazım. ABD, Türkiye'yi zora düşürme alanına Doğu Akdeniz'i de dâhil edebilir. Medyada çıkan tartışmalarda ABD'nin bu yaptırımlar ile Türkiye'ye "artık sen NATO'dan kendin git" dediği yönünde bir mesaj verdiği de seslendirilmektedir. Bu doğru bir tespit değildir. Bir defa Türkiye'nin NATO'dan ayrılmasını düşünmek bugünkü koşullarda olanaksızdır. Çünkü Türkiye'nin savunma sistemleri 70 yıldır NATO ile entegre olmuştur. Bir anda başka bir savunma sistemine geçmek hem reel ve akılcı bir düşünce değildir hem de mümkün de değildir. Türkiye'nin bu konuda serbest irade gösterebilmesi için bir an önce ileri teknoloji üretmeye odaklanması ve bu süreci tamamlaması, öte yandan yüksek ekonomik düzeye ulaşması gerekir. Yine Türkiye'nin dış politik yol haritasını belirlemede 1) Coğrafyası yani Jeopolitik ve Jeosratejik konumu, 2) Devlet Kapasitesi yani millî güç unsurları, 3) Ticaret hacminin yüksekliği, 4) Enerjiye olan bağımlılığı temel vektörlerdir. Türkiye orta büyüklükte bir devlet olarak dış politikasını bu vektörlerin bileşkesi ölçüsünde gerçekleştirebilir.

 Emperyal Güç geçmişte Türk sanayileşmesinin önünü kesmişti. Türkiye Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren Vecihi Hürkuş'lar ile kendi uçağını yapmayı başarmış, Pakistan'a uçak bile satmıştı. Nuri Killigil, Sütlüce'deki silah fabrikasında havan üretmeyi gerçekleştirmiş ama sonrasında fabrikası havaya uçurulmuştu. Yine Nuri Demirağ Kayseri'de uçak fabrikası kurmuş ama bu fabrika sonrasında düdüklü tencere fabrikasına dönüştürülmüştü. 1964 Johnson mektubundan itibaren Türkiye kendi savunma sanayisinin temellerini atmaya başlamış, günümüzde de kendi savunma sanayisi yüzde 70 yerli hale getirebilmiştir. İHA ve SİHA'lar ile savaş alanında yeni bir konsepti dünyaya kabul ettirmiştir. Gelecekte kendi hava savunma sistemlerini yapacağına da kuşku yoktur. İşte bu durum Emperyal Güç açısından ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. ABD'nin Türkiye'ye uyguladığı "ambargo" bu rahatsızlık sürecinin dışa vuruşunun fiili halidir. S-400 filan aslında bahanedir. Zira Türkiye söz konusu S-400leri NATO sistemi içinde kullanmayacağını, tamamen bağımsız kullanacağını, bu nedenle NATO silah sistemleri sırlarının Rusya'nın eline geçmesinin mümkün olamayacağını, bunun da ABD-Türkiye ortak merkezi ile kontrol edilebileceğini ABD'ye iletmiştir. O koşulda bile ABD, olumsuz yanıt vermiştir. Dünyanın reel durumu; son 15 yıldır ekonomik, politik ve diplomatik ağırlığı artık Atlantik'ten Asya-Pasifik'e kaymaktadır. Buna rağmen Türkiye stratejik dengeleyici rolü ile Doğu'dan kopmadan ama tarihsel olarak hep Batı'ya yürümek ve yüzünü Batı'ya dönük tutmak durumundadır. Bunu yaparken tarihsel tuzaklara düşmemeye de azami dikkat göstermek zorundadır. Çünkü tarih boyunca Emperyal Gücün ilkesi "kullan at" olmuştur. Üstelik de her türlü ahlaksız oyunlarla.

DEĞERLİ YALNIZLIK!..

1853-1856 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında 30 Kasım 1853'de Rus Donanması Karadeniz'de Osmanlı donanmasını ani bir baskınla yok etti. Bunun sebebi Osmanlı Donanmasının güçlü gemileriyle Karadeniz'e çıkmayışı idi. Aslında Osmanlı Donanması Rus Donanmasından çok daha güçlüydü. Ama o dönemde müttefikimiz olan İngiltere'nin İstanbul Büyükelçisi Stratford Londra'ya çektiği mesajda "Babıâli'yi şu sırada Karadeniz'e güçlü bir donanma göndermemesi için ikna ettim." diyordu. Mayıs 1854 yılında Silistre müdafaasında müttefikimiz olan İngiliz ve Fransızlar 40 günde Çanakkale'den Silistre'ye takviyeye gitmemişlerdi. İngiliz Savaş Bakanı Lord Herber "Biz müttefik olduğumuz Osmanlı ile değil, düşmanımız olan Rusya ile anlaşma halindeyiz." diyordu. Buna rağmen Musa Hulusi Paşa komutasındaki 10 bin Türk askeri, 80 bin Rus askerine direnmiş ve Ruslar çekilmişlerdi. Sinop baskınından sonra Padişah Abdülmecit, üzerinde "Senin için öldük Avrupa" yazan altın madalya bastırmış, Silistre sonrasında bastırdığı madalyaya da "Senin için Savaştık, Senin için yendik Avrupa" yazdırmış bunları Avrupalı siyasetçilere dağıtmıştı. Batı'nın oyunları karşısında tarihin her zaman tekerrür edebileceği hiç unutulmamalıdır. Özetle ABD'nin yaptırımlarının arkasındaki temel neden Türkiye'nin dizginlerini elinde tutmaya devam etmeyi istemesidir. Kısa vadede Türkiye'nin krizlerle karşılaşmaması için ise tek yol çok sayıda alternatife sahip olmak, bunun için de millî çıkarlarını esas alarak "kazan kazan" ilkesi çerçevesinde hızla düşmanlarının sayısını azaltarak dostlarının sayısını çoğaltmak ve "değerli yalnızlıktan" bir an önce kurtulmaktır.  

 

 

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yazarın Diğer Yazıları